He's in traduction Turc
94,104 traduction parallèle
Poor Albert, he's been so miserable in Prague.
Zavallı Albert. Prag'da perişan olmuş.
He's the most original thinker in the world right now.
Şu an dünyadaki en özgün düşünür o.
He's getting a nice little glow back in his cheeks.
Yanaklarına tekrar renk geldi.
But it didn't help me in court and it didn't help me with my boy because he's been to see me twice in the last six years and he obviously hates my guts.
Ama mahkemede yardımı dokunmadı ve çocuğum konusunda da çünkü altı yılda beni iki kez gördü ve belli ki benden nefret ediyor.
He's in a house in Raynes Park.
Raynes Park'ta bir evde tutuluyor.
What, he's here in the UK?
İngiltere'de mi yani?
He's got a kid in there too.
Orada bir de çocuğu var.
They're implying that he's back in the UK, because the Kafir jailed his wife.
İngiltere'ye döndüğünü söylüyorlar. Çünkü Kafir, karısını hapse tıktı.
And whatever he said in there... he's innocent.
Ne söylemiş olursa olsun o masum.
But you know he's back in the UK.
Ama İngiltere'ye döndüğünü biliyorsun.
'But you know he's back in the UK. Where is he?
"İngiltere'ye döndüğünü biliyorsun."
He's in hospital.
Şu anda hastanede.
He had information about Saddam Hussein's chemical weapons.
Saddam Hüseyin'in kimyasal silahları hakkında bilgi verdi.
'I met a chap called Kretchmer from the US Department of Defense and an Iraqi scientist, he had information about Saddam Hussein's chemical weapons.'
Amerika Savunma Bakanlığı'ndan Kretchmer diye bir adamla görüştüm. Ve Iraklı bir bilim adamı. Saddam Hüseyin'in kimyasal silahları hakkında bilgi verdi.
'So that's where we leave them, the new leader and his family, in a brief moment of relaxation before he starts the biggest battle of his career.'
Yeni liderin ve ailesinin yanından ayrılıyoruz. Kariyerinin en büyük savaşını vermeden önce kısa bir mola veriyor.
But he was in London, working for the Ministry of Defence.
Ama o Londra'da Savunma Bakanlığı'nda çalışıyordu.
He served with Wild in Iraq.
Wild ile Irak'ta görev yapmış.
- He looked me right in the eye and he told me that he set fire to that trailer out by Kyle Barnes's place.
Gözlerimin içine bakıp bana, Kyle Barnes'ın evinin oradaki treyleri yaktığını söyledi.
Though he could not speak, papers in Andre's possession led to the discovery of Benedict Arnold's treachery.
Konuşamamasına rağmen Andre'nin tasarrufundaki belgeler Benedict Arnold'un ihânetini ortaya çıkarmaya öncülük etti.
He's just the kind of man we want in the academy.
Tam akademide istediğimiz türden biri.
Naturally, I didn't believe his ideas had merit, but then he showed me his proof, and Albert, your theory does not, in fact, satisfy mach's principle.
Doğal olarak fikirlerinde gerçeklik olduğuna inanmadım ama bana ispatını gösterdi. Albert, kuramın gerçekten Mach'ın ilkesine uymuyor.
Forks in the road where he felt he chose the wrong, prong.
Yol ayrımlarında yanlış seçim yaptığını düşündüğü yerler.
In a way, he's still alive and always will be.
Bir bakıma o hala hayatta ve daima öyle olacak.
She tells us that her son's admitted that he sold my wife's earrings in a pawn shop.
Bize oğlumun eşimin küpelerini bir rehineci dükkanına sattığını söyledi.
Sure, it stings a bit, but if he refuses, we know he's way too alive to come in here.
Elbette biraz acıtır ancak karşı koyarsa içeri girecek türde canlı olduğunu biliriz.
He threw a garbage bag in the dumpster below your window.
Sizin pencerenin altındaki çöp kutusuna bir çöp torbası atmış.
And in that moment, he understood... that he had to disappear.
O anda anlamış ki ortadan kaybolmalıymış.
He got that thirsty look in his eye.
Susamış gözlerle bakıyor.
Uh, my boy, Benny... he's in ICU.
