He can't traduction Turc
28,473 traduction parallèle
It sounds like he can travel through anything that has a reflective surface.
Anlaşılan, yansıtıcı yüzeye sahip her yerde hareket edebiliyor.
He's still convinced we can't trust him.
Hâlâ ona güvenmememiz konusunda ısrar ediyor.
The point is Tommy's so pissed, he can't even yell at me.
Asıl mevzu Tommy'nin çok kızmış olması, bana bağıramıyor bile.
Well, the reason he sticks out in the history books is because he likes to murder his wives, and I can't leave Masako to his mercy.
Tarih kitaplarına geçme sebebi karılarını öldürmeyi seviyor. Masako'yu onun insafına bırakamam.
We can't beat the Shogun while he's wearing the suit, so we have to blow the suit up.
Kostüm üzerindeyken Şogun'u alt edemeyiz. O yüzden kostümü havaya uçurmalıyız.
Which Ness can't grab while he's lying here with brain damage.
Ness de beyin hasarı yüzünden burada yatarken o defteri alamaz.
He can't stop her if he's up there.
Yukarıdan kızı durduramaz.
So you're sure he can't Mirror Master his way out of this cell?
O hücreden çıkamayacağından emin misin?
This whole time, he's been acting like he can help us, but he can't because he doesn't now how, does he?
Onca zamandır bize yardım ediyormuş gibi yapıyor ama edemez çünkü nasıl edeceğini bilmiyor, değil mi?
But Alchemy can't get Wally if he stays in the cell.
Ama Wally hücrede olduğu sürece Alchemy onu ele geçiremez.
He can't be moving that fast.
- Bu kadar hızlı hareket edemez.
Well, if he can't, maybe something else can.
- O edemiyorsa belki başka bir şey edebiliyordur.
He didn't kick Oliver's ass, and can we please not say things like that when Oliver could enter in, like, any second?
Oliver'ı benzetmedi. Lütfen böyle şeyleri Oliver'ın gelmesi an meselesiyken söylemeyin Iütfen.
Enhanced strength, and I don't think he can feel pain.
Gücü artmış ve acıyı hissettiğini sanmıyorum.
I mean, you can't seem to be around the guy for more than two minutes without acting widgy, and sooner or later, he's going to ask why.
Adamın yanında düzgün hareket edemiyorsun ve eninde sonunda neden olduğunu soracak.
He really didn't say anything that nice about you when you were alive. Wow.
Vay canına.
I can't believe he's a doctor now.
- Doktor olduğuna inanamıyorum.
So she can yell at him, but he can't yell at her?
Yani kız ona bağırabilir ama erkek ona bağıramaz?
You know, he knocked me out and at that point, I wasn't even that hurt.
Beni bayılttı ve o an, o kadar canım yanmadı bile.
He can't stay with us.
Bizimle kalamaz.
Yeah, he can't stay with us.
- Evet, bizimle kalamaz.
Uh, he can't stay with us.
Baban bizimle kalamaz.
Like hell you can't. Why can't you give him what he wants?
Neden ona istediğini vermiyorsun?
Of course he can't.
Elbette çekemez.
He avoids jail time by taking a plea deal, but according to his financials, he got wiped out with legal fees and he hasn't had a job ever since.
Anlaşma yapıp hapisten kurtulmuş ama mali kayıtlarına göre mahkeme masrafları canına okumuş ve o günden beri işsizmiş.
He tries, but he can't fool me.
Çok çalışıyor ama beni kandıramaz.
He's hiding and can't move.
Bir delikte saklanıyor, kılını kıpırdatamaz.
I mean, even if I join your stupid cult, I can't because he's an alcoholic and an Ignorant.
Demek istediğim, aptal tarikatınıza katılsam bile göremem çünkü o bir alkolik ve bir Bilgisiz.
No one tells my baby what he can or can't do.
Kimse benim bebeğime ne yapıp ne yapmayacağını söyleyemez.
You can't imagine what kind of a man he is.
Nasıl bir adam olduğunu tahmin edemezsin.
And he can't.
- Hayır ve bilmemeli.
You know, I still can't believe he's the same dude that locked you in a closet and put a flour sack over your head.
Seni bir dolaba kilitleyip kafana un çuvalı geçirenin bu adam olduğuna inanamıyorum.
He's being sincere ; you just probably can't tell'cause he has no eyebrows.
Samimiyetle söyledi bunu, kaşları olmadığı için anlamamışsındır.
But you're just a self-absorbed boy who wants what he can't have.
Ama sen sadece sahip olmadığı şeyleri isteyen bencil bir çocuksun.
Every time he gets to a phone, he texts me that he can't go on without me, and that if he didn't have me, he'd like end it all right now.
Eline ne zaman telefon geçse, bensiz yapamayacağını yazan bir mesaj atıyor ve eğer ben olmazsam kendini hemen öldüreceğini söylüyor.
You can't let him get away with what he did to you.
Sana yaptığının, yanına kâr kalmasına izin vermemelisin.
He even Scotchgarded his fur, and now Woofy Dog can't even absorb my tears.
Tüylerini suya dayanıklı yapmışlar artık Woffy Dog gözyaşlarımı ememiyor.
But he can't walk?
Fakat yürüyemeyecek mi?
And he can't ride bikes?
Bisiklete binemeyecek mi?
No. No. Alex would try and protect me, but he can't.
Hayır, Alex bilseydi beni korumaya çalışırdı ama koruyamaz.
Oh, I can't believe he just said that.
Söylediği şeye inanamıyorum.
He can't get far.
Çok uzağa gidemez.
No, he can't.
- Hayır, konuşamaz.
Look, he can't move the money that quick.
Parayı o kadar çabuk kaçıramaz. Kimse yapamaz.
He can't compromise his integrity for spray cheese.
Bütünlüğünü krem peynirle tehlikeye atamaz.
He can't know what I'm going to do.
Yapacağım şeyi bilmemeli.
He can't save your dear daughter, Pratap Singh.
o değerli kızını kurtaramaz, Pratap Singh.
Then I will make sure that he can't.
Öyleyse bunu yapmasını engellerim.
I can't have one of my patients wandering around out here while he's still tripping.
Uçuşta olan bir hastamın etrafta dolaşmasına izin veremem.
And he can't be strung out when they do, or it's not gonna end well.
Ve geldiklerinde uyuşturucu etkisinde olamaz, yoksa bunun sonu iyi bitmez.
But he can't, they can't find him like this.
Ama bu halde yapamaz, onu bu halde görmemeliler.
he can't swim 20
he can't walk 19
he can't speak 18
he can't hurt you 21
he can't hear me 22
he can't help himself 22
he can't help you 16
he can't come 19
he can't talk 39
he can't hear you 73
he can't walk 19
he can't speak 18
he can't hurt you 21
he can't hear me 22
he can't help himself 22
he can't help you 16
he can't come 19
he can't talk 39
he can't hear you 73