Favor traduction Turc
19,699 traduction parallèle
You want me to, return the favor?
Karşılık ister misin?
Next time, BoJack? Do a girl a favor, don't break her heart by inches.
Bir dahakine bana bir iyilik yap, kalbimi yavaş yavaş kırma.
Por favor!
Lütfen!
- Lucy, por favor.
- Lucy, rica ediyorum.
Take it out in pieces. I don't mean to interrupt, but... but I could call in a personal favor and get a helo crew out of Travis AFB with a Sikorsky Skycrane to airlift it out and drop it in the ocean right after dark. I...
Parçalar halinde götürün.
Dawn called in a favor with H.R.
Dawn insan kaynaklarından yardım etmelerini rica etti.
I pulled every favor imaginable, and I can't get the transport that you need.
Akla gelebilecek her türlü yolu denedim ama ihtiyacınız olan aracı bulamadım.
Could you do me a favor?
Bana bir iyilik yapar mısın?
I'm eager to return the favor.
- İyiliklerine karşılık vermek isterim.
Actually, I came to ask a favor.
Aslında, bir şey rica etmeye gelmiştim.
Do me a favor.
Bana bir iyilik yap.
I simply saw an opportunity to gain favor with the Khan and I took it.
Han'a kendimi sevdirmek için bir fırsat gördüm ve bunu kullandım.
My security clearance may be back down to that of a mere civilian, but I have a senior analyst at Langley who owes me a favor.
Güvenlik soruşturmam, sade bir vatandaş olduğum için geri alınabilir ama Langley'de bana bir iyilik borcu olan bir analist tanıdığım var.
I wanted to ask you a favor.
- Senden bir iyilik isteyeceğim.
Allow me to return the favor.
Karşılığını vermeme izin ver.
How would you like to do your good friend a little favor?
İyi arkadaşına bir iyilik yapmaya ne dersin?
Now I'd like to return the favor.
Şimdi bunun karşılığını vermek istiyorum.
Well, hypothetically, Paul, international laws regarding criminal conspiracies resulting in the death of Americans leans pretty heavy in our favor.
Varsayalım Paul, Amerikalıların ölümüyle sonuçlanan komplolarda uluslararası yasalar ağırlıklı olarak bizden yana.
Do yourself a favor, save your feelings for your diary.
Kendi iyiliğin için duygularını günlüğüne sakla.
I must find in favor of the defendants, Greater City Water.
Bu nedenle davalı Su İdaresi lehine karar vermek zorundayım.
I must find in favor of the defendants... Greater City Water.
Dava savunmacı, Greater City Water lehine bitmiştir.
I have a favor to ask you.
Senden bir iyilik isteyeceğim.
I got a DUI. So if I start acting squirrely, do me a favor : Show me my mug shot.
Eğer aptalca davranmaya başlarsam, bana bir iyilik yapın ve yakalandığımda çekilen fotoğrafımı gösterin bana.
Can you do me a favor?
Bir şey rica etsem yapar mısın?
Listen, I'm sorry I can't stick around, but do me a favor. From this point forward, don't ever call me otter eyes again.
Dinle, kalamadığım için kusura bakma, ama bana bir iyilik yap bundan sonra bana hüzünlü gözler deme.
And I don't think it would be difficult for me to move the board in your favor.
Kurul kararını senin lehine çevirmek benim için zor olmaz.
I don't want a favor.
İyilik istemiyorum ben.
If you kill him you'd just be doing him a favor.
Öldürürsen, ona iyilik yapmış olursun.
Just do me a favor and don't humiliate Billy.
Bana bir iyilik yap ve Billy'i küçük düşürme.
Do me a favor.
Bana bir iyilik yapın.
That's it, there. The grace and favor flat, belonging to the Queen's Private Secretary.
Kraliçe'nin özel sekreterine ait lütuf konutu.
He dismissed courtiers who'd served under his father in favor of younger, sycophantic supplicants.
Babasına da hizmet etmiş olan saray mensuplarının yerine niyaz edip duran genç dalkavukları getirdi.
I favor heavy-weight cotton, cold pressed, deckle edged.
Ben ağır pamuk kağıtları tercih ediyorum. Soğuk baskılı ve tırtıklı kenarlı.
I'm gonna need a... huge favor.
Büyük bir iyilik istiyorum senden.
Just moments ago, we received official documentation from inside the high school revealing falsified test scores, possibly to favor or target specific students to evade or endure the thinning.
Biraz önce okuldaki bir kaynaktan aldığımız belgeye göre, sınav sonuçları belirli öğrencileri Arındırma'ya yollamak veya Arındırma'dan kurtarmak üzere değiştiriliyor.
I need a favor from you.
Senden bir iyilik isteyeceğim.
If you say yes... you'll do me a big favor.
Eğer kabul edersen bana büyük bir iyilik yapmış olursun.
But shows favor to the humble.
Natalie'nin de çok iyi bir hayatı olmamış. Annesi uyuşturucudan sürekli hapse girip çıkmış ve 3 kez evlenmiş.
God opposes the proud, but shows favor to the humble.
Buraya İngiliz arkadaşı Simon Kotner ile gelmiş.
He returned the favor by letting me know that it was you who snitched me out.
Beni ispiyonlayanın sen olduğunu söyleyerek yaptığım iyiliğin karşılığını ödedi.
And do yourself a favor... Admit it.
Kendine bir iyilik yap ve bunu kabul et.
One favor, though...
Bir iyilik daha istiyorum.
- Listen, I need a favor.
- Bir iyiliğe ihtiyacım var
I'm calling on you for a favor, and you know exactly what I'm talking about.
Senden bir iyilik istiyorum ve sen neyden bahsettiğimi biliyorsun.
All those in favor of defunding the Courier for the current school year.
Bu sene için Courier'den finansmanın kesilmesine katılanlar?
Oh, can you do me a favor? Can you go and look at the laundry?
Rica etsem gidip çamaşırhaneye bakar mısın?
It's time to return the favor.
İyiliğin karşılığını verme zamanı geldi.
He kept her alive long enough that Dr. Campbell's expertise might tip the chance of her survival in her favor.
Dr. Campbell'ın uzmanlığı onun yaşama şansını sürdürebilsin diye yeterli süre boyunca onu hayatta tuttu.
Those in favor of staging Romeo and Juliet, raise your hands.
Romeo ve Juliet'in sahnelenmesini isteyenler, ellerini kaldırsın.
Now you have to do a favor for us.
Şimdi bize bir iyilik yapmak zorundasınız.
I am asking for a favor.
Rica ediyorum.