Feed them traduction Turc
918 traduction parallèle
John, did you feed them hounds?
- John, köpeklere yemek verdin mi?
- l'll feed them to the cats.
- Ben de kedilere veririm o halde.
- Feed them to the Parisians
- Bence Parisliler'e ver.
What do you feed them?
Neyle besliyorsunuz?
You should feed them, Gisbourne.
Karınlarını doyurun, Gisbourne.
How do you feed them?
Nasıl besliyorsun onları?
Bats, take them down to Camp 18 and feed them.
Bats, onları Camp 18'e götür ve yemek ver.
Imagine knowing how to feed chickens, or how much to feed them.
Tavukların nasıl ve ne kadar beslendiğini bilmek falan.
You know, watch them hatch and feed them, and eat them.
Yumurtlamalarını izlemek, onları yemleyip sonrasında yemek falan.
Never stop to think if their old man could get by for 50 years... and feed them and clothe them, he had something up here to get by with.
Eğer babanız 50 yıl boyunca idare edebiliyor onları besleyip üzerlerini giydirebiliyorsa burada işleri götürebileceği bir şeyler olduğunu unutmayın.
They pay nurses to feed them.
Onları beslemeleri için hemşirelere para veriyolar.
Cheeta's adopted a family, but we have to feed them.
Çita evlatlık edinmiş, ama onları beslemek zorundayız.
Even these savages entrusted to my care. - I feed them and clothe them...
Şu vahşiler bile.
And when they're out of jobs, I gotta feed them.
Ve işsiz olduklarında onlara benim bakmam gerekiyor.
No, do it when you feed them this afternoon.
Akşamüstü yemeklerini verirken yaparsın.
What shall we feed them?
- Onlara ne yemek hazırlasak acaba?
- l was just going to feed them.
- Kuşlara yem verecektim.
- Somebody had to feed them.
- Birinin onları beslemesi gerekti.
Are you going to dress and feed them?
Onları giydirip, besliyor musun?
With not enough ground to feed them.
Onları besleyecek çayır yoktu.
You used to feed them to Snuffy?
Snuffy'ye verir miydin?
We'll feed them to the fish.
Balıklara yem yaparız.
Two and three-quarters, or I feed them till they go to three.
6 sent ya da 6.5'e gidene kadar, onları semirtirim.
Now, do you feed them rice?
Onlara pirinç veriyor musunuz?
Antonio, Franz, please take the cats downstairs feed them and get their baskets ready
Lütfen, kedileri alıp aşağı götürün, yemek verip kafeslerini hazırlayın!
We must find the gold to pay them the wheat to feed them, supplies, ships, armor.
Onlara ödemek için altın bulmalıyız beslemek için buğday, malzeme, gemi, silah.
Everybody knows Romans cut up little children and feed them to their horses.
Herkes bilir ki Romalılar küçük çocukları doğrayıp atlarına yedirirler.
Could I cut out a couple of head of your steers to feed them?
Hayvanlarından bir kaç tanesini onları doyurmak için kesebilir miyim?
Feed them.
Onlara yemek verin.
You take them home and you feed them and they adapt in a matter of hours.
Onları evine alır, beslersin ve bir kaç saat içinde ortama uyum sağlarlar.
Just feed them a stray fact here and a stray fact there.
Orada burada, Rastgele bilgiler ver.
- What am I going to feed them on?
- Onları nasıl beslerim?
No money to feed them.
Karım ise rahibe oldu.
When we feed them into this machine, Latvia is gonna be in turmoil.
Bunu, makinemize gönderdiğimizde ise Letonya karma karışık olacak.
Why don't you feed them, Colonel?
Onlara niçin yiyecek vermiyorsunuz, Albay?
We have no oats to feed them.
Yulaf bitmek üzere.
Where we come from, we pick the rotten apples from the barrel and feed them to the hogs.
Benim geldiğim yerde, çürük elmaları seçip domuzlara verirdik.
I have to feed them, send some of my men with them.
Onları beslemek ve adamlarımın bir kısmını onlarla birlikte göndermek zorundayım.
Why in the hell won't you tell your folks to feed them dogs?
İnsanlarına neden köpek yemelerini söylemiyorsun?
Don't feed them, we're just staying long enough to water the horses.
Onlara yemek verme, sadece atları sulayacak kadar buradayız.
If kids are hungry, you've got to feed them.
Bu çocuklar aç ise onları beslemelisin, bilemiyorum...
She's been engaged to four guys since I've been gone, one of them a feed and grain merchant.
Yokluğumda dört adamla nişanlandı hatta onlardan biri de yem ve hububat tüccarı.
The thought of never earning enough to feed so many mouths... causes them endless anguish... and poisons even their few hours of rest.
Balıkçıların aklından çıkmayan şey açlık korkusu. Bu onların rüyalarına giriyor.
Do you expect them to starve while you feed miners?
Bir avuç çılgın madenciyi doyurasın diye açlıktan ölmelerini mi bekliyorsun?
Foot soldiers may. Feed the others, care for their horses, and tell them there'll be another march within the hour.
- Askerler dinlensin,... yemeklerini yesinler, atlarını temizlesinler bir saat sonra yola çıkacağımızı söyle.
I stop wars, put out fires, feed people give them hope, peace and prosperity.
Savaşları bitiriyor, yangınları söndürüyor, insanları doyuruyor onlara umut, barış ve bolluk veriyorum. Nasıl hain olurum?
I'd let them marry, but it'd be another mouth to feed.
Evlenmelerine izin verirdim ancak bu beslenecek yeni boğaz demek olurdu.
If there's a wake, she doesn't feed those kids all day, and brings them along to eat.
Bir cenaze töreni varsa, çocuklara bütün gün yemek vermiyor ve çocukların hepsini yemek yemeye götürüyor.
- Do we have to feed them all?
Herkese yemek verecek miyiz?
Don't let them feed Vaal.
Buna izin verme.
Feed the coordinates to the transporter room on the double. Have them prepare to beam him aboard on my signal.
Benim vereceğim işarete göre onu ışınlama odasına ışınla.
theme 39
them 588
themselves 24
theme song 16
themed 19
theme music playing 79
theme music 17
them's the rules 20
them too 26
theme song playing 16
them 588
themselves 24
theme song 16
themed 19
theme music playing 79
theme music 17
them's the rules 20
them too 26
theme song playing 16