Haircuts traduction Turc
207 traduction parallèle
I had all sorts of haircuts... with moustaches and beards of all sizes... as a marquis, colonel, doctor, lawyer... industrialist, architect or bookmaker.
Saçlarımı farklı şekillere sokup her türden bıyık ve sakal kullandım ve markiz, albay, doktor, avukat fabrikatör, mimar ya da bahisçi oldum.
So I really didn't blame you... when you began looking at the personality kids with the Greek profiles... and the curly haircuts.
Bu sebeple, Yunan tanrıları gibi fizikleri ve kıvır kıvır saçları olan hoş görünümlü oğlanlara bakmaya başladığın için seni suçlamadım.
Because he made you get haircuts and was strict about regulations?
Saçlarınızı kestirdiği ve kurallara bağlı olduğu için mi?
Einstein hated haircuts, da Vinci loved to paint and Newton...
Einstein saç kestirmezdi, da Vinci boya hastasıydı, Newton...
Do you think these haircuts have come to stay?
Bu saç kesimleri sürekli mi olacak?
All the crazy haircuts in the world won't keep it turning.
Dünyayı döndüren çılgın saç kesimleri değil.
- I mean I have no desire to be those middle-aged idiots... who walk around in bell-bottomed trousers and Prince Valiant haircuts... saying "ciao."
Yani ortaçağ aptalları gibi İspanyol paça pantolonlar giyip Prens Vailant saç modelimle etrafta dolaşıp "ciao" deme arzum falan yok.
At least you guys don't need no haircuts.
En azından saçlarınız için birşey gerekmez.
Disco pants and haircuts.
Disko pantolonlari ve saclari.
Good haircuts, men.
Saçlarınız güzel olmuş.
Damn good haircuts.
Gerçekten çok güzel.
These haircuts wouldn't pass military muster!
Bu saç şekilleri teftişten geçemez!
Coach, take away all their make-up, all their expensive haircuts and those bodies and what have you got?
Koç, onların bütün makyajlarını pahalı saç kesimlerini ve vücut bakımlarını alırsan geriye ne kalır?
But I knew that he'd get up there and flounder around with his expensive haircuts and hairdos and clothes.
Ama başından beri oraya gelip pahalı saç stiliyle ve kıyafetleriyle hava atacağını biliyordum.
- Not worse than your haircuts. - That's unworthy of you.
- Senin saç tıraşından kötü olamaz.
Better than the haircuts you get at Angelo's.
Angelo'da kestirdiğinden daha iyi.
Same haircuts.
Aynı saç traşı.
Troglodytes with bad haircuts.
Mağara adamı gibiydiler ve saç tıraşları kötüydü.
Wankers with funny haircuts and rich dads with fuck-all to do.
Komik saçlı boş tipler ve zengin piçleri gibi
Some of my worst mistakes have been haircuts.
Ne yapabiliriz? Hayatımın en büyük hatalarından bazıları saç traşlarıydı.
Not a frayed collar or cuff, fresh haircuts and shaves...
Ön plandaki ayrıntıları da siz bulun. Olayı deşin, Kennedy cinayetiyle ilgili dava açabilecek tek kişi sizsiniz.
The guy who gives sheep haircuts.
Koyunlara saç traşı yapan adama.
- I thought that they were the haircuts.
- Ben, yıllık berber masrafı sanmıştım.
- You never get good haircuts.
- Saçın hiçbir zaman güzel kesilmedi.
That job sounds like it might be worth a year's free haircuts. And a comb.
Bu bana sanki 1 yıllık bir iş gibi geldi.
Substitutes have hard to pronounce last names and bad haircuts.
Öğretmenlerin söylenmesi zor soyisimleri ve kötü saç kesimleri olur.
Guys, you got new haircuts!
Çocuklar, saçlarınızı kestirmişsiniz.
You gave the guys great haircuts.
Bizimkilerin saçlarını harika kesmişsin.
When I was a kid, I wore a cap to cover the haircuts my father used to make me get, first day of every summer.
