Goodies traduction Turc
391 traduction parallèle
Goodies from home!
Vatanınızdan eşyalar geldi!
Ooh, look at all the goodies.
Şu güzelliklere bak.
Some goodies for our celebration.
Kutlama için birşeyler getirdim.
I got some goodies for you.
Sizin için cicilerim var.
And there was goodies all around.
Ve her tarafta şekerlemeler olduğunu.
Where did the goodies come from?
Nereden geliyor bu değirmenin suyu?
But just look at the goodies she brought with her.
Şu yanında getirdiği hayırsevere bak.
All kinds of goodies.
Bir sürü güzel şey.
Now, these are to hold all the goodies you'II get.
Şimdi bunlar şekerlemelerinizi koyacağınız şeyler
She's got all the goodies all right.
Her şeyin iyisinden var.
I mean, it's drenched with historical goodies like that.
Böyle küçük detaylarla dolu bir oyun.
Oh goodies, goodies.
Gerçek korsanlar mı?
Goodies, goodies!
- Ciciler!
I've lots of lovely goodies for you.
Sizin için bir sürü güzel şeyim var.
♪ I ain't had no goodies since your granny died
Hiçbir şey alamadım büyükannen öldüğünden beri
They have gorgeous goodies at the fair.
Panayırda muhteşem yemekler hazırladılar.
Frank, do you realise that at this very hour... the Officers'Club is jam-packed with two-legged goodies.
Frank, subay kulübünün şu anda yavru kaynadığının farkında mısın?
Walk into China, mouthful of international goodwill... locate the laboratory, grab the goodies and out... fast guns blazing in both hands.
Gir Çin'e, uluslararası iyi niyet laflarını sırala laboratuarın yerini bul, malı kap ve kaç..
Bachelor girl home from a good night out with all her goodies.
Bekar kız yaşlı arkadaşlarıyla çıktığı gece gezmesinden döner!
Up, show me the goodies.
Hadi, bana cicileri göster.
Watch out for your goodies.
Hassas yerine dikkat et.
I'm gonna locate the Union cavalry... and tell'em about some of the goodies... especially the bedding-down variety.
Birlik süvarilerinin yerini bulduğumda... burdaki güzel hatıralarımı anlatmaktan zevk duyacağımı bilmenizi isterim özellikle de çatı katındaki ayrıntıları.
Some goodies.
Biraz yiyecek.
I can't wait to start tagging all these goodies.
Bu malları etiketlemeye sabırsızlanıyorum.
I want to see the look on their faces when we take them goodies.
Değerli şeylerini alırken yüzlerini görmek istiyorum.
There's all kinds of electronic goodies available for people like us to use.
Bizim gibiler kullansın diye yapılmış bir sürü elektronik cihaz var.
I found all your little goodies.
Bütün abur cuburlarını buldum.
These are the goodies.
Güzellerde burda.
There's all kinds of goodies around this place.
Burada her türlü şey mevcut.
Drug addiction alcoholism, sadism, bestiality, mutilation murder, vampirism, necrophilia, cannibalism. Not to mention a gamut of sexual goodies. Shall I go on?
Uyuşturucu bağımlılığı, alkol sadizm hayvanlara tecavüz işkence, cinayet, kan içme, ölü sevicilik, yamyamlık yani olağan seksüel ilişkilerle pek alakası yok.
Look at the goodies they had with them.
Beraberlerindeki bonbonlara bak.
Out, out. Go peddle your goodies on Division Street.
Dışarı, dışarı, git hünerlerini Division caddesinde sergile.
Come help yourselves to the big variety of quality goodies.
Bu envai çeşit lezzetli yiyecekleri kaçırmayın.
Some nice goodies in here?
Neler getirdin?
Brought some goodies.
Sana iyi birşeyler getirdim.
You goody-goodies are too much.
Siz isterseniz melek olun.
Mom, Santa's gonna give me everything I want, and he's got goodies in his pocket.
Anne, Noel Baba istediklerimi veriyor ve cebinde şekerler var.
Let's get the goodies.
Şekerleme alalım.
Goodies for everybody!
Herkese şekerleme!
- A lot of goodies for you guys... and a Big Gulp Dr Pepper for me.
- Victor ne aldın sen? - Sizlere bir sürü cici şeyler ve bana da koca bir yudum Dr. Pepper.
We don't have any arty goodies
Hiç malzememiz yok
- Oh, that's my buddy knockin'over some of your goodies.
- Arkadaşım eşyalarına çarptı.
Goodies, goodies.
Çok güzeller.
Gus, I mean are these the goodies?
Ama Gus, ödülümüz bu mu?
You're gonna love these other goodies I got.
Aldığım öteki şeylere bayılacaksın.
You can tell us where Shaw hid the goodies... or this gal and I'll pretend it's our honeymoon... and we'll drag you like a tin can.
Bize Shaw'ın şekerlemeleri nereye gizlediğini söyleyebilirsin ya da bu kızla ben balayındaymışız gibi davranır seni de teneke kutu niyetine tampona bağlarız.
Yeah. After he collected the goodies, Mendez would have had a bullet waiting for you at Bayshore Park.
Mendez malları aldıktan sonra, muhtemelen Bayshore Park'ta bir kurşunla seni bekliyor olacaktı.
I meant to bring goodies.
Tatlı getirecektim.
But why do they open all these boxes... and leavejewelry, C.D. S and these other goodies behind?
Fakat bütün bu kasaları açıp da neden... bu güzelim mücevherleri, nakiti ve diğer şeyleri bıraktılar?
[Tubbs ] First time I've ever seen a smuggler give up the goods- - # # But you won't get too far # # [ Tubbs Continues] without receiving the goodies.
İlk defa bir kaçakçının parayı almadan... malı verdiğine şahit oluyorum.
You certainly get the goodies, don't you?
İşi biliyorsun.