Harsh traduction Turc
2,683 traduction parallèle
Having been emotionally raped by the day, I was numb to sadie's harsh words.
Duygusal olarak tecavüze uğramaya devam ederken Sadie'nin kırıcı sözlerine karşı tepkisiz kalmıştım.
Why do you have to be so harsh to me! ?
Bana böyle kaba davranman şart mı?
A longtime wife may confront a harsh new reality.
Uzun süredir evli olan bir kadın acı gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalabilir.
Otherwise, don't blame me for being too harsh afterwards.
Aksi halde sonradan beni çok acımasız olmakla suçlamayın.
"Husbands, love your wives " and do not be harsh with them.
"Kocalar, karılarını el üstünde tutmalı ve onlara kaba davranmamalı."
That's harsh.
Kotuymus
- Max, that's kinda harsh.
- Max, bu biraz ağır oldu.
You don't think I was too harsh with Dave last night, do you?
Angie demişken... Dün gece Dave'ye çok yüklendiğimi düşünmüyorsunuz, değil mi?
I'll teach you how harsh life can be...
Sana hayatın ne kadar acımasız olabileceğine dair bir ders vereceğim.
Okay, that is harsh.
- Tamam, bu çok acımasızca.
With a steady food supply, it means Troodon can survive the harsh Arctic winters.
Sabit bir yiyecek kaynağıyla Troodon, zorlu Kuzey Kutbu kışlarında hayatta kalabilmiştir.
I was sorry I had to be so harsh with Axl, but sometimes that's what a kid needs to hear.
Axl'a bu kadar sert çıktığım için üzgündüm, ama bazen bir çocuğun duyması gereken budur.
I had already issued a harsh warning to Miss Yun Ja Ae.
Bayan Yoon Ja Ae'ye sert bir uyarıda bulundum.
Yeah the people on Amazon were a bit harsh.
Amazondaki insanlar biraz acımasız.
I know it sounds harsh.
Bunun zor olduğunu biliyorum.
There's something so much bigger here at play, Mac, than a couple of harsh sentences handed out, because in 2003, a couple of weeks before these kids were supposed to go to
Burada birkaç ağır hükümden daha büyük oyunlar dönüyor, Mac, çünkü 2003'te,..
More harsh weather is expected as officials prepare for the worst.
Hava şartlarının daha da kötüleşmesi beklenirken yetkililer de en kötü ihtimale hazırlanıyor.
Of course, she didn't look so pretty... lying on that table under those harsh, energy-efficient lights.
O kaba, enerji tasarruflu lambanın altında, o masada yatarken pek de güzel görünmüyordu tabii.
Director Vittorio De Sica, has the scene shot starkly, in harsh light, and keeps the camera far back from the theft.
Yönetmen Vittorio de Sica, bu sahneyi sert ışık altında çeker. Kamerayı hırsızlıktan uzağa yerleştirir.
Wow. That's--that's a pretty harsh ending.
Bayağı sert bir sondu.
You are asking me to simply ignore a kid who... excuse my language but I have to be harsh here... a kid who shit in his pants in front of everyone, to just ignore that so he can have a normal life?
Yani şimdi benden şöyle bir çocuğu görmezden gelmemi... Kusura bakmayın ağzımı bozacağım. Herkesin önünde donuna sıçan bir çocuğu görmezden geleyim de normal olarak hayatına devam mı etsin yani?
I know that sounds harsh, but it was very difficult, learning what she had been doing.
Sert geliyor biliyorum. Ama onun ne yaptığını öğrenmek benim için çok zor oldu.
It was a little harsh.
Biraz sertti ama.
May be it is harsh to you, I am talking like this despite listening to you
Sizi dinlememe rağmen böyle konuşmam sizin için sert olabilir.
Harsh boundaries, maximum slappage.
Katı sınırlamalar, Çok fazla tokatlama.
And harsh. And random.
Acımasız ve sıradan
Wow. I think that's quite harsh in the circumstances.
