Flood traduction Turc
2,065 traduction parallèle
I touched my old baseball hat and I got a flood of images of her and me in a pool.
Bir beysbol şapkasına dokundum onunla birlikte havuzda olduğumuz bir takım görüntüler gördüm.
Agonized cries flood the hall.
Salon acı dolu çığlıklarla dolar.
Yeah. You know, the flood, Abraham sacrifices Isaac. You heard of it?
Evet, bildiğin, Nuh Tufanı, İbrahim'in İshak'ı kurban etmesi.
If an avalanche killed you, if an earthquake got you or a flood or something else, it was the work of a giant.
Eğer bir çığ, bir deprem, bir sel ya da başka bir şey ölmenize sebep olursa bunun sorumlusu bir devdir.
We could be standing on a roof in some bangladeshi village, Waiting for the flood waters to recede.
Bangladeş'teki köylerden birindeki bir evin çatısında suların geri çekilmesini bekliyor olabilirdik.
Donna. But there was a flood at the school library.
Donna. fakat okul kütüphanesinde sel baskını varmış..
If the rivers are in flood, we'll take the high plateaux.
Eğer nehir yükselmişse, yukarıdaki platodan gideriz.
And as they start to emerge, a trickle becomes a flood of fish.
Ortaya çıkmalarıyla birlikte, adeta damlalar bir balık seline dönüşüyor.
And to try to have some sort of record, so that they could measure against certain years, where a year was known for a high level of flood... Yes.
Ve yüksek düzeyde sel olduğu bilinen bazı yıllarda önlem alabilmek için bir çeşit kayda sahip olmaya.
In sacred texts and ancient scriptures left by our ancestors we find an incredible link between stories of Creation, a great Flood, the War of the Gods, the Messiah dying for the sins of man, End-Time prophecies and similar characters.
Atalarımızdan bize miras kalan kutsal metinler ve antik yapılarda yaradılış, büyük tufan, tanrıların savaşı insanların günahları için ölen mesih ahir zaman peygamberleri ve benzer karakterler arasında inanılmaz uyumlar ve bağlantılar görüyoruz.
One of the most revealing accounts is the battle of the gods in heaven and the ensuing flood.
Bu hikayelerden en ünlüleri cennetteki tanrılar savaşı ve büyük tufandır
The flood immortalizes the collision of a fallen planet, later termed Satan, actually a cometary body, with our earth.
Tufan, daha sonraları "ıblis" olarak adlandırılan ve kuyrukluyıldıza benzeyen bir gezegenin dünyamızla çarpışmasınını ölümsüzleştiren bir hikayedir.
He postulates that a planet, later termed "Satan" fell to the Earth, creating the flood we see recorded in the Bible, and other myths,
Beaumont bir gezegenden söz ediyor gezegen sonradan "ıblis" olarak adlandırılmış dünyayla çarpışıyor, ıncil ve diğer mitlerde gördüğümüz büyük sellere neden oluyor
and tears gushed forth in a flood which spread over the Earth extinguishing the fire.
Ve sonunda tanrı rahmetini gösterdi, gözyaşları sel olup tüm yerküreyi kaplayarak bütün alevleri söndürdü.
Jovi, who is also known as Marduk destroyed Phaeton sending him crashing to the Earth in flames and put out by a tremendous flood of water from a river unseen before.
Marduk olarak da bilinen Jovi onu yeryüzüne fırlatır ve çarpışmayla birlikte Phateon, alevler içinde yok olur Ardından, daha önce benzeri görülmemiş bir sel, alevleri söndürür.
In this manner, Humanity felt ill when entire bodies of land were swallowed up by the flood waters.
Bu yüzden, kara parçaları tamamen tufanın sularınca yutulduğunda insanlığın hastalığı başlamıştı
The sudden flood of emotion Jon felt when he came to believe he'd given cancer to the people he loved was all the excuse he needed to leave Earth.
Ani duygu yoğunluğu Jon'u sevdiği insanların kanser olmasına sebep olduğuna inandırdı. Bu da Dünya'yı terk etmesi için gereken bahaneydi.
Apple juice flood.
Elma suyu taşkını.
In a way, I'm almost glad that flood interrupted us, because I don't like the toast I was giving.
Bir bakıma o taşkın beni memnun etti çünkü şerefe kadeh kaldırırken yaptığım konuşmayı sevmedim. Baştan başlayacağım.
The last time God lost faith in man he sent a flood.
