Fibers traduction Turc
818 traduction parallèle
The lead in this pencil is hard, hard enough to make an impression on the course fibers of which this paper is made.
Bu kalemin kurşunu zarif kağıt fiberleri üzerinde iz bırakacak kadar sert.
If we immerse this sheet in the solution of florescent salts, dry it and then photograph it by ultraviolet light the fibers broken by the writing will absorbed less of the solution than other parts of the paper.
Eğer bu kağıdı flüoresan tuzuna temas ettirir kurutur ve ultraviyole ışınıyla resmini çekersek yazı sebebiyle kırılan fiberler kağıdın diğer kısımlarına göre daha az çözeltiye temas edecektir.
The broken fibers appear darken than the rest of the paper and therefore visible.
Kırık fiberler kağıdın diğer kısmına göre daha koyu gözükecek ve görünür olacaktır.
I examined it chemically for blood stains and microscopically for fibers.
Kan lekelerine kimyasal inceleme yaptım. kumaş dokusunu mikroskopta inceledim.
I found no fibers that matched the dead man's clothing... and no trace of his or anybody else's blood.
Ölen adamın elbiseleriyle eşleşen herhangi bir iplik lifine rastlamadım... ve ne onun veya ne de başka birisinin kanına dair hiç bir ize de.
And recently we've learned to make artificial fibers with even longer chains,
Son zamanlarda uzun zincirler ile yapay lifler yapmayı öğrendik.
Ernest, the story of your romantic origin... as related to me by Mama with unpleasing comments... has naturally stirred the deeper fibers of my nature.
- Ernest. Köklerinle ilgili romantik hikayen, ki annem bunu bana hoş olmayan yorumlarıyla anlattı, doğal olarak beni derinden sarstı.
- It's a fairly new mat and some of its fibers came off on his shoes.
Oldukça yeni bir paspas ve birkaç lif ayakkabısına takılmış...
- And there was a small tar stain on the mat, and some of the fibers show that as well.
- Paspasta ufak bir zift lekesi vardı. Liflerden bazılarında da öyle.
The axes along which collagen fibers are oriented.
Kollajen liflerinin yöneldiği eksenler boyunca.
He unearths a bulbous root which is really just a solid lump of wood with hard fibers that are merely damp.
Azıcık nemli liflere sahip, katı odundan ibaret olan soğansı bir kökü topraktan çıkarıyor.
It says collagen fibers and hyperplasia.
Collegen fibers ve hyperplasia yazıyor.
A minor cut in my skin sounds a local alarm and the blood spins a complex net of strong fibers to form a clot and staunch the flow of blood.
Derimdeki küçük bir kesik kan hücrelerini alarma geçirerek, güçlü fibriller halinde kanın akışını durdurarak yarayı kapatmasını sağlar.
There's a continuous dialogue between the two hemispheres of the brain channeled through this immense bundle of nerve fibers which is called the corpus callosum.
Beyinlerimizin iki yarısı arasında bitmeyen bir diyalog var ve bu geniş sinir ağları ile kuruluyor bu kısma corpus callosum deniyor.
I tore those metal fibers like paper.
O metalleri kağıt gibi yırttım.
Medical examiner will get the tissue and the fibers...
- Adli tabip doku ve lifleri alacak...
I'm seeing lots of strands of wispy fibers.
Bir sürü çok ince lif telleri görüyorum.
Those fibers look like umbilical cords.
Bu lifler göbek kordonları galiba.
- Same as the fibers from the other victims.
- Diğer kurbanlardaki elyaf ile aynı madde.
The oil combines with the fibers of the padding to create a low-level spontaneous combustion.
Yağ dolgu malzemesinin lifleriyle karışınca düşük ısılı bir yanma oluşur.
Two fibers we found on Abby Sandoval.
Abby Sandoval'ın üzerinde iki iplik parçacığı bulduk.
I found a whole bunch of fibers on Bonita Cruz's dress.
Bonita Cruz'un elbisesi üzerinde iplik parçacıkları bulduk.
