Grilled traduction Turc
958 traduction parallèle
You even had the squid grilled?
Kalamarı kızarttırmışsın hem de.
Topped with, uh, grilled octopus and slow-roasted cherry tomatoes, perfectly finished with micro bronzed fennel.
Tepesinde kızarmış ahtapot ve az kavrulmuş kiraz domatesi. Az yanmış rezeneyle de mükemmelce tamamlanmış.
Now Steve, putting aside the steak for a moment, we have here before us : oysters, caviar, smoked salmon, fried, grilled or boiled sole...
Steve, bifteği şimdilik bir kenara bırakırsak buradaki menüde yazdığına göre istiridye, havyar, somon füme... -... kızarmış, ızgarada ya da haşlanmış dilbalığı var.
-... roast saddle of mutton, Kentish chicken pudding boiled silverside, roast sirloin, chopped steak, grilled kidneys or roast duck.
Ayrıca fırında koyun eti, Kentish tavuk göğsü haşlama gümüş balığı fırında sığır filetosu, pirzola, ızgara böbrek ve ya da fırında ördek var.
- What about a grilled steak?
Izgara biftek nasıl?
- They've grilled him three hours.
- Üç saattir sorguluyorlar.
Extra! Ex-con grilled on a million-dollar grab!
Milyon dolarlık soygunu yazıyor.
Ex-con grilled on the million-dollar grab!
Eski makhum 1 milyonu alıp kaçtı!
Of all fish, the best is the grilled carp.
Tamam balık, en iyi ızgara balık sazan.
He grilled you for three hours in the hospital, what did he tell you?
Hastanede seni üç saat boyunca sorguya çekti. Ne dedi?
Ate grilled chicken.
Kızarmış tavuk yedik.
Grilled chicken?
Kızarmış tavuk mu yedik?
Grilled.
- Izgarada..!
They arrested him and grilled him mercilessly.
Onu yakaladılar ve acımasızca sorguya çektiler.
The cops? They really grilled me.
Peki aynasızlar?
Grilled steak, no pepper.
Izgara biftek, karabibersiz.
Clain grilled me about your hideout.
Clain, nerede saklandığını öğrenmek için beni sıkıştırıp durdu.
I'll have the grilled sole.
Izgara dil balığı alacağım.
A nice grilled andouillette.
- Sucuk ızgara.
I'm sick and tired of running Miss Priss all around... buying her grilled lobster and dropping her off at midnight sharp.
Prensesi sağda solda gezdirip ıstakoz ızgara ısmarlayıp, gece yarısı bırakmaktan bıktım artık.
- I hope there's no grilled lobster.
- Istakoz ızgara yoktur umarım.
Two Chateaubriands, grilled.
İki Chateaubriand, ızgara.
Uh... I am very nauseous... and in no condition to be grilled.
Midem bulanıyor ve sorgulanacak durumda değilim.
Grilled cheese sandwich. Half a pint of yoghurt and coffee.
Kızarmış peynirli sandviç, yarım kase yoğurt ve kahve.
Do you have any grilled cheese sandwiches?
Izgara peynirli sandviçiniz var mı?
- You did. I was peacefully eating a piece of grilled steak- -
Aslında kaçırdınız, oturmuş kendi halimde bifteğimle, patatesimi yiyordum.
Grilled sardines, filet of sole, fried whiting, brown buttered skate, quenelles of pike Nantua style, boiled trout...
Bakalım, ızgara sardalya var, dilbalığı var, mezgit kızartma, tereyağda kedibalığı, turnabalığı köftesi, alabalık...
There's my pâté... charcoal-grilled turkey and the rest.
İşte ciğer ezmem mangalda hindi ve sonrasında dinlenmek.
you ingest, once or twice a day, rarely more, a fairly precisely calculable compound of proteins and glucosides, in the form of a piece of grilled beef, strips of potato quick-fried in boiling oil, a glass of red wine.
Günde bir ya da iki kez - nadiren daha fazla -... bir parça ızgara biftek, patates kızartması ve bir kadeh kırmızı şaraptan oluşan hesaplanabilir ölçüde protein ve glukozit bileşimi yutuyorsun.
Grilled, I thought.
Izgara diye düşünmüştüm.
It is grilled or fried.
Izgarası olur, tavası olur
One grilled sole, one steamed meager, one grilled seabream, one sis kebap... and fried red mullet for me.
- Bir dil Izgara, bir İskâna buğulama, bir mercan ızgara, bir şiş kebabı... - Bana da barbunya tava.
The plaice is grilled, but that doesn't matter, there's life in the old thing yet. Wait a moment, got a bit confused there. Oh, yes, the plaice is grilled...
Pırasa fırın gibi, ama önemi yok... eski şeyin miadı dolmadı henüz... bir saniye, kafam karıştı... evet, pırasa fırın gibi... burası fırın gibi, değil mi?
- He grilled me over my stupid visa.
- Aptal vizemle ilgili sorguya çekti.
A grilled sausage, please.
Izgara sosis lütfen.
I hear you eat grilled gangster for breakfast.
Duyduğum kadarıyla kahvaltıda gangster yiyormuşsun.
No, no, that's not all. Grilled mullet..
Hayır, hayır, hepsi bu değil.
Let's carry on Next word : grilled.
Devam edelim. Bir sonraki kelime :
Grilled bread.
Izgara et.
it was "fish" - grilled fish!
"Balık" olacaktı! Izgara balık!
We grilled him for hours, but he just wouldn't crack, he was too scared.
Saatlerce sorguya çektik. En ufak falso vermedi, çok fazla korkmuş.
Honey, I grilled the snake already.
Sevgilim, iyi pişmiş engerek.
Hey, what's the name of that guy that you, uh, grilled that day?
Geçen gün işkence ettiğin adamın adı neydi?
- I'll have a grilled-cheese sandwich
- Izgara peynirli sandviç ve kola.
I mean, they grilled us for hours under those lights.
Yani, sorgu lâmbasının altında saaatlerce kızarttılar âdeta bizi.
Cousin, they grilled me.
Kuzen, kızaran bendim.
We grilled sole. Pheasant caramel, crisps, and chocolate souffle for dessert.
Kızarmış balık, karamelli sülün, patates kızartması, ve çikolotalı sufle.
Okay, the Montana lamb with roquette-leaf and goat-cheese salad, and the lime-grilled free-range chicken with the pumpkin pasta and dandelion greens.
Rokalı Montana kuzu eti ve keçi peynirli salata. Fırında limonlu tavuk, yanına balkabağı püresi ve hindiba.
Anyhow, I'm a little late because I didn't have any cash, so to pay for my grilled cheese, I had to unload lobsters for two hours.
Her neyse, biraz geciktim, çünkü nakit param kalmamış ve ızgara peynirimi ödeyebilmek için iki saat ıstakoz boşalttım.
Well, if you didn't have that grilled cheese sandwich, you could've put it on your credit card.
Eğer ki ızgara peynir sandviçini almasaydın o parayı kredi kartına yatırırdın.
... animal - fierce, wind - violent day - chilly lemon - yellow fish - grilled egg - strong...
- Vahşi, Rüzgâr - Şiddetli Gün - Serin Limon