He can't do it traduction Turc
565 traduction parallèle
I can't do it. He loves me.
Bunu yapamam.
Gee, boss, he can't do it. He'II kill himselftrying.
Buck bunu yapamayabilir ve belki de ölür.
If he okays it, all the cracking down McLaren can do won't hurt us.
O onaylarsa, McLaren'in baskınları bize vız gelir.
But he can't come right over here and fetch it so what they do is this...
Ama buraya gelip alacak durumu yok, bu yüzden o işi de biz yapacağız.
Can't you tell he didn't do it?
Yapmadı diyebilir misiniz?
When it fixes him so's he can't do his work, then he'd better go someplace else, and the quicker the better.
Ne zaman ki içki onu ele geçirse, işini yapamaz, gitmesi daha iyi olur.
And it'd be our own, and could nobody can us, and if we didn't like a guy, we can say, "Git", and he'd have to do it.
Hepsi kendi malımız. Kimse bizi postalayamaz. Canımızı sıkan biri çıkarsa, ona şöyle deriz "hadi bas!" Sıkıysa basmasın.
It can't do any harm, now that he knows we're aboard.
Uçakta olduğumuzu bildiğinden çok da zararı dokunmayacaktır.
You can't do that. He put it there. I saw him.
Bunu yapamazsın, parayı oraya koydu.Onu gördüm.
Well, I oughtn't to do it, but I reckon he can wait till Saturday.
Bunu yapmamam gerek ama sanırım cumartesiye dek bekleyebilir.
- He can't do it anymore.
- Artık yapamıyor.
Tomorrow, there won't be anything he can do about it.
Yarın bu konuda yapabileceği hiçbir şey olmayacak.
But you can prove he didn't do it with his gun.
Tabancasını kullanmadığı kanıtlanabilir.
He thought, " If the wholesalers withdrew their charges... it means they can't do without us fishermen.
Toptancılar fiyatları çektilerse bu onların balıkçılara olan ihtiyaçlarındandı.
He can't do it.
Bunu yapamayacak.
I'm still saying he can't do it.
Bence yine atamayacaksın.
He just can't do that. It's way too easy.
Seni öyle gönderemez, fazlasıyla keyfi.
You see, he doesn't write very much but when he wants to really hurt someone, he can do it with one phrase.
Yani, aslında çok yazmıyor ama birinin canını yakmak isterse, bunu bir cümleyle yapabilir.
- But I'm laying bets six to five he can't do it.
- Ama 6'ya 5 bahse girerim ki yapamaz.
He can't do it.
Bunu yapamaz.
Well, he just don't wanna do it.
Canı istemiyormuş.
Well, a chap can't pick the way he'll die, or we'd all do better at it.
İnsanlar nasıl öleceklerini bilemez, elimizden geleni yaparız sadece.
You think he can't do it?
Yapamayacığını mı düşünüyorsun?
I've even heard he says he can do without it.
Tıp Konsey'ine ihtiyacı olmadığını söylüyormuş.
He can't take a chance on whether you'd do it or not.
Bunu yapıp yapmayacağını görme riskine giremez.
He can't do anything with it, anyway.
Nasılsa artık işe yaramaz.
And he can do it, can't he, Clete?
Bunu yapabilir, öyle değil mi, Clete?
Nikodim Alexandrovich can't do it, he's with his wife here.
Nikodim Alexandrovich bunu yapamaz.
Well, after what he said when he came to see me last month it can't do any good making it public.
Geçen ay beni görmeye geldiğinde söylediklerini düşününce, dünya aleme ilân etmenin yanlış olduğunu düşünüyorum.
He's an idiot and we can't do a thing about it.
Oğlun salağın teki, yapacak bir şey yok.
He can't do it.
Kendi başına beceremiyor.
The doctor who ordered it can't do it himself, so he wants it on film.
Siparişi yapan doktorun malı kalkmıyor bu yüzden film çekmemizi istedi.
Whatever he does with those bitches in the hall, he can't do it on his boss's sofa!
Koridorda sürtüklerle her ne yaptıysa bunu şefin kanepesinde yapamaz!
He can't do it.
Yapamaz işte.
It was Vieira who asked to see you and explain that he can't do all by himself.
Sana gelip her şeyi kendi başına yapamayacağını anlatmak isteyen Vieira'ydı.
Of course, he can ´ t do it!
Atlayamaz tabii.
- He can't do it.
- Bir şey yapamaz.
Oh, he'll be all right if they do, but I can't see it meself.
Oo, kazanırlarsa köşeyi döner, ama hiç sanmıyorum.
If your face ain't right, he'd tell you what you can do with it!
Eğer tipini beğenmezse, ağzına geleni söyler!
He told me : "What can we do so that the children won't see it?"
Bana : "Çocuklar görmesin diye ne yapabiliriz?" dedi
He did his job, but he can't do it no more.
İşini yaptı, ama artık yapamıyor.
He can't do it anymore.
O artık bir şey yapamaz.
Can't he do it?
Beceremiyor mu?
He can't do it!
Beceremiyor!
There ain't nothin he can do about it.
Şu anda senin için hiçbir şey yapamaz.
Miss, he can do it pretty fast... you needn't show sympathy
Gerek yok, o çok güçlü bir erkek değil mi zaten kendide yapabilir tabi, gerçek bir erkekse.
He can't do it.
O bu işi yapamıyor.
But he can't do it,'cause he's in a coma.
Ama bunu yapamaz, çünkü komada.
He told me to ask Kuan to go on drugs again I can't do it.
Kuan'ı tekrar bağımlı yapacaktık!
The champion is trying to get out of there, but he can't do it.
Şampiyon kendini kurtarmaya çalışıyor, ama başaramıyor.
HE BETTER GET SOMEONE TO DO IT BESIDE ONE OF THE LOONS. WELL, YOU CAN'T ARGUE WITH THE LOGIC OF THAT, NOW CAN YOU?
"Eğer bir kişi bile bana deli olduğumu söylerse, o kişi bir de bütün o delilerin yanında söylesin." dedi.
he can't swim 20
he can't 392
he can't walk 19
he can't speak 18
he can't hurt you 21
he can't hear me 22
he can't help himself 22
he can't come 19
he can't help you 16
he can't talk 39
he can't 392
he can't walk 19
he can't speak 18
he can't hurt you 21
he can't hear me 22
he can't help himself 22
he can't come 19
he can't help you 16
he can't talk 39