Feeling traduction Turc
46,645 traduction parallèle
I'm feeling good. Ready to put on a show for all these guys.
Buradakiler için iyi bir gösteri sunmaya hazırım.
- You know, I'm getting a bad feeling about this, man.
İçimde kötü bir his var.
But I have a really weird feeling that they used Trey as a messenger.
Ama benim garip bir his var. Trey'i bir elçi olarak kullandıklarını.
When I went downstairs last night, he wasn't feeling well.
Dün gece aşağıya indiğimde iyi hissetmiyordu.
If you're feeling unsafe or uncomfortable, in any way, we will stop.
Herhangi bir şekilde güvensiz veya rahatsız hissedersen o an bitireceğiz.
You must be exhausted. How are you feeling?
Çok bitkin olmalısın nasıl hissediyorsun?
So, while I'm trying to sell you on the house... and us... I just don't want you to think that we're completely insensitive... to what you're feeling.
Sana evi ve kendimizi satmaya çalışırken duygularına duyarsız kaldığımızı düşünmeni istemem.
It's not the flying as much as the... the feeling of surrendering control.
Uçmakla pek alakası yok kontrolü kaybetmekten korkarım.
I would recommend that you go to the family support center tomorrow, when you're feeling stronger.
Yarın aile destek merkezine gitmenizi tavsiye ederim. Yani Kendinizi daha iyi hissettiğiniz zaman.
How are you feeling today?
Bugün kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Are you feeling any better?
Daha iyi hissediyor musun?
Still feeling pensive?
Hala dalgın mı hissediyorsun?
That eternal life which Matthew spoke of, that feeling that tells us our loved ones are somewhere else, somewhere better, is the feeling that must prevail on a day like today.
Matthew'in bahsettiği ebedi yaşam, Böyle bir günde hissetmemiz gereken şey, Sevdiklerimizin başka bir yerde, daha güzel bir yerde oldukları hissi olmalı.
And, um, how have you been feeling?
Ve şey, kendini nasıl hissediyorsun?
- How you feeling?
- Nasıl hissediyorsun?
Truth is, I was feeling bad about the whole thing at the restaurant.
Aslında lokantada olanlar canımı çok sıkmıştı.
I'm sitting there wondering this whole time when this thing feeling badly and she's getting fact.
Bu güzellik oturup kıç büyütürken ben bunca zamandır tek başımayım.
Everything you're feeling right now, that's rage, sense of loss.
Şu an hissettiğin her şey ; bu hiddet..
So, how you feeling, man?
Pekala, nasılsın adamım?
It's a fucking terrible feeling.
Bu korkunç bir his.
I've only not known James a little while. But I have the feeling you've not known him a little longer.
- James'i kısa süredir tanıyorum ama içimde onu biraz bile tanımadığınıza dair bir his var.
Have you ever had that feeling, Charlie?
Hiç böyle hissettiğin oldu mu Charlie? Hayır.
A very powerful uneasy feeling came over me.
Birden üstüme çok yoğun bir huzursuzluk çöktü.
I get this peculiar feeling as I turn into this alley
Kestirme olarak kullandığım ara sokağa girince bir tuhaf hissetmeye başladım.
With this feeling in me on this particular night,
O gece içime öyle bir his girmişken o ara sokakta uzun bir kutu yığını gördüm.
I think that they are feeling inclined to withdraw altogether.
Bence toptan çekilme eğilimindeler.
I understand he's not feeling well, but I need to speak with him.
Hasta olduğunu anlıyorum ama konuşmamız gerek.
Oh, yes, I'm sorry. I'm not feeling well.
- Evet, özür dilerim, pek iyi değilim.
It is not only not about that, but it's actually a play that you should see because it deals with the struggle of young adults being disillusioned with life, feeling demoralized and defrauded by the false promises of tomorrow.
Sadece onunla alakalı olmaması değil ayrıca senin de izlemen gereken bir oyun. Çünkü genç yetişkinlerin hayatın sillesini yemelerini yarının yalan yanlış vaatleriyle demoralize olmalarını ve aldatılmalarını ele alıyor.
And I guess that's why I'm feeling a little bit...
Sanırım o yüzden de biraz...
Do you ever have the feeling that you've had the same nightmare over and over again but that you can't remember it?
Sana da hiç aynı kabusu sürekli gördüğün ama kabusu hatırlayamadığın oluyor mu?
You just remember the feeling of it.
Sadece verdiği hissi hatırlıyorsun.
I'm kind of starting to get the feeling that he wants to move here to Seattle to be near us.
Seattle'a taşınmak istediği fikrine kapılmaya başlıyorum. - Bize yakın olmak için.
Yeah, I have that feeling, too.
- Evet, bana da öyle geldi.
I'm feeling like playing some cops and robbers tonight.
Bu akşam hırsız-polisi oynayalım diye düşündüm.
I understood the, uh... the hatred and the... the self-pity that she was feeling.
Annemin içindeki nefreti ve kendine acıma duygusunu anlamıştım.
Because that's what I was feeling.
Çünkü aynı hisler bende de vardı.
"Such a strong feeling of love."
"Böyle güçlü bir sevgi duygusu."
Why do I get the feeling, Isabel, when I stop playing, you're gonna deliver some horrible news?
Çalmayı bıraktığımda, Isabel, neden, Korkunç haberler verecekmişsin gibi hissediyorum?
You feeling all right, Mistress?
Kendinizi iyi hissediyor musunuz hanımefendi?
If you're feeling sappy...
Eğer aptalca hissediyorsan...
Please don't give him any more reason to indulge that feeling.
Lütfen bu düşüncesini artıracak bir sebep verme ona.
Perhaps he didn't plan it beforehand, but he liked what he was feeling again.
Önceden planlamamış olabilir ama hissettikleri hoşuna gitmiş.
How are you feeling?
Nasılsın?
I was feeling a little abandoned.
Terk edilmiş hissediyordum.
That feeling.
O duygunun fazlasını.
How are you feeling?
Sen nasılsın?
I'm glad to see you're feeling better.
Daha iyi olmana sevindim.
How you feeling?
Nasılsın?
You're feeling sorry for me.
Bana acıyorsun.
And it may not always be the best feeling.
Her zaman muhteşem bir his olmayabiliyor bu.