Flix traduction Turc
20 traduction parallèle
My mother called me Flix.
Annem bana Flix derdi.
No. Flix.
Olamaz.
What is it, Flix?
Ne oldu Flix?
- Flix, is it money?
- Flix, konu para mı?
You think those people can get us out of the flix they've put us in?
Sizce bizi soktukları bu durumdan çıkarabilirler mi?
- Messieur Felix Ruber? - Who did you say?
Mösyö Flix Ruber!
I'll flix you cereal when I get back.
Dönünce sana mısır gevreği hazırlarım.
Just sit up straight and flix your tie properly.
Hemen dik otur ve kravatını düzelt.
- Want me to flix yours?
- Seninkini de düzelteyim mi?
If you're such a big shot... flix the neon sign you installed for me!
Butun bunlardan once sen su disarida ki tabelayi onar bana yuklenme
No matter how hard you ty to flix them up... they're still old.
Ne kadar eski olurlarsa olsunlar bakim gerekiyor... hala eskiler.
Perhaps you can come and flix up our garden sometime.
Gelip bizim bahçeye bakarsın.
Every week you come to flix your car.
Her hafta arabanı tamire getiriyorsun.
He'll flix half the cars.
O yarısını tamir edecek.
The Flix, what the frell is The Flix?
Flix, o da nedir?
The Flax is a net that will trap any ship coming after you!
Flix, o da nedir? Flax, peşini takip edecek herhangi bir gemiyi tuzağına düşürecek bir ağ. Flax, peşini takip edecek herhangi bir gemiyi tuzağına düşürecek bir ağ.
When they're wearing short sleeves... and they raise their arms to flix their hair, you can see in that gap there.
Kısa kollu giydiklerinde... saçlarını düzeltmek için kollarını kaldırdıklarında, oradaki boşluğu görebilirsin.
He'll write you a note, and we'll flix this, okay?
Sana bir rapor yazar. Her şeyi düzeltiriz, olur mu?
Just fucking flix it!
Sadece hallet şunu!
By people do you mean me? Looking round this table do you see anyone whose life has changed more than mine these past two years? He means me, Flix.
İnsanlarla sanırım kastettiği benim Flix.