Tanrı insanlıktan ümidini kestiği son seferinde sel göndermişti.
Gone down the flood!
tufana kapılıp gitti!
Once that dam broke, it was a flood.
İpin ucu bir kez kaçtı mı, dönüşü olmayan bir yola girilir artık.
After the flood came the plague.
Taşkın sonrası salgın hastalık geldi.
The US government may have forgotten the flood... inflicted area of Wilhemina, Georgia... but one man has refused to be indifferent... to the plight of its inhabitants.
Amerikan Hükümeti, Georgia'yı yani Wilhemina'yı unuttu. Fakat birisi, kendi halkının durumunu görmezlikten gelemedi.
Today the President elect visits flood inflicted Georgia State.
Başkan bugün Georgia'daki felaket nedeniyle burayı ziyarete gelecek.
After winning the election... the President elect in his first Presidential tour... has announced a special relief package... for the flood inflicted Georgia State.
Başkan, seçimi kazandıktan hemen sonra ilk turunu....... Georgia'yı vuran felaketle ilgili konuşmasıyla gerçekleştirdi.
They noted that he had saved his neighbors during the flood but there are no excuses.
Sel sırasında komşularını kurtardığını da not etmişler. Ama bahaneler işe yaramıyor.
Tell guard to flood into Nano gas main.
Nöbetçiye ana girişe sinir gazı pompalamasını söyleyin.
They'll all burn in a flood of napalm.
Hepsi napalmın içinde kül olacaklar.
We're like the generation of the flood who tried to reach God.
Tanrıya ulaşmaya çalışan, Nuh tufanı kuşağı gibiyiz.
You're going to flood my house.
Evimi su içinde bıraktın.
I saw a fire, I had some water and released flood on'I-O-2'( Instant-On Input-Output ).
Yangını gördüm, çişim de gelmişti. Saldım gitti. Çift şerit bile olmadı.
I mean the biys dream of flood waters every night,
Her gece, su baskınları çocukların rüyasına giriyordu.
And they all drowned. It doesn't flood that fast,
Bu kadar hızlı sel basmaz, ama burası kesinlikle lanetli.
"And His blessing covered the dry land as a river and watered it as a flood."
"O'nun rahmeti, kurak toprağı bir nehir gibi kapladı ve bir sel gibi toprağı sarhoş etti."
about to flood that thing.
Tüm 500,000 rad taşmak üzere.
Can you compensate, flood the area with sedative?
Telafi edebilir misin, bölgeyi yatıştırıcıyla doldurabilir misin?
The great flood will come and sweep away sins.
Büyük bir sel gelecek ve günahları silip süpürecek.
The great flood!
Büyük sel!
The great flood is coming!
Büyük sel geliyor!
"There is a tide in the affairs of men, which, taken at the flood, leads on to fortune."
"İnsan doğası ; buhran zamanlarında, insanlığı geleceğe taşıyacak bir eğilim gösterir."
Go, go! - Do not flood it.
- Ne bekliyorsun?
Orders for my men Flood in from every family with half a name And a little coin!
Biraz ismi ve biraz parası olan herkes adamlarımı istiyor.
A deeply alien threat they called simply, "The Flood".
Basitçe, Tufan dedikleri derin bir uzaylı tehditi.
The Flood had spread too far and too wide.
Tufan ulaşabildiği her noktaya kadar yayılmıştı.
Its effect would spread throughout known space, destroying the Flood and every thinking creature in the Galaxy.
Etkisi, bilinen uzaya yayılıp, Tufan'ı ve galaksideki düşünebilen tüm yaratıkları yok edecekti.
You see, the Flood fed on sentient species to survive.
Gördüğünüz gibi, Tufan, hayatta kalmak için hissedebilen türlerle besleniyordu.
So began the most gigantic flood ever.
Kanyonlara geri döndüğümüzde Ted ve George artık kapuçinleri izliyorlardı ve onların hareketlerini tahmin etmeye başlamışlardı. Şunların tepeden aşağı inişlerine bak.
Despite this enormous flood, the Mediterranean took more than a century to refill.
Bir vahşi yaşam kameramanı olarak beni bulunduğum yere çivileyen birçok olağanüstü olaya şahit oldum, ancak sanırım dürüst olmak gerekirse bu, bugüne kadar olabileceğini düşündüğüm her şeyi gölgede bıraktı.
'Flood on I-O-2'?
Çift şerit olarak işemek?
The Flood was unique.
Tufan eşsizdi.