Goldfish traduction Turc
731 traduction parallèle
I don't want to crawl in and dirty up her goldfish bowl.
Yatıya gidip de cam fanusunu pisletmek istemem.
We'll take a look at the goldfish.
Hadi, Tony. Seninle havuzdaki balıklara bir göz atalım.
- Oh! Goldfish. - Oh!
Japon balığı.
And goldfish.
Bir de japon balıklarından.
Our world is like a goldfish bowl.
Hayatımız tıpkı kâsedeki bir akvaryum balığı gibi.
All you have to get is one forgotten man and a bowl of Japanese goldfish.
Tek getirmeniz gereken unutulmuş bir adam ve bir Japon balığı.
I said, a forgotten man and a bowl of Japanese goldfish.
Unutulmuş bir adam ve bir Japon balığı dedim.
A bowl of Japanese men and a forgotten goldfish.
Çanak içinde Japon bir adam ve unutulmuş bir Japon balığı.
- Goldfish!
Japon balığı!
- I don't know about the goldfish!
- Japon balığı hakkında bir şey bilmiyorum!
Goldfish...
Japon balığı...
Goldfish!
Kırmızı balık!
Forget the stupid goldfish!
Bırak şu aptal kırmızı balığı!
Damn it, what is a goldfish?
Kahretsin, ne kırmızı balığı?
I've been singing "Goldfish!" all morning
Sabahtan beri "kırmızı balık" diye bağırıyorum.
With goldfish inside.
İçinde balıklar bile var.
Goldfish swimming inside the walls?
Balıklar duvarlar arasında mı yüzüyor?
No more privacy than a goldfish.
Bir süs balığı kadar özelim yok.
Or a goldfish.
Ya da bir Japon balığına.
- The goldfish.
- Japon balığı.
- What goldfish?
- Hangi Japon balığı?
I'll build a swimming pool for your goldfish.
Japon balığın için yüzme havuzu yapacağım.
They had a bowl of those little red goldfish... on the table behind the big davenport.
Kanepenin arkasındaki masada içinde küçük kırmızı balıklar olan bir akvaryum.
But to tell you the truth, Keyes... I wasn't a whole lot interested in goldfish right then. Or in auto renewals, or in Mr. Dietrichson and his daughter Lola.
İşin gerçeği Keyes, o anda ne balıkları ne kaskoyu, ne de bay Dietrichson ve kızı Lola'yı düşünüyordum.
Why didn't you put them in a goldfish bowl and be done with it?
Onları bir akvaryuma koyup da sergileseydin bari.
Let's change the name from Back of the Moon to Goldfish Manor.
Oldu olacak adını Ayın Arkası'ndan Cümbür Cemaat Aile Konağı'na çevirelim.
Standing on the curb with a big goldfish bowl in his arm, full of water.
Elinde suyla dolu, kocaman bir kırmızı balık kavanozu, kaldırımda duruyordu.
Two goldfish.
İki kırmızı balık.
Climbs in the back of the cab, sits down and puts the goldfish bowl in his lap.
Arka koltuğa oturdu, kırmızı balık kavanozunu kucağına yerleştirdi.
Water all over the back seat, the goldfish on the floor.
Arka koltuk su içinde kaldı, balıklar yerlerde...
And two tireder goldfish.
Elinde de iki yorgun balık.
But I like goldfish.
Ama kırmızı balıkları severim.
Goldfish is the name.
Adım Goldfish.
I was beginning to feel like a goldfish.
Çok mutluydum.
Supposing you bow on my side of this goldfish bowl and I'll salute on yours.
Sen benim tarafıma selam ver ve ben de senin tarafını selamlıyayım.
And a man of no particular title took care ofa small pool in the garden for a goldfish named George.
Ve özel ünvanı olmayan bir kişi... bahçede küçük bir havuzda yaşayan George adlı balığa bakıyordu.
I was going to ask you to buy me some snails for my new goldfish.
Yeni akvaryum balığıma salyangoz almanı isteyecektim.
And Goldfish.
Bir de Japon Balığı.
Goldfish, since that hike I'm suspicious.
Japon Balığı, o gezintiden beri şüpheleniyorum.
The train door caught Goldfish's skirt.
Trenin kapısı Japon Balığı'nın eteğini kıstırdı.
Goldfish with you?
Japon Balığı da seninle miydi?
Sugi, Goldfish.
Sugi ile Japon Balığı.
Call Goldfish too, will you?
Japon Balığı'nı da arar mısın?
What if you were the wife? And another Goldfish came by?
Ya onun yerinde sen olsaydın ve başka bir Japon Balığı ortaya çıksaydı?
- Sugi and Goldfish.
- Sugi ile Japon Balığı.
A cool fish, that Goldfish.
Bu Japon Balığı, serinkanlı bir balıkmış.
Goldfish?
Japon Balığı mı?
Goldfish was here.
Japon Balığı buradaydı.
It's Goldfish.
Japon Balığı bu.
- Goldfish.
- Japon Balığı.
Ask Goldfish about it.
Bunu Japon Balığı'na sor.