He's so traduction Turc
35,204 traduction parallèle
You can make jokes, but if this keeps up, he's gonna move back in here. Well, let's just get them apart for a while so they can cool down. All right.
Tamam, espri yapabiliyorsun ama bu gidişle buraya geri taşınacak.
It's just so much easier to give him what he wants.
- İstediğini vermek çok daha kolay.
He's in exile, so he sent me.
- Sürgünde, beni gönderdi.
- He's so jealous of Randall.
- Randall'ı çok kıskanıyor.
Or where that security guard has moved just a little off his mark so he can keep us in his sight.
Ya da güvenlik görevlisinin sırf bizi görüş alanında tutabilmesi için yerini ufak ufak değiştirmesini.
So, he's not planning some bloody rampage where he comes back to stab us in our hearts, or to decapitate us in our sleep, or to carrot-peel our bodies and then pour vinegar on the freshly exposed wounds, or to, like, you know, rip into our eyeballs with a razor.
Yani gelip bizi kalbimizden bıçaklamak veya uykumuzda gelip kafamızı kesmek veya derimizi yüzmek veya yaramıza sirke basmak veya gözlerimizi jiletle çıkarmak gibi kanlı intikam senaryoları planlayacak hali yok ya.
Uh, somebody set a timer so we can see how long he's incapacitated.
Biri süre tutsun bakalım, kaç dakika bu şekilde kalacak.
So, there was this fierce lion, he lived in a beautiful savannah.
Azılı bir aslan varmış ve çok güzel bir ovada yaşarmış.
So before Jesse was incarcerated, he worked as a financial advisor for Simonson Sacks in the city.
Jesse hapise girmeden önce şehirdeki Simonson Sacks için finansal danışman olarak çalışıyordu.
It's a little like he and I never even existed, so, yeah.
Hiç ilişki yaşamamış gibiyiz.
Uh, no, his stomach goes bonkers when he's stressed out, so he might be a while.
Hayır, strese girince midesi rahatsızlanıyor. Bir süre dönmeyecektir.
Rumple's going to do the same thing so that he can use the Shears of Destiny to cut our son's ties to his fate.
Rumple da aynı şeyi yapacak böylece Kader Makasını oğlumuzun kaderiyle bağlarını kesmek için kullanacak.
He's trying to scare me so that I'll go back to him, which I won't do, I can't do.
Beni korkutmaya çalışıyor ki ona geri döneyim ki yapmayacağım, yapamam.
And he's been free for a while now, so... Maybe I can be like him.
Bir süre önce de özgürlüğüne kavuştu yani belki ben de onun gibi olurum.
Well, he didn't have any I.D., so as of now he's John Doe.
Üzerinden kimlik çıkmadığı için şimdilik kimliği belirsiz.
He's listed as 1A, and he's a fairly easy match, so fingers crossed.
1A olarak listelendi. Şans bizden yanaysa her an uygun bir karaciğer gelebilir.
So. You, uh, told the girls that he's Grandpa, but not that he's sick. Right?
Görünen o ki onlara büyükbabaları olduğunu söylediniz, ama hasta olduğundan bahsetmediniz, değil mi?
So now he's been here for about a week.
Neredeyse bir haftadır burada.
Oh, he's just so fun.
Çok eğlenceli.
Okay, so he's unemployed?
Yani işsiz?
All right, so if he's out cold, how we gonna get the oxygen to him?
Pekâlâ, baygın haldeyken ona nasıl oksijen vereceğiz?
He's right- - swampland is naturally aerated, so is tilled soil.
Haklı... bataklık doğal olarak havalandırılmıştır sürülmüş toprak da öyle.
So if it was him, he was out for a year before the Hensons disappeared.
Şüpheli oysa Henson'lar kaybolmadan bir yıl önce çıkmış oluyor.
So, he's got a piece of egg salad sandwich dangling from his mustache, riding me about how
Yediği sandviçin salatası, bıyığından aşağı sallanırken, bana işimi ciddiye almadığımı
And so, and so, it's like he...
Neyse, sonra, o köpek şey gibiydi, Schnauzer gibi işte, tüm şehrin içinde koşup duruyor, suçlara engel olmaya çalışıyordu, ama her defasında bir araba ona çarpıyordu.
So he's kind of responsible for our family.
ailemiz için baya önemli birisi.
He's so... caring.
Çok ilgiliydi.
So, this guy behind us in line, he's making a big show because we're costing him a precious five minutes of his life'cause my date here is trying to decide between rocky road and cookies and cream.
Arkamızda sıradaki adam büyük olay yarattı. Neymiş, onun değerli hayatından beş dakikaya mâl oluyormuşuz çünkü kız arkadaşım kurabiyelerin kremasına karar vermek için zorlanıyor.
You know, if he's fighting in school, that explains why he wants to spend so much time here, but I shouldn't stick my nose in if he's bonding with Boden and he's gonna reach out to him on his own.
Ama Boden bir bağ kuruyorsa burnumu sokmamalıyım, bunu kendi yapmalı.
Well, to be honest with you, he's barely at home these days, barely talks to me, so...
