English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ F ] / Fundamentally

Fundamentally traduction Turc

331 traduction parallèle
Because life is fundamentally something that adjusts to the world and changes itself.
Hayata daima kendini dünyaya adapte edebilmek için değiştirir.
When a program suffers a glitch, it cannot be fundamentally resolved through makeshift adjustments.
Bir program bir hatadan dolayı sıkıntı yaşarsa, üstünkörü düzeltmelerle köklü çözüm bulunamaz.
I know, he was an honest man fundamentally, but it was all too much for him.
Aslında dürüst biri olduğunu biliyorum, ama olayları kaldıramadı.
All women are rivals fundamentally... but it never bothers them because they automatically discount the successes of others... and alibi their own failures on the grounds of circumstances.
Esas itibariyle bütün kadınlar birbirine rakiptir. Ancak diğerlerinin başarısını otomatik olarak yok saydıkları için bundan rahatsız olmazlar ve kendi kusurlarını da koşullara bağlarlar.
Well, fundamentally, it's a question of crude power.
Esas olarak ham güç gerektiriyor.
There are few things more fundamentally encouraging and stimulating... than seeing someone else die.
Bir başkasının ölümünü görmekten daha cesaret ve gayret verici... çok az şey vardır.
But even if such a film succeeded in being as... fundamentally incoherent and unsatisfying... as the reality it dealt with, it could never be more than a re-creation — as impoverished and false as this botched tracking shot.
Fakat böyle bir film, konu aldığı gerçeklik gibi... esasen tutarsız ve yetersiz olma konusunda başarıIı olsa da, yeniden yaratıştan öteye gidemez — ancak bu takip çekimi kadar yoksul ve sahte olabilir.
You'll be fundamentally incompatible.
Pek az ortak noktanız olacak.
Fundamentally different even from the American army.
Hatta Amerikan Ordusu'ndan bile temelden farklı olmalı.
Fundamentally, it's a simple problem, like finding a weed killer.
Temelde, zararlı ot ilacı bulmak gibi basit bir problem.
Your little memories, bathed in nostalgia, your inoffensive and fundamentally sentimental evocations are all the expressions of an accomplice...
Anımsamalarınız nostaljiye batmış, sizin zararsız ve temelde duygusal çağrışımlarınız... bir suç ortaklığının ifadeleri.
That our circumstances must be changed fundamentally and without these changes everything we try to do must fail.
Koşullarımız kökünden değiştirilmeli ve bu değişiklikler yapılmadan da kalkıştığımız her şey başarısız olmalı.
You see, he... or, for that matter, she... is, um... fundamentally promiscuous.
Erkek ya da kadın temelde önüne gelenle yatan bir türdür.
Fundamentally Mozart's harmonies.
Özünde Mozart'ın armonisini içermektedir.
By product of the circulation of commodities, human circulation considered as a form of consumption, tourism reduces fundamentally to the leisure of going to see... what has become banal.
Turizm ( tüketim için ambalajlanmis insan dolasimi, meta dolasiminin bir yan ürünü ) nelerin bayagilastigini gidip görme firsatidir.
I don't mean clinically or socially doing, but fundamentally.
Işlevsel ya da sosyal anlamda değil, temelde, aslen burada işim ne?
It may look superficially like a moss, in fact, its common name is clubmoss, but actually, it's fundamentally different.
Kısmen yosuna benzeyen, hatta yer yosunu olarak da bilinen bu bitki aslında tamamen farklıdır.
Fundamentally, it's the contention that the constellations of the planets at the moment of your birth profoundly influences your future.
Esas olarak doğum anınızdaki takımyıldızların ve gezegenlerin diziliminin, kaderinizi belirlediğini iddia eder.
Many physicists think this is fundamentally impossible that we could not build a device which would carry us backwards into time.
Birçok fizikçi bunu imkansız kabul ediyor ve bizi geçmişe döndürecek aracın mümkün olmayacağına inanıyor.
And his conclusions were fundamentally right.
Ve temel olarak doğru tanımlardır.
They challenged the prevailing wisdom and showed that ideas which has been accepted for thousands of years might be fundamentally in error.
Geleneksel yargılarla savaşarak binlerce yıllık kavramların yanlış olabileceğini gösterdiler.
I always said there was something fundamentally wrong with the Universe.
Evrende temel olarak bir şeylerin hatalı olduğunu her zaman söylemişimdir.
I wanted to discuss with you the redistribution of our parts in this fundamentally vulgar structure, the triangle.
Sizinle bu sıkıcı üçlü hikâyedeki rol dağılımı hakkında konuşacaktım.
The two hemispheres are fundamentally at odds.
Her iki yarım küre, genel olarak uyum içinde.
People are fundamentally good, present company excluded and I believe if you give them a chance to live up to their obligations, they'll rise to the occasion.
Her insan özünde iyidir. Bu şirkettekiler hariç tabii ve sona sorumluluğunu bilmesi için ona fırsat tanırsak ve o da fırsatı değerlendirecek.
Fundamentally, they fight with all their differences.
Temelde, hepsi kendi farklılıklarıyla mücadele ederler.
We are fundamentally alone.
Tamamen yalnızız.
Why is doing something fundamentally trivial better than living a responsible life? Boring as that might seem to you.
Saçma bir şey yapmak, sana göre sıkıcı olan sorumlu bir hayat sürmekten neden iyi olsun?
