He leaves traduction Turc
2,004 traduction parallèle
He leaves on weekends and comes back with rocks and stuff.
Hafta sonları gidiyor ve bir sürü malzemeyle geri geliyor.
If he leaves the cake out in the rain...
Yağmurda pastayı dışarıda bıraksa...
Did he get all the leaves?
Bütün yaprakları topluyor mu?
He asked if you'll pass by the factory to say goodbye, before he leaves.
- Ne dedi? Kendisi ayrılmadan önce veda etmek için fabrikaya uğrayıp uğramayacağınızı sordu.
As long as I do my share of the work, he leaves me be, and he lets me do my thing.
Payıma düşen işleri yaptığım sürece beni rahat bırakır ve istediğim şeyleri yapmama izin verir.
And then he leaves.
Ve sonra gitti.
He leaves a kind of confession. What do you think?
Bir intihar notu yazar, itiraf etmiş gibi gösterir.
a woman goes to her mother's funeral, where she meets the perfect man, it's love at first sight but he leaves before she finds out who he is.
Bir kadın annesinin cenazesine gider, orada mükemmel adamla tanışır. İlk görüşte aşktır. Ama kadın erkeğin kim olduğunu öğrenmeden önce gider.
Maybe protein shakes, mustard and advil, but when he works late he leaves money on the counter.
Belki protein içecekleri, hardal ve ağrı kesici oluyor ama geç saatlere kadar çalışınca tezgahın üzerine para bırakıyor.
You'll only get sad when he leaves.
Gittiğinde üzüleceksin.
And, Mr. Corbett, you did know that he leaves it on during break.
Mola verdiğinde, uzağa gittiğini biliyordunuz.
His distinctive touch That he leaves At the scene Of every crime.
Olay yerlerinde bıraktığı ayırıcı bir özellik.
Look, we get ratings when he leaves, even more when he comes back,
Bak, ayrıldığında en az geri gelmiş kadar reyting alacağız,
But if he leaves, Who's going to keep me honest?
Ama eğer giderse, kim beni dürüst tutacak?
Tonight, when he leaves,
Bu gece, çıkışta...
You'll see when he leaves, and your lamp is missing.
Buradan gittiğimizde, lambanızı bulamadığınızda anlayacaksınız.
If he leaves me, that's it.
Beni bırakırsa biter.
So he leaves the country on his own, Comes back with the other passport, commits murder, Flies out and then comes back in on his own.
O zaman, ülkeyi kendi pasaportuyla terk ediyor, diğer pasaport ile geri geliyor, cinayeti işliyor, geri dönüyor ve sonra tekrar kendisininkiyle dönüyor.
What if he leaves home?
Eğer evden ayrılırsa ne olacak?
He leaves before i even get up.
Evden ben kalkmadan çıkıyor.
He leaves home at 8 : 15 to take his son to school.
Sabah 8 : 15'de oğlunu okula götürmek için evden çıkıyor.
If I give Scylla back to the general he leaves me and Michael alone, and I get to spend time with my son in peace.
Scylla'yı generale verebilirsem beni ve Michael'ı rahat bırakacak ve oğlumla huzur içinde yaşayabileceğim.
He leaves us, his loving audience, a memory of his great calm his quiet waiting, his love of high music his love of low jokes the absurd edge of forest that was his hairline the slice of watermelon that was his smile.
Bize, seven izleyicilerine hatıra olarak müthiş sükunetini,.. ... sessiz sabrını, kaliteli müziğe ve kalitesiz esprilere düşkünlüğünü,.. ... bir orman kıyısını andıran absürt saç çizgisini,..
So he leaves his car in long - term parking, rents a car one way or takes a plane to Roy's house in Rockville.
Arabasını uzun süreli park alanına bırakıp araba kiralayarak yada uçakla Roy'un Rockville'deki evine gitti.
There's this part where the little prince is dying, and he says not to be sad because when he leaves, he'll be living on a star and laughing.
Küçük prensin öldüğü bi bölüm vardı Ölmek üzereyken gülmeye başlıyordu.
