He's in pain traduction Turc
681 traduction parallèle
Now I ask you. What's got a big, black moustache, smokes a big, black cigar, and he's a big pain in the neck?
Kim, kalın ve siyah bıyıklı olup, kalın ve siyah bir puro içiyor ve insanı sinirden deliye döndürüyor?
Is he in pain?
- Acısı var mıymış?
Hey, Doc, you better talk to Anderson. He's in some kind of pain.
Doktor, Anderson'la konuşsanız iyi edersiniz.
- Is he in pain?
- Ağrısı var mı?
He will stay in the Yellow House and drink now to forget his own pain.
Sarı Ev'de kalacakmış, şu an acısını unutmak için orada içiyor.
Is he in pain?
Ağrısı var mı?
When I told him about my pain, he told me that it's all in my head.
Ağrılarımdan bahsettiğimdeyse, tamamen psikolojik olduğunu söyledi.
As though He were carrying in that cross the pain of the world.
O çarmıhta tüm dünyanın acısını taşıyordu sanki.
And he started up the steep street with a hand stuck in his jacket where I knew he was having a pain from his palpitations.
Elini ceketine, kalp çarpıntısı nedeniyle ağrısı olduğunu bildiğim yere sıkıştırıp sokağın yukarısına doğru fırladı.
I asked if I might visit him at his bedside, but he sent word back that his pain was so great that he did not wish to be seen in his present state.
Onu yatağında ziyaret edip edemeyeceğimi sordum ama acısının çok büyük olduğunu ve bu haliyle görünmek istemediğini belirtmiş.
He's in quite a lot of pain and won't even have anything to help it.
Acılar içinde ve acılarını dindirecek pek bir şey bulamayacak.
You see, he's in pain.
Görmüyor musun acı içinde.
Isn't this as good a place as any for a man to be when he's in pain?
Burası işe yarayacak.
- You see, he's in great pain.
- Adam çok acı çekiyor.
- He's in a lot of pain.
- Çok acı çekiyor.
He's in pain.
Canı yanıyor!
No, he's not in pain.
Hayır, ağrısı yok.
You have been in pain since November, and he's not helping?
Kasımdan beri sancı çekiyorsun ve o sana yardım etmiyor mu?
He gives me a pain in the ass, with all his posh chat.
- Şık konuşmalarıyla baş belasının teki o.
Do you think he's in much pain, Miss Martha?
Çok acı çekiyor mudur?
He's in pain!
Acı çekiyor!
Let's pray to the Lord, King of Glory, that he may bless and deliver the souls of all faithful departed from the pain of hell and the bottomless pit.
Tanrı'ya dua edelim, Cennet'in kralına, aramızdan iman içinde ayrılanların ruhlarını kutsasın ve cehennem azabından kurtarsın.
He's a pain in the neck.
Baş belası işte.
He's a pain in the neck, you mean!
Tam bir baş belası demek istiyorsun, değil mi!
He'd still be in pain because of your whip
Onu fena kamçıladın, hala acısı sızlıyordur!
I used an imported sedative, so he's not in pain now.
İthal bir ağrı kesici vereceğim, böylece ağrı çekmeyecek.
Do you think he's in pain?
Planda olduğunu mu düşünüyorsun?
No, he grunt like a pig with the pain in his teeth.
Sızlanıp duruyordu, dişi ağrıyormuş.
He was a pain in the ass all his life, this bloody fool.
Bütün hayatı boyunca yaptığı tek şey götünde koca bir aletin sızıyla gezmek oldu.
I mean he's in pain, Martin.
Bence o acı içinde, Martin.
He's been in pain for most of his life.
Hayatının çoğunu acı içinde geçirmiş.
Oh, but he's some kind of pain in the ass.
Ama tam bir baş belası.
But he's a top pain in the ass, and that's the truth.
Herif tam bir baş belası ve gerçeği de bu.
He's a pain in the ass anyway.
Zaten kıçında bir ağrı var.
'We got Lyle in here, man, and uh...'and he's got pain written all over his face.
Lyle burada ve... tüm kızgınlığı yüzünden okunuyor.
He was in bad pain. They gave him shots every two hours.
Çok ağrısı vardı ve iki saatte bir iğne oluyordu.
I think he's in a lot of pain.
Sanırım çok acı çekiyor. Acıya çok dayanıklı değildir.
He said he's in great pain, and he wants to know if you can help him?
Çok acı çektiğini söylüyor ve ona yardım edebilir misiniz diye soruyor.
- He's a pain in the neck.
Pekala.
Why is he in such pain?
Neden bu kadar çok ağrısı var?
He's in pain.
Acı çekiyor.
It's the khan's brother. He's been suffering from pain in the right lower abdomen.
Khan kardeşi karnının alt kısmından..... çok acı çekiyor.
Then just get him to lighten up, he's a real pain in the ass.
O halde onu aydınlat, o gerçekten bir baş ağrısı.
Yeah, he was a real pain in the neck.
Evet, tam bir karın ağrısıydı.
Officer, he's in tremendous pain.
Kalabık yapmayın.
Can't you see he's in pain?
Acı çektiğini görmüyor musunuz?
- Do you think he's in pain?
- Canı mı yanıyor, sence?
Then he's gonna find out what pain and fear really mean right in front of a thousand people.
Sonra acının ve korkunun ne demek olduğunu öğrenecek... binlerce insanın önünde.
Don't be alarmed, Mrs. Wilson. He's not in real pain. More imagined than physical.
- Endişelenmeyin, bu adam acı çekmiyor, çoğu hayaller ve rüyalar.
They call him Giant cos he's a giant pain in the ass.
Ben bu adamı tanıyorum. Ona Giant diyorlar. Lanet bir baş belası olduğu için.
He's not in pain.
- Hayır.
he's in the shower 29
he's in the house 19
he's in the kitchen 33
he's in v 53
he's in the bathroom 49
he's in a meeting 50
he's insane 97
he's in the hospital 85
he's in the wind 39
he's in bad shape 31
he's in the house 19
he's in the kitchen 33
he's in v 53
he's in the bathroom 49
he's in a meeting 50
he's insane 97
he's in the hospital 85
he's in the wind 39
he's in bad shape 31