English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ G ] / Grams

Grams traduction Turc

1,353 traduction parallèle
The official toxicity limit for humans... is between one and one and a half grams of cocaine, depending on body weight.
İnsanlar için resmi zehir derecesinin sınırı, vücut ağırlığına bağlı olarak değişmekle birlikte, bir ile bir buçuk gram kokaindir.
I was averaging five grams a day, maybe more.
Günde ortalama beş gram, hatta belki daha da fazlasını alıyordum.
I snorted ten grams in ten minutes once.
Bir defasında on dakika içinde on gram çekmiştim.
After we give The Turk back his share, we got..... two, four, six, nine grams.
- Ne kadar elde ettik? Yaklaşık 9 gram.
Six hours of cooking and we get nine grams?
9 gram mı elde ettik?
My father just sentenced one guy for 3 years for possession of 100 grams.
Babam geçen gün yine birini içeri tıktı. üç buçuk yıl yatacak.
100 grams? 3 years?
- Üçyüz gram mı?
The cops busted Dopex with 2 grams of cocaine in his car.
- Biraz önce arayan Schwimgeist'dı.
A few grams from the pocket are not enough.
Cepten birkaç gram çıkarmak yetersiz.
The tragedy of the Bosnian nation continues... and the only help they've got is 120 grams of humanitarian aid per day.
Boşnak halkının trajedisi devam ediyor ve ellerindeki tek şey günlük 120 gram insani yardım.
No left kidney, right kidney... 150 grams.
Sol böbrek yok, sağ böbrek, 150 gram.
Right lung, 500 grams.
Sağ akciğer, 500 gram.
They're fresh and delicious I just had them delivered 600 grams for 3000 won
Taze ve lezzetli. Az önce getirildiler. 600 gramı 3 bin won.
Eighty-two point two five grams.
82,25 gram.
Okay, well, you're too young to remember, but this is where Grams brought us after Mom's funeral to try and cheer us up.
Tamam, sen hatırlayamayacak kadar küçüktün ama burası Babaannemizin annemiz öldükten sonra bizi neşelenmemiz için getirdiği yer burası.
Better listen to Grams.
Büyük annemi dinlesen iyi olur.
Flowers and bows and Grams.
Çiçekler, fiyonklar ve büyükannem.
Grams, are you sure that you can't do...?
Büyükanne, bir şey yapamayacağına emin misin?
That was Grams'sewing machine.
O Ninemin dikiş makinesiydi.
But then when Grams got sick, we decided to move back to the manor for a while.
Büyükannem hastalandığı zaman, bir süre için köşke geri dönmeye karar verdik.
We didn't get powers until six months after Grams died.
Büyük annemizin ölümünün altıncı ayına kadar güçlerimizi almadık.
Grams.
Büyükanne.
Grams, where's the paper?
Büyükanne, gazete nerede?
We can't all live here with Grams forever.
Büyükannemle beraber sonsuza kadar burada yaşayamayız.
- Grams.
- Büyükanne.
I just forgot to pay for them, Grams.
Sadece ödemeyi unutmuşum, büyükanne.
I don't think she has one today, Grams.
Bugün olduğunu sanmıyorum, Büyükanne.
- Thanks, Grams.
- Teşekkürler, büyükanne.
Grams must be very, very, very confused.
Büyükannemin çok çok kafası karışmış olmalı.
Something to bring a piece of Grams to my place.
Evime büyükannemden bir parça götürmek.
I mean, you move in with Roger, and then I'm stuck here alone taking care of Grams, and Phoebe's out of control.
Yani sen Roger ile yaşayacaksın ve ben büyükanneme bakmakla ve kontrol dışındaki Phoebe ile yalnız sıkışıp kalacağım. Eğer...
It's something Grams taught me, actually, to improvise.
Bu büyükannemin öğrettiği bir şey, aslında doğaçlama.
Because my talents don't come with health benefits, Grams.
Çünkü benim becerilerim sağlık yardımı getirmiyor, büyükanne.
Piper thinks that Grams was up in the attic before she died.
Büyükannemin ölmeden önce çatı arasında olduğunu düşün Piper.
I mean, precisely what Grams was always concerned about, our future.
Büyükannem her zaman bizim geleceğimiz hakkında endişeliydi.
I'll make one of Grams'favourite meals.
Büyükannemin en sevdiği yemekleri yapacağım. I
Grams always said that we all had a purpose.
Büyükannemiz her zaman bir amacımız olduğunu söylerdi.
And the fact that Grams was willing to keep us from being witches to keep us together, well, that should mean something, shouldn't it?
Gerçek şu ki büyükannem cadı olduğumuzdan itibaren bizi bir arada tutmak istiyordu, yani, bütün bunların hepsinin bir anlamı olmalı, değil mi?
You said you left because Grams wanted us to use our powers, and you didn't.
Sen ayrıldığını söylemiştin çünkü büyükannem güçlerimizi kullanmamızı istiyordu, ama sen istemiyordun.
With Brooks the way he is, I should be back in the hospital with Grams.
Brooks bu haldeyken, hastanede anneannemle kalmalıydım.
Dawson's with Grams.
Anneannenin yanında Dawson var.
You know how when you moved in with me and Grams you didn't want to go home because there was nothing there for you?
Bizim yanımıza taşındığında eve gitmek istemediğini çünkü orada senin için bir şey olmadığını hissettiğini söylemiştin.
You promised a Grams. I see no Grams, so the evening is ruined.
Büyükannenin burada olacağına söz vermiştin ama onu göremiyorum.
- Back at Grams'. - That's right.
- Yine büyükannemin evindeyiz.
The harsh reality of life at Grams'.
Büyükannenin evindeki yaşamın acı gerçeği.
But seriously, where's the Grams?
Cidden, büyükanne nerede?
It's inappropriate to be doing this without Grams.
Büyükanne olmadan bunu yapmamız doğru değil.
If you decide to move here, there's plenty of room at Grams'.
Buraya taşınmaya karar verirsen bir sürü boş oda var.
If Grams ever does get home, she won't be pleased to find out you've rubbed the pattern off her bowl.
Büyükanne eve döndüğünde, kâsesinin desenini sildiğin için pek de sevinmeyecek.
is this the Grams?
Büyükanne bu mu?
Nine grams?
- Altı saattir pişiriyoruz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]