Fend traduction Turc
522 traduction parallèle
Desperately Kuzmina tries to fend off the cold... and gives everything she's got... in order to prevent from being buried under the mass of snow.
Kuzmina umutsuz, soğukla mücadele eder, ve var olan herşeyini verir. Kar kütlesi altına gömülmemek için bütün gücüyle mücadele eder.
But, monsieur, I've always had to fend for myself.
Ama mösyö, kendimi daima uzaklaştırdım.
There are lots of good, decent girls who are working, who've worked all along, who've managed to fend off hunger and poverty.
Çalışan, tüm gün çalışan açlık ve sefaletten kurtulmayı başaran pek çok iyi, namuslu kız var.
Should they then be considered criminals? If so, ladies and gentlemen, you must condemn all of us, as we are the people who, in pursuit of our passions, abandon the children to fend for themselves. And our children are alone.
Eğer suçlu olduklarını düşünüyorsanız bu mahkemenin hepimizi suçlu çıkarması gerekir o zaman bizler ki - kendi tutkularımızın peşinde koşup çocuklarımızı kendilerini korumayla baş başa bırakarak hepsini yapayalnız bırakıyoruz.
Let's let them fend for themselves... and see how they manage without our help!
Ayrılalım onlardan! Bakalım biz olmadan yiyecek ekmek bulabilecekler mi!
If you don't fend for yourself, you won't get anything.
Kendi başının çaresine bakmazsan hiçbir şey alamazsın.
We'll fend for ourselves make our names and work hard,
# Kendimizi savunacağız # İsimlerimizi duyurup çok çalışacağız
Fend her off.
İskeleden ayrıl.
Fend off there.
Küreklere hazırlan!
Fend off there!
Açılalım!
Fend for yourself.
Başının çaresine bak.
- I had to fend Mr Egerman off.
- Bay Egerman'ı ayartacaktım.
I've heard they always leave him to fend for himself.
Çocuğu tek başına bırakmışlar diye duymuştum.
Either you come my way, under my command, or you can fend for yourself.
Ya dediğimi yapıp emrim altına girersin, ya da kendi başının çaresine bakarsın.
If he finds he's using four divisions to fend off a handful of bandits he'll withdraw.
Birkaç haydut için 4 tümen kullandığını görürse çekilir.
Fend off?
Gidelim mi?
Aye, aye. Fend off.
Evet, evet, gidelim.
Perhaps I will sing again as before and fend for myself.
Belki de artık kalbimin sesini dinler, eskisi gibi şarkı da söylerim.
So you fend off disaster by the skin of your teeth.
Demek sonunda dişlerini gösterip tehlikeden kurtuluyorsun.
She can't fend for herself.
Kendini koruyamaz.
She can't fend for herself, mix with her own kind or do anything a wild lion must do to survive.
Kendisini koruyacak durumda değil, kendi türüyle kaynaşamaz ya da bir vahşi aslanın hayatta kalabilmesi için yapması gerekenleri yapabilecek durumda değil.
Let him fend for himself out in the world.
Dışarıda başının çaresine baksın.
Just in case the robbers appear again, you can fend them for a while.
Haydutlar gene gelirse onları bir süre oyalarsınız.
It's a bit untidy, bit of a mess... but we bachelors have to fend for ourselves, you know. Brahms!
- Biraz dağınık ama biz bekarlar başımızın çaresine bakmak zorundayız işte.
We'll fend you a new one and cope it alives chafely...
Yenisine karşı seni koruyacağız ve yıpratmadan üstesinden geleceğiz...
We'll go our separate ways tomorrow, and fend for ourselves for a while.
Yarın farklı yönlere gideceğiz... ve bir süre birbirimizden uzak kalacağız.
You'll have to fend for yourself this weekend.
Bu haftasonu başının çaresine bakmalısın.
And I am told that Ogami staked his life to fend you off!
Bana dendiğine göre Ogami, seni kovmak için hayatını riske etmiş.
Here I'm leaving you to fend for yourself when you're pregnant...
Hamile olduğundan kendine bakman gerektiği için seni burada bırakıyorum...
Fend for yourself.
- Kendin hallet.
Fend for yourself!
Kendi işini kendin hallet!
You can fend for yourself and see how that grabs you!
Kendini geçindirebilirsin!
I know how to fend for myself.
Başımın çaresine bakmayı biliyorum.
And who had to fend for my aunt and ply the tonga?
Peki kim teyzeme bakıp, at arabasını sürecek?
As far as earnings go, once he is married,... he will start earning to fend for them.
Gelir konusunda, evlendiği zaman ailesini geçindirmek için kazanmaya başlayacağını söyleyebilirim.
But I'm afraid he's gonna have to fend for himself for a while.
Ama Mike bir süre kendi başına idare etmek zorunda.
For another, its young retain the habit of popping back to the pouch for a drink of milk until long after they're able to fend for themselves.
Ayrıca, yavruların kendi başlarına hareket edebilecek hale geldikten sonra bile süt içmek için keseye dönme alışkanlıkları vardır.
You'll have to fend for yourself.
Kendin halletmek zorundasın.
I tried to fend him off, and he...
Ona karşı kendimi savunmaya kalktım, ve...
I can't fend him off much longer.
Onu daha fazla zaptedemiyorum.
Let the lower creatures fend for themselves!
Bırakalım daha düşük canlılar kendi işlerini halletsin!
Fear not, I'll fend for you.
Korkma, ben seni savunurum!
Unable to fend for themselves, the baby bald eaglets... are dependent on their mother regurgitating food which she has found.
Eşyalarımızı geri taşıyalım. Önden ben gitsem daha iyi.
- His kids can fend for themselves.
- Onun çocukları kendilerine bakar.
But I'm warning you, it's getting harder and harder to fend off the men.
Ama seni uyarıyorum. Erkekleri uzaklaştırmak gittikçe daha zor oluyor.
Unable to fend for themselves, the babybaldeaglets... are dependent on their mother regurgitating food which she has found.
Kendileri beceremedikleri için, yavru kelaynaklar... bulduğu yiyeceği paylaşması için annelerine muhtaçtırlar.
I was merely tying to fend off the desecration of the school building.
Ben sadece okul binasına yapılan saygısızlığa karşı koymaya çalışıyordum.
Look, just because we're leaving our pregnant wives alone to fend for themselves without a cent in the world that doesn't make us bad, does it?
Hamile karılarımızı beş parasız bırakıp gidiyor olmamız kötü insanlar olduğumuz anlamına gelmez değil mi?
Jacky was left having to fend for herself... till she managed to get back home.
Tekrar evine dönebilecek duruma gelene kadar kendi başının çaresine bakmak zorunda kaldı.
I came to kiss your hand. I don't mean to de fend my self.
İzin vesilesiyle elinizi öpmeye geldim.
i always keep one on my desk to fend away office hounds.
Her zaman masamın üzerinde bir tane vardır ofis canavarını kovmak için.