Çocukken, her yaz babamı ziyaret ettiğimde başıma bir kep ile örterdim.
Ouch! Almost as much as Bill Clinton's haircuts.
Bill Clinton'ın saç tıraşı kadar.
I mean, those haircuts, those uniforms.
Yani o saç tıraşlarını, kıyafetlerini düşünün.
These fancy suits, these fancy haircuts.
Bu güzel takımlar, Bu güzel saç kesimi.
So then God created the world and on the first day he created light and air and fish and jam and soup and potatoes and haircuts and arguments and small things and rabbits and people with noses and jam, more jam, perhaps, and, er, and soot and flies and tobogganing and showers and toasters and grandmothers and Belgium.
Ondan sonra Tanrı Dünya'yı yarattı ve ilk gün ışığı ve havayı ve balığı yarattı ve reçeli ve sabunu ve patatesleri ve saç kesimini ve tartışmaları ve küçük şeyleri ve tavşanları ve burnu olan insanları reçeli, daha çok reçeli belki de ve soba kurumunu ve sinekleri ve kızakla kayağı ve duşları ve ekmek kızartma makinelerini ve babaanneleri ve Belçika'yı.
This just for haircuts?
- Saçlarımı mı keseceksin?
Haircuts.
Saç tıraşı.
- You can tell by their haircuts.
- Saç kesimlerinden belli.
Something for church... but also for doctor's appointments, dental checkups... piano recitals, building dedications... visiting elderly relatives, haircuts and shoe shopping.
Kilise için ama ayrıca doktor randevularında, diş kontrollerinde piyano resitallerinde, açılışlarda yaşlı akrabaları ziyarette, berberde ve ayakkabı alışverişinde giyebilecekleri bir ayakkabı.
I mean, that we can ignore all natural laws about the corporeal body that-that we witness these spirits clad in-in their own shabby outfits with the same old haircuts and hairstyles never aging, never... never in search of more comfortable surroundings, it actually ends up saying more about the living than it does about the dead.
Cismani beden hakkındaki bütün doğa kanunlarını görmezden geliriz. Ruhların eski püskü giysiler ve eskisi gibi saçlarıyla, hiç yaşlanmamış bir şekilde ortaya çıkmalarına tanıklık ederiz. Daha rahat bir çevre aramazlar ve ölmeden önce yarım kalan işleri bitirmek için geri dönerler.
I'd had worse haircuts.
Daha kötü saç kesimlerim de olmuştu.
I'm entitled to daily shaves and haircuts.
Hergün saç-sakal tıraşı olacaktım.
All the other students are busy cleaning, Why's your class getting haircuts?
Diğer tüm sınıflar temizlik yapmakla meşgulken neden sizin sınıfınızdakiler saç kestiriyor?
You tell these men to get their haircuts.
Bu adamlara saç tıraşı olmalarını söyle.
Then, they get those short asexual haircuts, and their thunder thighs!
Sonra onlar saçlarını aseksüel şekilde kestirerek daha sıkı oluyorlar!
I told you we'd get haircuts!
Sana saç tıraşı olacağımızı söylemiştim!
Well, the cheap haircuts, the unfortunate fashion sense.
- Ucuz saç kesimlerinden. Talihsiz moda anlayışlarından.
We need more lesbians with decent haircuts.
Düzgün saç kesimi olan daha çok lezbiyene ihtiyacımız var.
Ly served people with stupid haircuts!
Sadece aptal saç stilleri olanlara servis yapıyor.
His haircuts?
Berber randevuları?
Reading, attending the theatre, getting haircuts.
Kitap okuyorum, tiyatroya gidiyorum. Saçımı kestiriyorum.
I'm looking at a room full of outlet clothing and Fantastic Sam's haircuts!
İçerisi fabrika satış mağazası giysileri ve Sam'in fantastik saç kesimleriyle dolu!
You shouldn't have ordered all those hospital haircuts and porno films.
O saç kesimlerini ve porno filmleri istememeliydin.