He said that traduction Turc

He said that he was a missionary for the congregation.

Cemaat için misyonerlik yürüttüğünü söyledi.

And he said that two nights from now, there'll be a celebration for Cumberland's birthday there.

Dediğine göre iki gece sonra Cumberland'ın doğum günü için bir kutlama olacakmış.

He said that you put him up to it.

Onu gaza getirdiğini söyledi.

He said that after you killed somebody... you know, if you had enough time with them. They could be whoever you wanted them to be.

"Birini öldürdükten sonra onunla yeteri kadar vakit geçirmişseniz kim olmalarını isterseniz olabilirler." demiş.

He said that I probably can't have kids.

Muhtemelen çocuk sahibi olamayacağımı söyledi..

Well, he said that I was messing up the business partnership because I was being selfish and I didn't have his back.

Bencil olduğum ve ona arka çıkmadığım için iş ortaklığını mahvettiğimi söyledi.

He said that you persuaded someone to leak information from the River House.

MI6 Karargâhı'ndan birini bilgi sızdırması için ikna ettiğinizi söyledi.

He said that Randall was injured in the line of duty, but he's very much alive.

Randall'ın görev esnasında yaralandığını gayet canlı olduğunu söyledi.

He said that h-h-h-he wanted me to...

Beni istediğini söyledi...

Yes, he said he had Magdalena and Samuel, and that... We had to cash out all our money. He...

Evet, Magdalena ve Samuel'in elinde olduğunu söyledi ve ne kadar paramız varsa nakde çevirmek zorunda kaldık.

He already said something about that to us, and I said, " What?

Bize bundan bahsetmişti, ben de inanamadım, "Nasıl yani? Rica etmek mi?"

That's what he said, too, my niece's killer.

O da öyle söylemişti. Yeğenimin katili.

- You said he's gonna Apologies? - What was that?

- Özür dileyecek demiştin, bu ne şimdi?

He just stuck his big, fat Irish nose in the air and said that "His Highness's loyal supporters would of course extend credit to his representative."

O kibirli, kocaman, şişko İrlandalı burnunu sokup şöyle dedi... Majestelerinin sadık destekçileri muhakkak temsilcilerine para için yardım edeceklerdir.

With that amount of years for what they said he did... I'm guessing he pissed someone off good.

Suçlandığı şey için bu kadar yıl yediyse birilerinin tepesini fena attırmış olmalı.

Jimmy Quinto said that, uh, he was gonna get his sentence reduced if he went through some experiments.

Jimmy Quinto'nun dediğine göre deneylere izin verseymiş cezasını hafifletecekmiş.

I always said that... outside of my conception... he was never there for me.

Annemi gebe bırakmak dışında bana bir faydası dokunmadı.

He said he was busy and that he would get back to me.

Meşgul olduğunu ve beni geri arayacağını söyledi.

Cornell said that he was his direct contact, whatever that means.

Cornell ondan direkt temasım diye bahsederdi, artık ne demekse.

"Hey," I screamed, and he... he pulled a gun on me and said that... if I didn't say it was Luke Cage, he was gonna kill me.

Onu görünce bağırdım, bana silah çekti ve bunu yapanın Luke Cage olduğunu söylemezsem beni öldüreceğini söyledi.

He said I'm the only guy that can do this.

Bunu yapabilecek tek adam benmişim, duydun.

He said, "Mrs. Sklon... could you pass that inspection?"

"Bayan Sklon muayeneyi geçebilir misiniz?" dedi.

By then he said lots of things like that.

O zamana kadar buna benzer çok şey söylemişti.

Duane said that he would leave me the money.

Duane paramı buraya bırakacağını söyledi.

See, your mother said... that he couldn't see you anymore if he didn't stop drinking.

Annen içmeyi bırakmazsa seni göremeyeceğini söylemişti.

Is that what he said?

Söylediği bu muydu?

- That's what he said.

- Ama dediği buydu.

I mean, Charlie said that he hadn't seen him in years.

Yani Charlie onu yıllardır görmediğini söyledi.

That's what he said.

Öyle söyledi.

When he grabbed her crotch in front of everyone and said that?

Herkesin önünde onu kasıklarından tutup böyle konuştuğu zaman.

He said you broke into his room. That he struggled, but you knocked him out.

Odasına zorla girdiğini, mücadele ettiğinizi ve onu bayılttığını söyledi.

You said he could be trusted, you said that he was the only one with the power to protect...

Güvenilir biri olduğunu söylemiştin. Demiştin ki, korumaya gücü olan tek kişi -

Like I said, if he's not done with that Rover bitch by sunrise, then I'll kill her myself.

Dediğim gibi, o Gezgin kaltakla işi gün doğana kadar bitmezse, o karıyı ellerimle öldüreceğim.

He actually said that?

Gerçekten öyle mi dedi?

She said he didn't know me, that I had mistaken her for someone else.

Beni tanımadığını, onu bir başkası ile karıştırdığımı söyledi.

He couldn't help it, when he saw the caravan he said it's his Romany blood and it's been like that since they did Carmen.

Elinde değil. Karavanı görür görmez çingene kanını kaynattığını söyledi. Carmen'i sahnelediklerinden beri hep böyle.

Tommy, there were things in that treasury that God himself, he spoke to me, and he said,

Tommy o hazinede öyle parçalar vardı ki Tanrının kendisi benimle konuştu.

That's what he said you'd say.

Böyle söyleyeceğini de söylemişti.

I said he looked like a lowlife, remember that, Jake?

Adama bakıp, cidden serseri bu demiştim, hatırladın mı, Jake?

As General Lee gazed on that field of slain soldiers on that cold winter's day, he said, "It is well war is so terrible..."

General Lee, soğuk kış günlerinde gözünü ölü askerlerin olduğu alana dikmişti.

And I was gonna go get him, but then Mac said that you needed me, so then he went to find him.

ve ben onu almaya gidiyorum, Ama sonra Mac bana ihtiyacın olduğunu söyledi, sonra onu bulmaya gitti.

Is that what he said?

- Böyle mi dedi?

Is that what he said?

Böyle mi söyledi?

They said that he had gone crazy and... stabbed you, and that then the police had arrived and shot him.

Söylediklerine göre delirip seni bıçaklamış. Sonra polis gelmiş ve onu vurmuş.

He said that?

Öyle mi söyledi?

He said to my face that I don't belong here.

Yüzüme, buraya ait olmadığımı söyledi.

And he had said that.

Ve bu sözü söylemiş.

Well, earlier, ‭ you said that he was here.

Ancak daha önce burada olduğunu söylemişsin.

That's what he said, all right.

- Kesinlikle söylediği buydu.

But, hey, if it makes you feel any better, I-I read all those letters, and he never once said that he loved you.

Ama seni iyi hissettirecekse, o mektupları okudum ve bir kere bile seni sevdiğini söylemedi.

That's not what he said!

Öyle demedi!