He can't help you traduction Turc
201 traduction parallèle
I can only tell you that he needs help. If it isn't too late.
Sadece yardıma ihtiyacı olduğunu söyleyebilirim, eğer henüz çok geç değilse.
Mr. Standing sent to another post for help... but they can't get here in time, so after dark tonight... he's coming with a few men to try to rescue you.
Bay Standing başka bir devriyeyi sana yardım için gönderdi ama tam vaktinde gelemeyecekler, ancak karanlık olunca birkaç adamla seni kurtarmaya çalışacak...
Don't you think he needs me? It takes a pretty special kind of woman... in a lot of ways. Don't you think I can help him?
Bana ihtiyacı olduğunu, ona yardımcı olabileceğimi düşünmüyor musunuz?
He must see that. He can't help seeing it. You figure they're there to jump the stage?
o bunu görmeli, görmeden olmaz onların çitten atlayacağını anladın mı?
This one understands you, but still he can't help it.
Bu seferki seni anlıyor ama yine de yardım edemez.
He's right, with a lady like you, he can't help being jealous.
Senin gibi bir kızı elbette kıskanacak.
- He didn't say, can I help you?
- Söylemedi, yardım edebilirmiyim?
He's a little on the dull side, but you can't help liking him.
Biraz sıkıcı, ama insan onu sevmeden de edemiyor.
Well, you know Pops. He can't help it.
Babaları bilirsin, birşey diyemezsin.
He couldn't help it any more than you can.
Onun da senin kadar elinden bir şey gelmiyordu.
If he says something, that's because it's true. If he said he can't help you, he can't help you.
Eğer o bir şey söylüyorsa doğrudur, yardım edemem diyorsa edemez.
Do you know the name of a good hypnotist I can go and talk to and see if he could help me lay off these cigarettes before tomorrow night, or else Warren won't get that job, see?
Yarın akşamdan önce sigarayı bırakmama yardım edebilecek iyi bir hipnozcu adı biliyor musunuz? Yoksa Warren o işi alamayacak.
A man sees a beautiful chicken, he can't help but be inquisitive, you know?
Erkek, güzel bir piliç görür ve merakına engel olamaz, bilirsiniz.
Don't waste your breath, he can't answer you nor can he help you
Nefesini boşa harcama, sana cevap veremez ya da yardım edemez.
What does he want here? Mieze, you've got to help me, We can't leave things like this, Something has to be done,
Bizlerden 10 veya 12 yaş daha küçük olmana rağmen 100 yaş daha zekisin.
You can't help him, even when he's in danger.
O tehlike de olsa bile, ona yardım edemezsin.
I know all about those things... and sometimes it just doesn't work out and he can't help you.
Ben de bu işleri çok iyi bilirim, bazen önün açılır ama menajerin bu yükü kaldıracak biri değildir.
He can't help you?
Sana yardım edemez mi?
he's fine. try not to worry. you know i can't help it.
Kamyonet'ini stüdyoda çalışmak için satmaya götürdüğün günü hatırlıyor musun?
Even though he's your undercover, I can't help you.
Senin ajanın olsa bile, sana yardım edemem.
I'm afraid Mr. Truman won't help you. He can't.
Ne yazık ki Bay Truman sana yardımcı olamaz.
Can't he help you?
Sana yardım edemez mi?
And if it isn't, call Dr. harmon. I'm sure he can help you.
Eğer değilse Dr. Armand'ı ara, eminim o sana yardım edebilir.
When he gives you this knowledge, you can't help but to run out and share it- -
Bu bilgiyi sana verdiğinde... -... paylaşmadan duramazsın.
Oh, and you can tell Handsome jack that I've sent his little gang off on a wild goose chase to the Himalayas, so he won't be getting any help from them.
O yakışıklı Jack'e şunu söyleyebilirsin : Küçük çetesini Himalayalar'a vahşi kaz avına gönderdim. Yani, onlardan hiçbir şekilde yardım alamaz.