THEREFORE, I'LL ALWAYS GET LAID MORE THAN YOU, WHICH IS FUNDAMENTALLY UNJUST, AM I RIGHT?
Bu yüzden, senden daha fazla sevişeceğim, aslında bu haksızlık, haksız mıyım?
This demonstration of the cleft that separates us Europeans from the Jew is not given in order to let religious prejudice with its dangerous bias, settle the matter but because the perception of two fundamentally different natures reveals a real gulf. "
Biz Avrupalıları, Yahudilerden ayıran bu fark meseleyi tehlikeli eğilimi ile dinsel önyargının halletmesi için değil, temelde farklı iki yapının anlaşılması gerçek bir uçurumu ortaya çıkardığı için verilmiştir. "
But if she's teaching a fundamentally different philosophy... I'm not teaching any "philosophy".
Fakat temelde farklı bir felsefe öğretiyorsa... Ben "felsefe" öğretmiyorum.
This year's team is the least disciplined, the least fundamentally sound squad we've seen in years, and his sideline antics are becoming boorish and embarrassing.
Bu yılın takımı, çok kötü disiplinli son derece önemsiz bir takım gibi göründü ve kenardaki soytarılıkları, kaba ve utandırıcı oldu.
He made me believe people were fundamentally decent.
İnsanların temelde dürüst olduğuna beni inandırdı.
Of all the equations you'II learn during the course of your studies here, this equation shall be, I promise you, the most helpful throughout the course of your studies, because this equation fundamentally breaks down... what DNA is composed of... and what components of DNA -
Bu denklem, söz veriyorum size kurlardaki çalışmalarınız boyunca, size en yardımcı olacak şeydir çünkü bu denklem, temel olarak'yanlış'a dönüşür DNA'yı nelerin oluşturduğu ve DNA'nın bileşenlerinin ne olduğu...
Is the world fundamentally a better place because of science and technology?
Dünya bilim ve teknoloji sayesinde daha iyi bir yer mi oldu?
we can't coexist... even though we are fundamentally the same creatures.
Herbirimiz "insan" olsak bile birbirimizden nefret etmek alnımızın yazısı.
Man can never completely erase this sadness, because all men are fundamentally alone.
Bir erkek bu hüznü tamamiyle silemez, çünkü tüm erkekler aslında yalnızdırlar.
I mean, obviously these tests weren't designed for this but fundamentally they look for the same hormonal patterns to indicate pregnancy.
Yani bu testler, elbette ki bunun için hazırlanmamış ama temel olarak hamileliği gösteren hormonları test eder.
I always say my work relies fundamentally on two basic principles :
Her zaman söylediğim gibi yöntemlerim iki temel prensibe dayanır.
This is going to fundamentally change the balance of the world's military power.
Bu askeri güçlerini geliştirmekte olan Dünyanın dengesini bozacak
Don't fundamentally disregard everything I've told you Don't fundamentally disregard everything I've told you just because of my affection for you. just because of my affection for you.
Sana olan zaafım yüzünden her söylediğimi kökünden hiçe sayma.
Fundamentally, embalming is an expression of affection by the surviving family, and an opportunity for them to say a final farewell to their loved ones.
Aslında ; mumyalama, kişinin ailenin kalan üyelerine bir muhabbet ifadesi ve sevdiklerine son bir veda etme imkânıdır.
Their neuronal pathways have been fundamentally altered.
Onların nöral yolları değiştirilmiş.
- Changing their composition fundamentally, making steel brittle, turning lead bullets into powder.
- Katı maddenin bileşimini değiştirip çeliği un ufak ediyor, kurşunu da toza dönüştürüyor.
The state will show that the defendant has not only perpetrated the most callous... and well-planned homicide in recent memory... but is also a fundamentally selfish individual... who cynically hides behind a handicap, devoid of sympathy for anybody but herself.
Durum, davalının yalnızca, yakın bir tarihte çok iyi planlanmış... ve en acımasız cinayeti işlemiş olduğunu... aynı zamanda kinayeli bir şekilde... kendini bir özürün arkasına saklayan... kendinden başka... hiç kimseye anlayış... göstermeyen... özünde... bencil biri olduğunu gösterecek.
A fundamentally lonely girl.
Aslında yalnız bir kız.
I cared about what you were thinking, and you so fundamentally dissaprove of who I am... of what I am.
Senin ne düşündüğünü umursuyor olmamdı, ve sen de temelde benim olduğum kişiyi, olduğum şeyi... onaylamıyorsun.
While researching for the role, I ran computer simulations demonstrating that the whole concept is fundamentally flawed.
Rol için araştırma yaparken, bilgisayarda o ortamın simülasyonuna baktım ve gördüm ki öyle bir tasarım tamamen kusurlu.
While researching for the role, I ran computer simulations demonstrating... That the whole concept is fundamentally flawed.
Rol için araştırma yaparken, bilgisayarda o ortamın simülasyonuna baktım ve gördüm ki öyle bir tasarım tamamen kusurlu.
It's a fundamentally secular society.
Esasen dünyevi bir topluluk.
The American business environment has fundamentally changed..... following the insider trading and savings and loan scandals. Explain business ethics, and how they are applied today.
İş ahlakını ve günümüze nasıl uyarlanacağını lütfen açıklayın.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]