Fixed traduction Turc
8,338 traduction parallèle
I'm paid a fixed-rate salary.
Benim maaşım sabittir.
Remind me to get that window fixed.
Pencereyi tamir edeceğimi hatırlatın bana.
Finally fixed the bimini top.
Sonunda bimini'yi çözdüm.
Hey, did you get your bedroom door fixed yet?
Yatak odanın kapısını halletmiş miydin henüz?
Yes, I fixed it yesterday.
- Evet, dün hallettim.
- I fixed your windscreen.
- Ben de camını tamir ettim.
Fixed the windscreen in William Creek.
William Creek'te camımı tamir etti.
Fixed it up in an afternoon.
Öğleden sonra her şeyi tamir ettiler.
Fucking death trap if it isn't fixed before we set sail.
Eğer açılmadan halletmezsek, hepimizin amına koyar.
Can't touch it till it's fixed.
Düzeltilene kadar elimizi süremeyiz.
You remember when we fixed up Grandpa's old Malibu, right?
Dedemin eski Malibu'sunu tamir etmiştik ya hani?
You better hope it's fixed before sleeping beauty wakes up or one of you's gonna have to tell her the truth.
- Eğer daha iyi uyku önce sabit umuyorum. Güzellik uyanır ya size en sereceğim biri var. Ona doğruyu söyle.
You strode in here with your hair and your pants, and you fixed my smoke alarm, okay?
Saçlarınla ve pantolonunla buraya adım attın, yangın alarmımı düzelttin, tamam mı?
Things that break get mostly fixed.
Kırılan şeyler genelde tamir ediliyor.
In it is the fixed content and direction, as well as the role of setting.
İçerik ve yönlendirmelerin bel kemiği oluşturulur.
But I fixed it.
Ama düzelttim.
He's living the life. Fixed Synced By MoUsTaFa ZaKi
Bunu yapmak zorunda değil.
Hank, a CUNY grad student, was the designated "crowd crystal" staring up at a fixed point in space, looking up at a non-existent something.
NY Üniversitesi lisansüstü öğrencisi Hank, "Kalabalık Kristali" adı verilen deneyde, var olmayan bir şeye, havadaki sabit bir noktaya bakıyor.
Stay here, buddy, we're gonna get you fixed up. Only when I know you're all right.
Sen iyi olduğunda giderim.
Dr. Alan fixed me.
Dr. Alan beni iyileştirdi.
Search Bloc, we are registering the latitude and longitude at a fixed point.
Özel Tim, elimizde sabit enlem ve boylam bilgileri var.
Mrs. Barbara, If you'll tell me where I can get... this silver tray fixed, I'll take it there
Bayan Barbara, nerede yaptırabileceğimi söylerseniz,... gidip yaptırırım.
All through the day they just eat junk collecting inside as if a fixed deposit and then one day they go... and well... do it...
Gün boyu sadece abur cubur yiyorlar emanet gibi içlerinde biriktiriyorlar, sonra bir gün gidip yapıyorlar.
I thought we fixed the AC in that unit.
Oradaki klimayı tamir ettiğimizi sanıyordum.
Your car was fixed.
Arabanız tamir olmuştu.
Is it possible to get that fixed?
Tamir ettirmeniz mümkün mü acaba?
Except getting a swing fixed.
Salıncağı tamir ettirmek hariç.
The swing is fixed.
Salıncak tamir edildi.
There's no... And you're fixed.
Bir parmak şıklatmasıyla iyileşemezsin.
The new regime has fixed all the soap dispensers.
Yeni yönetim bütün sabunlukları tamir ettirdi.
Well, this self that you speak of, it's not a fixed object.
Bahsettiğiniz bu benliğiniz sabit bir nesne değil.
But I fixed it.
Ama bunu düzelttim.
Let me know when you get it fixed up.
Sorunu çözdüğünüzde bana haber edersiniz.
And I fixed it using product.
Bakım ürünü kullanarak düzelttim.
Then in a fake mail trail we fixed an urgent meeting between our Indian company and Saudi Al-Dera company. The Al-Dera company belonged to our deep asset, Ashfaq.
Sonra sahte bir e-posta ile acil bir toplantı düzenlemek için Hint firmamız ile Suudi Al-Dera şirketiyle bağlantı kuracağız.
She's Autonomously Thinking Fixed Artillery.
Bu, Özerk Sabit Toplu Düşünme makinesi.
Missy Fixed Artillery?
Sabit Topçu hanım?
Hey guys! Since "Autonomously Thinking Fixed Artillery" is long, from "jiritsu" meaning "autonomous", why don't we call her "Ritsu"?
Çocuklar! "Otomatik Düşünen, Sabit Topçu" uzun olduğuna göre, neden ona "Ritsu" demiyoruz?
Sire, the taxation issue is a tedious mess, and I would have your royal attention fixed on weightier matters.
Efendim, vergi işi çok can sıkıcı, dikkatinizi daha ağır konulara vermenizi isterim.
Go get it fixed.
Git tamir ettir.
Should be fixed by tomorrow.
Yarına tamir olur.
It'll be fixed soon, don't worry.
Yakında hallolur, endişelenmeyin.
You fixed it.
Vay canına, bir dakikada hallettin.
There, it's fixed.
İşte, onarıldı.
How are you fixed for cash?
Nakit durumun nasıl?
The trick is to aggressively depreciate fixed assets on your tax return.
Bunun çözümü, taşınmaz varlıkların değerini düşük göstermektir.
I kept meaning to get them fixed, but I'm sure I have the rest of them.
Tamir ettirmek için saklıyordum ama sizde kalmasının bir mahsuru yok.
OK, I fixed it so that any information, requisition or test that goes out with her name on it will look like spam to other computers.
Tamam, düzelttim. Yani onun adına olan bilgiler, talep ve testler diğer bilgisayarlara istenmeyen e-posta olarak gözükecek.
Oh, and ye fixed his sword for him.
Sen de onun için kılıcını onartmışsın.
Yeah. I couldn't get it fixed for 100 miles.
Ancak yüzlerce kilometre sonra tamir ettirebildim.
The technicians have fixed the system.
Teknisyenler sistemi tamir etmiş.