Okay, but you just said you got multiple fibers off Bonita's dress. Over fifty.
Biraz önce Bonita Cruz'un elbisesi üzerinden çok fazla iplik parçası çıktığını söylemiştin.
Okay, well, say there's two killers. How do you explain the same fibers, the same murder weapon, same taste for mojitos?
Diyelim ki iki katil söz konusu, peki aynı iplik parçacıklarını aynı cinayet silahını ve mojito'ya olan düşkünlüğü nasıl açıklarsın?
We got two fibers you find on Abby, but over fifty on Bonita.
Abby'nin üzerinden iki iplik parçacığı çıkarken, aynısı Bonita'dan elliden fazla çıktı.
Then you plant the fibers.
- Arabayı kanala itip —
Preferably fur, but if not, you know, you can... natural fibers.
Tercihen kürk, yoksa şey de olur doğal lifler.
They found carpet fibers from some other location.
Başka bir yerden gelme halı tüyleri bulunmuş.
They'll try to match threads from my clothing and the carpet... With fibers they might find at her apartment.
Elbiselerimin ya da halının dokusunun... onun evinde bulunan örneklere uyup uymadığına bakıyorlar.
His fingerprints on the glass... His blood type A identified from semen... Fibers from the carpets in his home, tell us he was there.
Parmak izleri bardağın üzerinde... kan grubu, spermlerden tanımlananla aynı... evindeki halıdan alınan iplik örnekleri bize o gece orada olduğunu kanıtlıyor.
These are selenium fibers...
Bunlar selenyum lifleri.
We'll sweep for fibers.
İplikler için süpüreceğiz.
Damn synthetic fibers.
Kahrolası sentetik fiberler.
Well, no fibers, no prints.
Ne bir ip parçası ne de parmak izi...
I took it off the suit fibers.
Onu özel giysinin liflerinden aldım.
Embedded in the carpet fibers, deep in the shag, broken glass.
Küçük parçalar halının en dibine girecek.
A stone, no cells, no fibers... nothing structural in common with plants animals.
Bir taş, gözenek yok, lif yok... Bitkiler ve hayvanlarda olan bir yapı da.
The lungs can't expel the fibers and he's in the final stages.
Akciğerler lifleri atamıyor ve son dönemlerde diyebilirim.
And I know it's against all your moral fibers...
Ve ahlaki değerlerine karşı olduğunu biliyorum...
I want every piece of garbage within 200-yard of radius checked out, fingerprints, fibers and body fluids.
200 metrelik bir alanda her şeyi kontrol etmenizi istiyorum. Parmak izi, iplik ve vücut sıvısı arayacağız.
No optical fibers, no muscle pores, zip.
Optik uyarıcılar, kas demetleri yok.
But preganglionic fibers and postganglionic nerves aren't anything alike.
Fakat ön gangliyonik lifiyle ileri gangliyonik sinir birbirine benzemez.
It's as though her nerve fibers have been ruptured.
Her şeye rağmen sinir lifleri kopmuş.
So the other bio-polymer fibers we found in the cavern were...
Öyleyse mağarada bulduğumuz diğer biyo-polimer lifleri...
The pattern buffer relays are clearly composed of bio-neural fibers.
Tampon kalıp röleleri, biyo-nöro fiberden oluşturulduğu açıkça görünüyor.
Hair and fibers, slivers of glass, plastic, even insect casings can serve to recreate the circumstances under which death occurred.
Saç telleri, cam kırıkları, plastik, hatta böcek sokmaları bile,... cinayetin işlendiği durum hakkında ipuçları verebilir.
Fibers or some microscopic...
Dokular ya da mikroskobik şeyler...
- Fibers are fused to the head!
- Kumaş kafama kaynamış.
- Fibers are fused?
- Kumaş kaynamış mı?
The hat shrunk, the fibers fused to my hair.
Şapka daralmış, kumaş saçlarıma kaynamış.
- What for? Oh, we don't want the Police to find any fibers from this beautiful cloth.
Polisin bu güzel kıyafetlerin iplerini bulmasını istemeyiz.