From what i can tell traduction Turc
311 traduction parallèle
From what I can tell, we're the only two men left.
Sana söyleyebileceğim, sadece iki kişi kaldık.
From what I can tell, like these other pups, it's the ones that can do the most pushing and shoving that get the biggest piece of the pie.
Ne söyleyebilirim. Bu da diğer köpekler gibi. Büyük parça yiyecek için mücadele edebilir.
From what I can tell, very little.
Pek fazla bir şey yok.
From what I can tell, I think he's a little lost.
Diyebileceğim, biraz yolunu şaşırmış gibi.
And from what I can tell, they're spreading.
Ve daha ne diyebilirm ki, bu şekilde yayılıyorlar.
- This guy is a maniac, from what I can tell.
- Anladığım kadarıyla bu adam manyak.
And from what I can tell, that's where he's headed.
Tüm söyleyebileceğim onun da o yöne gittiği.
From what I can tell, he was trying to shut down the entire weather control system.
İklim kontrol sistemini kapatmaya çalışıyordu.
But from what I can tell, this is pretty much her decision.
Görünen o ki, bu daha çok onun kararı.
From what I can tell, the energy discharge came from the nebula itself.
Bu enerji boşalmasının direkt olarak nebula nın kendisinden geldiğini söyleyebilirim.
It's definitely reacting to a sporocystian life-form, and from what I can tell, that life-form is right on top of us.
Bu kesinlikle, bir sporokistiyan yaşam formu bu olayı tetikliyor ve şu anda tam tepemizde bulunuyor.
For some reason, none of the tricorders are working, but, from what I can tell, you have a concussion.
Bazı nedenlerden dolayı, tarayıcılar düzgün çalışmıyor, ama beyin sarsıntısı geçirdiğinizi söyleyebilirim.
From what I can tell, it's sending out an automated SOS.
Anladığıma göre, otomatik olarak SOS gönderiyor.
From what I can tell, the pictures show the end of the world.
Söyleyebileceğim kadarıyla, resimleri dünyanın sonunu anlatıyor.
From what I can tell, you weren't part of his original agenda.
Anladığım kadarıyla, sen asıl gündeminin bir parçası değilmişsin.
From what I can tell, the local plants are poisonous.
Kötü haberim ise yerel bitkiler zehirli
From what I can tell, the implant itself is functioning, but it's connected to mostly dead nerve cells.
Buradan görüldüğü kadarıyla, aslında implant çalışıyor, ama büyük bir bölümü, ölü hücrelere bağlı durumda.
From what I can tell, it appears to be... a macroscopic version of the virus.
Bu şey hakkında söyleyebileceğim şey... bir virüsün, makroskobik versiyonu.
From what I can tell, he's just... asleep.
Söyleyebileceğim tek şey... sadece uyuyor.
From what I can tell, you have to have a sponsor, someone on the inside.
İçlerinden bir sponsorunun olması gerekiyor.
All of the men on this base are under Hathor's control, from what I can tell.
Bu üsteki tüm erkekler Hathor'un kontrolü altında, diyebileceğim kadarıyla.
And from what I can tell, it seems to feed on aleens and colenes, chemical transmitters in the body.
Tüm söyleyebileceğim, alenler ve kolenler'le beslendiği, Vücuttaki kimyasal uyarıcılar.
From what I can tell, you've been bioformed.
Söyleyebileceğim tek şey, vücut kimyanız değişmiş.
From what I can tell, the drone is male.
Dron'un erkek olduğunu söyleyebilirim.
I've reexamined the data module and from what I can tell, the Doctor was telling the truth- - at least about one thing.
Veri modülünü inceledim ve bu konuda Doktor'un en azından bir şeyi doğru söylediğini söyleyebilirim.
From what I can tell, this life-form may be indigenous to the Void.
Bu konuda söyleyebileceğim, bu yaşam formunun, geçersizliğin yerlisi olma ihtimalidir.
From what I can tell, this is a hunting species.
Bu şeylerde söyleyebileceğim, bunlar avlanan türler.
Captain, from what I can tell, he's a pain in the ass.