Dürüst olmak gerekirse, bu günlerde zar zor evde duruyor, benimle zor konuşuyor.
I think Antonio's trying to get back into fighting weight so he can kick his old man's ass in the ring.
Sanırım Antonio, koca adamın hakkından gelmek için antrenmanlara başladı.
I mean, he's so handsome, and he has twinkly eyes and street smarts, and if you take away his horrible disrespect for us and the fact that he likes to lay around in his underwear, he is quite a catch.
Çok yakışıklı, parıldayan gözleri var ve şehir çocuğu. Korkunç saygısızlığını ve iç çamaşırıyla yan gelip yatmasını çıkarırsan tam evlenilecek çocuk.
Now he has neither, so he's craving what he lost.
Artık hiçbiri yok, bu yüzden kaybettiğini özlem ediyor.
Bennett was with him for all of that, so when Arturo died, he promised he'd finish the book.
Bennett hepsi için onun yanındaydı, Dolayısıyla Arturo öldüğünde, kitabı bitireceğine söz verdi.
No, but you are on his list of criminal associates, people that he's forbidden to contact, so if you really are his friend, and you want to help him, you stay away from him.
Hayır, ama suç iştirakçileri listesindesin, Onunla iletişim yasak olan insanlar, yani eğer gerçekten iseniz Arkadaşı ve ona yardım etmek istiyorsan, ondan uzak dur.
Well, Shinwell was close to him before he went to prison, so it's not a surprise that he'd want to see his old friend.
Hapishaneye gelmeden önce Shinwell ona yakındı, Bu nedenle eski arkadaşını görmek istemesi şaşırtıcı değil.
According to his records, Bennett's mother is from Winnipeg, so he's a dual citizen.
Kayıtlarına göre, Bennett'in annesi Winnipeg'ten geliyor, o yüzden ikili vatandaş.
He followed you once, so make him follow you again. Before it's too late.
Seni bir keresinde dinlemişti, çok geç olmadan tekrar dinlemesini sağla.
If Keaton gets to Winter first... he's gonna bury him in a very deep, dark hole so he can't reveal any more of the CIA's secrets.
Herife ulaşan ilk Keaton olursa daha fazla CIA'in sırlarını açığa çıkaramasın diye onu çok derin ve karanlık bir çukura gömecek.
Adam thinks he donated your wedding dress while he was cleaning out the garage, so he went to the thrift store to buy your dress back, but I guess it's not your dress since your actual dress is upstairs.
Adam, garajı temizlerken gelinliğini bağışladığını sanıyor bu yüzden gelinliğini geri almak için ikinci el mağazasına geri gitti ama sanırım senin gerçek gelinliğin yukarda olduğuna göre senin gelinliğin değil.
So this bird jacks a bulldozer from a construction site, and he tricks it out into some kind of bullet-proof battering ram, knocks down the wall of the place, during business hours, when he's pretty sure the vault's gonna be open.
Yani bu kuş bir inşaat alanından buldozeri çalıyor, üzerinde modifiye yapıp aracı kurşun geçirmez bir canavara dönüştürüyor, mahzenin açık olduğuna emin olduğu iş saatleri sırasında da kulübün duvarını yıkarak içeri dalıyor.
He definitely turned off the phone after he uploaded this photo, so we just pinged his phone and got nothing.
Fotoğrafı yükledikten sonra tabii ki telefonu kapatmış, telefonu araştırdık ama bir şey bulamadık.
So he gave him a fake name ; that's interesting.
Demek sahte isim vermiş, çok ilginç.
I guarantee you he's gonna check you for weapons, so I need you to go in there unarmed, all right?
Kesin üstünüzde silah arayacaktır, o yüzden silahsız girmeniz lazım, tamam mı?
He turned the camera off, so now we're blind, so going in before was a bad idea- - now it's a really bad idea.
kamerayı kapattı, artık bir şey görmüyoruz. Yani daha önce girmek kötü bir fikirdi ama şimdi çok daha kötü bir fikir.
Well, we know he's mixed up in this, so there goes that.
Bu işe dâhil olduğunu biliyoruz, o iş yalan.
Okay, so he's claiming that Richmond's cabinet was corrupt. I guess we can take espionage off the list.
Richmond'ın bakanları yolsuzluk yapıyordu, diyor.
Counsel's office says yes, but so far the blow-back's been minimal, and most of the people that he's referencing died during the Capitol bombing.
Avukatlar öyle söylüyor ama şu ana dek fazla tepki gelmedi. Adını verdiği kişilerin çoğu Meclis saldırısında vefat etti.
He's waiting till the press is in a frenzy so he has the whole country's attention.
Tüm ülkenin dikkatini çekmeyi bekliyor.
My team's working on it, sir, but so far, everything he said matches the forensic evidence taken from the scene.
Ekibim üzerinde çalışıyor ama şu ana dek söyledikleri kanıtlarla uyuşuyor.
So far, everything that he's released has proved to be 100 % accurate.
Şu ana dek sızdırdığı her şey tamamen doğru çıktı.