Footman traduction Turc
206 traduction parallèle
First witness, the footman, Michael.
İlk tanık. Uşak Michael.
Yes, Bruno, that's right, you'll be footman tonight.
Evet, Bruno, doğru, bu gece kapıyı açmakla görevli hizmetli olacaksın.
The coach turned back into a pumpkin, and the footman into a big white rat.
Fayton, balkabağına dönüştü... - Ve uşak da büyük, beyaz bir fareye.
I have a footman - Oh, he's a very old man - and each night he goes from one room to the other, lighting the empty lamps until the great dark rooms are a blaze of light.
Biliyor musun, yaşlı bir uşağımız var... oldukça yaşlı... Her gece bir odadan diğerine... lambaları yakamaya gider... ta ki o koca karanlık odalar aydınlanana dek.
You say you're the wife of footman Bansaku Kariya?
Hizmetli Bansaku Kariya'nın karısı olduğunu mu söyledin?
The chamberlain ordered the wife of footman Bansaku Kariya to come and feed her twice a day.
Nazır hizmetli Bansaku Kariya'nın karısına günde iki kez gelip onu emzirmesini söylemiş.
He's the old man's footman.
Şu ihtiyar adamın uşağı.
You better shut up ; If your Master gets impatient You as his footman... will lose your foot
Sesinizi kesseniz iyi olur efendiniz sabırsızlanırsa sizin gibi hizmetlilerden... acısınız çıkarır elbette, beni izleyin
I entered the King's household very suddenly, when His Majesty in one of his moments of anger, chased his footman Volk away
Tesadüfen personelinin parçası oldum, Majesteleri, öfke anlarının birinde Volk adlı bir yamağı dışarı attığında.
Translated, it means literally, "footman."
Sözlük anlamı : ayakçı.
I'm your "footman"?
Senin ayakçın mıyım?
McNamara, he's my footman.
Uşağım McNamara.
My footman, McNamara.
Uşağım, McNamara.
Foreign host, foreign footman, foreign cook, all vanished in the night.
Yabancı ev sahibi yabancı uşak, yabancı aşçı hepsi bir gecede kayboldu.
My footman happened to be passing... when you were in the village this morning.
Bu sabah siz köydeyken... uşağım da oradan geçiyormuş.
I came as an under-footman.
O zaman uşak olarak başlamıştım.
- But, madame- - I don't want to have to call my footman.
Adamlarımı çağırmak istemiyorum.
Now, he revenged for his brother, took a revolver to the footman, who's name was, uh Veitch, burst in upon him, shot him in the face.
Kardeşinin öcünü almış, bir tabanca alıp, uşağa gitmiş, uşağın adı, Veitch'miş, baskın yapıp, yüzünden vurmuş.
The butler, who goes under the name of Hebworth, is none other than Veitch the footman, who was shot in the face.
Adı Hebworth olan kahya yüzünden vurulmuş olan piyade eri Veitch'ten başkası değil.
The footman Veitch who took the bullet that was rightfully yours.
Piyade Veitch, ona saplanan mermi tamamen sana aitti.
I have never... ( Footman ) Lady Dalrymple.
Ben asla... Leydi Dalrymple.
We must ask a footman to sit with us.
Bir uşaktan bizimle oturmasını isteyelim.
Sit with a footman?
Bir uşakla aynı masada mı oturacağız?
I have seen the eternal Footman hold my coat, and snicker
"Paltomu tuttuğunu gördüm o ezeli piyadenin. Ve güldüğünü pis pis."
I'll send a footman with an apology
Bir uşakla özür mektubu gönderirim.
Every footman knows.
Bütün uşaklar biliyor.
He's the first footman, and you wanna watch where he puts his hands.
Kendisi baş hizmetçidir ve George'un ellerine dikkat etmelisin.
WELL, IN THE MODERN RE-TELLING, THE COACHWOULD BE A LIMO, AND THE LIVERIED FOOTMAN WOULD, UH,
Modern bir uyarlamada, at arabası bir limuzine, üniformalı sürücü bir şoföre ve Cindrella da elbette, bir kadın yerine bir ibneye dönüşebilir.
From the simple truth that is known to every shepherd and footman... that the only thing of value in this life is to love... and be loved.
Her çoban ve her uşağın bildiği basit gerçekten. Bu dünyada değerli olan tek şey sevmek ve sevilmektir.
Lord Marham's footman at the time of Sarah's dismissal?
Lord Marham'ın uşağı, Serah'la aynı zamanda işten çıkmıştı.
Charles Allen, now the Duchess of Narborough's footman.
Charles Allen. Şimdi de Narborou Düşes'inin uşağı.
I wanted to talk to you about the time you spent as footman, working for Lord Marham.
Lord Marham'ın yanında uşak olarak çalıştığınız dönemi konuşmak istiyorum.
Is my footman free to leave now?
Uşağım artık gitmekte serbest mi?
I know it's been going on a long time, but it always seems to me to be rather similar to the brilliant piece of improvisation my friend John Bird did when he played a frog footman in my production of Alice in Wonderland.
Evet, bunların uzun süredir savunulan argümanlar olduğunu biliyorum fakat bu, yapımcılığını benim yaptığım Alice Harikalar Diyarında'da Arkadaşım John Bird'ün uşak kurbağayı biraz zekice doğaçladığı zaman yaptığına benziyor. Aniden ve zekice Caroll tarzı bir doğaçlama yaptı.
That was the first time that I saw them. That was back when I was still a footman. I had just started as a government official.
Onları ilk görüşüm, yeni düşük kıdemli bir devlet memuru olduğum zamana denkti.
He was more than a faithful footman, he was my friend!
O sadece bir uşak değil, benim dostumdu.
A footman in livery delivered it.
Üniformalı bir uşak getirmiş.
That poor footman!
Zavallı uşak!
The coachman and the footman were digging it out all night.
Arabacı ve uşak bütün gece onu çıkartmak için kazıyorlardı.
You were my footman back in my academy days.
Okul zamanlarında uşaklığımı yaptım.
I am Kagami, Head Footman.
Adım Kagami, Baş Uşak.
And what self-respecting princess goes around without a footman? And ladies in waiting?
Hem hangi onurlu prenses uşağı ve nedimeleri olmadan dolaşır ki?
It was only on account of a fistfight with a footman... that he was discovered!
Bir piyade eri ile ettiği kavgada erkek olduğunun farkına varılmış.
How do you do, Mr Carson? This is Thomas, first footman.
Bu, Thomas, üniformalı uşak.
Surely a footman...
Kuşkusuz, bir uşak da -
- A footman, I imagine.
- Sanırım, bir uşağın.
I'm... I'm making a study on the genus "footman".
"Uşak" sınıfına ait araştırma yapıyorum.
On a night like tonight he should act as a third footman.
Bugünkü gibi bir akşamda, üçüncü bir uşak gibi davranmalıydı.
He's only a footman, same as you.
O sadece bir uşak, aynı senin gibi.
That when an extra footman is required, the cost could come out of my wages.
Ek bir uşak gerektiğinde ücreti maaşımdan düşebilir. Kesinlikle olmaz.
I was a footman before that.
Daha önce bu meslekte ayak işleri yapardım.