Duruma göre bence bu çok ağır oldu.
That's harsh.
Aci konusmussun.
You know what else is harsh?
Baska ne aci veriyor, biliyor musun?
In the'60s, cinematographer Haskell Wexler helped change the look of Hollywood studio movies by filming one of the great stars, Elizabeth Taylor, daringly realistically in black and white, make up smudged, harsh lighting.
Görüntü yönetmeni Haskell Wexler, büyük yıldız Elizabeth Taylor'ı gerçekçi bir şekilde, siyah-beyaz, makyajsız ve sert ışıkla çekerek Hollywood stüdyo filmlerinin görüntüsünü değiştirir.
Because harsh reality strikes without warning.
Çünkü acı gerçekler, haber vermeden karşınıza çıkar.
I'm very angry with you, panda, So angry, I can't even think of a punishment harsh enough.
Şu an, sana çok sinirliyim Panda o kadar sinirliyim ki sana vereceğim cezanın ağırlığını bile düşünemiyorum.
I've seen you carve out lives for yourselves in this harsh environment.
Böylesine zorlu bir ortama nasıl da ayak uydurmaya çalıştığınızı gördüm.
And he felt it was too harsh.
Michael bunu katlanılmaz bir şey olarak görüyordu.
It's very harsh.
Çok sert.
You once said something harsh That you wouldn't have suffered if you hadn't met me
Söylediğin o ağır sözler eğer hiç tanışmamış olsaydık bu kadar zor olmayacaktı.
That's harsh.
Bu biraz ağır oldu.
Even in the midst of a harsh, biting wind
Acıyla geçen o günler Günün ve rüzgârın durgunluğu içinde olsa da
But they still haven't had a chance to get burned out by the disappointments and harsh realities of learning how to play the game.
Fakat ellerine henüz, hayal kırıklıklarıyla mahvolma..... ve oyunu nasıl oynayacaklarıyla ilgili acı gerçekleri öğrenme fırsatı geçmedi.
- Harsh.
- Çok kabasın.
I've come to realize shutting you in that box for all eternity... might've been a tad harsh.
Fark ettim de, sonsuza dek seni o kutuya hapsetmek biraz ağır kaçtı galiba.
Which was harsh.
Çok acımasızcaydı.
I'm sorry it sounded so harsh, but you'll understand why I said that in a few minutes.
Kaba konuştuğum için üzgünüm ama birkaç dakika sonra nedenini anlarsın.
Seems a little harsh, doesn't it?
Biraz sert görünüyor, değil mi?
Business mogul Russell Simmons spent years lobbying against the harsh Rockefeller Drug Laws of New York City, which treated the non-violent crime of drug dealing the same as murder.
Moğol işadamı Russel Simmons yıllarca New York'un madde yasalarına karşı tepki göstermiştir. Çünkü bu yasalar en az satıcıların işlediği kadar suç işlemiştir.
Curtis Jackson, Russell Simmons, and many others have successfully persuaded New York to reduce some of their harsh sentencing practices.
Curtis Jackson, Russell Simmons ve diğerleri sert kurallara karşı başarıyla dayandılar.
Actress Susan Sarandon worked with many others to fight against the harsh drug sentences that were spreading out across the country.
Aktör Susan Sarandon, ülkede yayılan kötümser uyuşturucu söylemlerine karşı savaşan bir çok kişiyle çalıştı.
Phase Three : We apologise to the penguins for overly harsh chewing outing, but we've gotten our point across.
Penguenleri çok fazla haşladığımız için onlardan özür diliyoruz ama niyetimizi de anlamış oluyorlar.
These raids have served a harsh blow to many terrorist organizations like Lashkar.
Bu baskınlar terör örgütleri için büyük bir darbe oldu.
You say some very harsh things, Reg.
Bazen çok ağır konuşuyorsun, Reg.
That does sound pretty harsh.
- Çok kaba bir davranış. - Jodi çocuğu hatırlamayacak bile.