- He don't know. He can't help you.
- Çocuk bir şey bilmiyor.
- He said no, he can't help you.
- Bundan haberim var zaten.
There can't be anything you do to help them. He's married.
Koz verecek bir şey yapmamalısın.
I know that, beetle brain, but it's common knowledge that if you tongue kiss a boy, he'll automatically think you'll do the deed with him, they can't help it, they are driven, it's the male curse!
Bunu biliyorum. Ama şu da bilinir ki, bir oğlanı dilinle öpersen otomatik olarak onunla imzayı atacağını düşünür. Buna engel olamazlar.
You can't imagine what he's done to help me find you.
Seni bulmama yardım etmek için yaptıklarını bir bilsen.
He can't help you.
O sana yardımcı olamaz.
It doesn't mean he's better than me. You can't help yourselves.
Bu, onun benden iyi olduğu anlamına gelmez.
- Can't you see he's just trying to help?
Yardım etmeye çalışıyor.
You can't hurt Bester because of the neural block but you can help me bring down everything he cares about.
Zihnindeki engel yüzünden Bester'a zarar veremezsin ama umursadığı her şeyin yıkılmasını sağlayabilirsin.
He can't help you.
Sana yardım edemez.
- Okay, now he can't help you at all, honey.
- Tamam, evet. - Sana dayanacak.
He can't help but want to know you'll be in good hands.
Güvende olduğundan emin olmak istiyor. Seni temin ederim ki...
Andie, listen, can't he just get you your help here?
Andie, sana burada yardım edebilecek birini bulamaz mı?
He may not make it until tomorrow. Can't you help them?
Bu insanlara yardım edemez misiniz?
He wants to help. I can't believe he's sucking you in.
Seni istismar ettiğine inanamıyorum.
Um, I can't help but wonder, you know, was Plato really a student of socrates or was he, in many ways, a student of himself, hmm?
Elimde olmadan merak ediyorum. Eflatun gerçekten Sokrat'ın öğrencisi miydi yoksa kendi öğrencisi mi?
You just can't help it. And he's got his whole life straightened out now.
Ayrıca adam tüm hayatını düzene soktu.
He can't help himself. He has to fuck you.
Kendisine bile yardım edemez.
He finally wants to go back to school, why can't you help him?
En sonunda okula geri dönmek istiyor. Neden ona yardım etmiyorsunuz?
Then I can't help but wonder, what if that deception hasn't stopped, and now your son lives someplace safe, where he'll grow up protected, masked by the false news of his death while you sit here,
Merak etmeden duramıyorum ya kandırmacan işe yarasaydı? Şimdi oğlun güvenli bir yerde olurdu. O güven içinde büyürken sen buraya gelip sahte ölümünün haberini yayardın.
Fran, he won't help me in the heat. Can I stay with you?
Fran, sıcaklla ilgili bana yardımı dokunmuyor bunun.
Well, I can't just let him wander off and hope for the best. He needs my help. You think that's too much?
Ama kendi başına dolaşmasına izin verip iyi şeyler umut edemem.
I can't help you play better than Tiny lota. He was great!
Seni daha iyi bir oyuncu yapamam!
Put it that way, I guess he could be a little problem... but I just can't really come out and help you all.
O şekilde düşünürsen, sorun olabilir tabii ki ama ben gelip size hiçbir yardımda bulunamam dostum.
He'll be right behind me. He can help you out with the paperwork.
Birazdan bana yetişir, kağıt işlerini yapmanda sana yardım eder.
Cos he can't help you.
Çünkü o sana yardım edemez.
he can't swim 20
he can't 392
he can't walk 19
he can't speak 18
he can't hurt you 21
he can't hear me 22
he can't come 19
he can't help himself 22
he can't talk 39
he can't hear you 73
he can't 392
he can't walk 19
he can't speak 18
he can't hurt you 21
he can't hear me 22
he can't come 19
he can't help himself 22
he can't talk 39
he can't hear you 73