We can grab him before he leaves for work.
İşe gitmeden onu yakalarız.
Err, between you and me, Mitchell isn't exactly fastidious about how he leaves the toilet.
Iıı, ikimizin arasında, Mitchell tuvalet konusunda pek titiz değildir de.
He leaves textbooks behind and uses hard work.
Ders kitaplarını bir yana bırakır ve sıkı çalışmaya başlar.
He's gonna miss Winston when he leaves.
Gidince Winston'u özleyecek.
Once he leaves, boom, vessel the baby.
O gidince bebeği göndeririz.
We gotta get him before he leaves the hotel.
Otelden ayrılmadan önce ona ulaşmalıyız.
He'll be gone for four or five months at a time. And when he leaves, I don't know if he's coming home for dinner...
Bir kerede 4 veya 5 ay için gitmiş olacak, ve o gittiği zaman, akşam yemeği için eve gelecek mi bilmiyorum
If he leaves and he hurts himself, it's on you.
Eğer buradan çıkar ve kendisine zarar verirse bu senin suçun olur.
He is supposed to inform us when he leaves the premises.
Binayı terk ederken bizi bilgilendirmesi gerekiyordu.
- Make sure he leaves unharmed.
Zarar görmeden buradan ayrıldığından emin ol. Peki, Godric.
I don't know why he leaves.
Neden gidiyor bilmiyorum.
Sparrow never leaves the compound himself. But once a month, he sends some minions into town to buy supplies.
Sparrow, kamptan asla tek başına ayrılmaz ama ayda bir defa müritlerini alışveriş yapmaya kasabaya gönderiyor.
My buddy Jonah runs this place, so... And he pretty much just leaves us alone to do whatever we want.
Dostum Jonah buraya kaçamak yapmak için gelir istediğimiz şeyi yapmamız için neredeyse her şeyi bize bırakır.
Then he turns around and leaves me there.
Sonra arkasını dönüp çıktı ve beni orada bıraktı.
Surprised he ever leaves.
Buradan çıkamamasına şaşmamalı.
The fact he barely leaves your house.
Evden hiç dışarı çıkmaması.
All he said was the plane leaves in an hour and the airport's all the way across town. Even if traffic's good we're still not...
Patron adam uçağın bir saate kalkacağını söyledi,... ve havaalanı şehrin diğer tarafında.
He never leaves early, workaholic that he was.
Hiç erkenden ayrılmazdı, tam bir iş kolikti.
Ma'am, he never leaves his keys at the reception.
hiçbirzaman anahtarlarını resepsiyona bırakmıyor.
Torstensson leaves about half an hour after he got there.
Torstensson geldikten bir buçuk saat sonra ayrılıyordu.
He said to wait until Jara leaves
Jara gidene kadar beklememizi söyledi.
He destroys anything that leaves the planet.
Bu gezegenden ayrılan herşeyi yokeder.
That's because he would have to parent. We know he always leaves bad cop to me.
Çünkü ebeveyn gibi davranmalıydı,... ve biliyoruz ki her zaman kötü polisliği bana bırakır.
Eno-kun leaves for work, something he hasn't done in a long time.
Eno-kun iş için çıkıyor. Uzun zamandır birşey yapmadı. / i
Ten years of being lab partners, and he just leaves?
Laboratuvarda birlikte geçirdiğimiz on yıla rağmen böyle çekip gidecek mi?
So the intruder makes his way quickly through a secure perimeter, subdues the only guard he encounters, silently. - And leaves a listening device behind.
Yani saldırgan, korunan bir yere çabucak giriyor karşılaştığı tek korumayı sessizce etkisiz hale getiriyor.
leaves 53
he left 363
he left me 64
he left us 23
he left her 20
he left you 17
he left a message 22
he left a note 30
he left you his practice 16
he let me go 17
he left 363
he left me 64
he left us 23
he left her 20
he left you 17
he left a message 22
he left a note 30
he left you his practice 16
he let me go 17