Oğlum Benny yoğun bakımda.
You know, Benny's teeth didn't even come in till after he was one?
Benny'nin dişleri bir yaşını geçene kadar çıkmamıştı, biliyor musun?
Here's what you're gonna do. You're gonna tell them he brought the gun in before and put that shit in your mouth and threatened to blow your head off because he's a fucking psycho.
Önceden de silah getirip ağzına dayadığını ve psikopatın teki olduğu için seni öldürmekle tehdit ettiği söyle.
The point is, he's dead in the head and can't defend himself.
Neyse! Beyni ölmüş, kendini savunamaz.
Look, even if girlfriend, I mean, comes strutting in here, he's what, about seven feet tall, dressed like an extra from Cruising. I'm pretty sure I'll spot him walking down the hallway.
İçeri kasıla kasıla girse de herifin iki metre boyunda ve Devriye filminden fırlamış gibi olacağı için anında fark ederiz.
He's a hamster in jackboots.
Bak işte. Çizmeli bir hamster gibi.
Even when he's a hostage he's making work for me. My son is in intensive care and I need to see him before... he wakes up. Please.
Adam rehine olarak bile bana iş çıkarıyor.
How come he sent you a postcard from Guatemala in'82?
Neden 82'de Guatemala'dan sana kartpostal atmış?
I mean, I could have stayed in there forever if he hadn't tried to cross state lines with a warrant out on him.
Dayım, hakkında tutuklama emri varken eyalet sınırını geçmeye kalkışmasaydı sonsuza dek orada kalırdım.
Yeah, he was in some discomfort, but he's stable.
Evet, biraz rahatsızdı ama durumu stabil.
He's not in there anymore, okay?
O artık yok, tamam mı?
- He's in heaven, Suzanne.
- Cennette.
- Well, she said he's in a better place.
- Ama o, "Daha iyi bir yerde" dedi.
In the past, he's waited months, sometimes years, between murders.
Evet. Geçmişte cinayetler arasında aylarca hatta yıllarca beklediği oldu.
Thing is, if this UNSUB is preferential, if he's choosing these couples specifically, just having a night of fun, then how in the world does he know that they'll end up in a location that suits him so perfectly?
Ama şüphelinin tercihleri varsa ve bu çiftleri eğlenmek için özelikle seçiyorsa kendine bu kadar uygun bir yerde olacaklarını nasıl biliyor?
I would bet the house that this Monster of Florence started killing in med school, probably became a surgeon, and now he's finding that the joints in his gifted, little hands are starting to stiffen up.
Bahis oynayan biri olsam ki öyleyimdir, her şeyime bahse girerim ki Floransa Canavarı tıp fakültesinde öldürmeye başladı, muhtemelen cerrah oldu, ama şimdi yetenekli küçük ellerindeki eklemler katılaşmaya başladı.
He probably thinks there's an explanation somewhere in his family's history.
Muhtemelen ailesinin geçmişinde bir açıklama olduğunu düşünüyor.
Well, he's only four hours in.
Dört saattir yayında.
He either stole the presidency from his own party, or he was vice president in a corrupt administration.
Ya başkanlığı kendi partisinden çaldı ya da yozlaşmış bir hükümette başkan yardımcısıydı.
He's wanted Will to come clean about it for a long time, but... it didn't happen.
Uzun zamandır Will'in gerçeği açıklamasını istiyordu ama istediği olmadı.
He's visiting his girlfriend in Tennessee who works at a Knoxville bookstore.
Tennessee'de, kitapçıda çalışan kız arkadaşını ziyarete gelmiş.
He's not in any active database.
Veri tabanında yok.
In fact, I will guarantee that he's lying to you right now.
Hatta, şu anda yalan söylediğine bile garanti veririm.
he's in the shower 29
he's in the house 19
he's in the kitchen 33
he's in v 53
he's in the bathroom 49
he's insane 97
he's in the hospital 85
he's in a meeting 50
he's in bad shape 31
he's inside 105
he's in the house 19
he's in the kitchen 33
he's in v 53
he's in the bathroom 49
he's insane 97
he's in the hospital 85
he's in a meeting 50
he's in bad shape 31
he's inside 105