Yüzbaşı, ne diyebilirm ki? O herif tam bir kıç ağrısı.
But I can tell it from what I've heard.
Ama duyduklarımdan çıkarabilirim.
It's funny. From faces I can tell what people think, what they do, sometimes even who they are.
Yüzlerden insanların ne düşündüğünü, ne yaptığını anlarım.
The dress is from New Orleans, and I can tell you what isn't true...
Elbiseyi New Orleans'tan, ve bunun doğru olmadığını sana söyleyebilirim...
Unless I can convince you that what I'm about to tell you is the absolute truth then in one hour from now I shall be dead.
Az sonra anlatacaklarımın... mutlak hakikat olduğuna sizi inandıramazsam... bir saat sonra ölmüş olacağım.
I can't tell the truth from what I've imagined since then
Ben doğruyu söyleyemem o zamandan bu yana hayal ettiklerimi.
After all, last year I remember... you can tell from looking at his house what a filthy old man he is.
Her şeyden sonra, geçen sene hatırlıyorum da... Evine bakarak, ne kadar sağlıklı yaşlı bir adam olduğunu söyleyebilirsin.
I can't tell what's real from what's in my mind.
Neyin gerçek, neyin hayal olduğunu ayırt edemiyorum.
" Hauser can tell you exactly what I look like and where I come from.
" Hauser, tam olarak neye benzediğimi ve nereden geldiğimi söyleyebilir misin?
I can tell from your expression what you're thinking.
Ne düşündüğünü yüzünden anlayabiliyorum.
What can I tell you when you're hiding things from me?
Benden gizli saklı işler yapıyorken, ne deme mi bekliyorsun?
I can't get on top of it, I can't think straight, and I can't tell what is from what isn't, and if I don't tell someone, if I don't admit it, I'll never get out of it.
Yapamıyorum, Sağlıklı düşünemiyorum, ve neyin ne olduğunu söyleyemiyorum. Ve eğer başkabirine söyleyemezsem, eğer itiraf etmezsem, ondan aslakurtulamam.
This is a track underneath me from their current album, but unfortunately the sleeve notes are in Polish, so I can't tell you what it's called.
Son albümlerinden bir parça çalacağım ancak CD'nin üzerindeki yazılar Polonyaca olduğu için maalesef parçanın adını söyleyemiyorum.
It's some kind of continuing disintegration, but from what, I can't tell.
Bu kesinlikle devam eden bozulma, ama nedenini, söyleyemiyorum.
However, I can tell you what it's like coming from a long line of detectives.
Ama harika dedektiflerin olduğu bir aileden gelmek nasıl bir şey, anlatabilirim.
You can take it from here. I'll tell you what.
Bundan sonrası sana ait.
I can't tell you what a comfort that is when I drag my tired dogs home from the office.
Muayenehaneden yorgun argın gelince nasıl rahat ediyorum anlatamam.
One was thrown on the side of the house, from what I can tell.
Biri de evin yanından atıldı, gördüm.
Maybe, but I can tell you this- - from what I saw, it's certainly not where I'd like to spend eternity.
Belki, ama gördüklerimden size söyleyebileceğim şey, sonsuza kadar zamanımı geçirmek istediğim bir yer değildi.
If you will trust me tell me what you know I promise you I will do everything I can to keep you from harm's way.
Bana güvenir bildiklerini söylersen söz veriyorum sana bir zarar gelmemesi için, elimden geleni yapacağım.
I can't figure out how he's managed to take all this away from me and leave me so empty. Marty, perhaps you should go back to the beginning... and tell us exactly what's happened.
Marty, belki de en başa dönüp... bize ne olduğunu tam olarak anlatmalısın.
This man didn't die from an explosion? I can't tell you what killed this man.
Bu adamı neyin öldürdüğünü sana söyleyemem.
And from what I can tell, it has co-opted her vital systems. She's Klingon...
O bir Klingon...
I mean, if we can find him... he can tell us where we came from, what we are...
Eğer onu bulabilirsek, bize nereden geldiğimizi söyleyebilir...