Headspace traduction Turc
39 traduction parallèle
Okay, so we're in that headspace.
"Headspace" den inciler başladı.
That's the way he was when he was in his musical headspace.
Müziksel kişiliğine büründüğünde böyleydi.
So let's check in, see where his headspace is these days.
Gidip bakalım bu aralar kafası nelerle meşgulmüş.
You know, right after my death, you're not gonna be in a very good headspace.
Ben öldükten sonra akıl sağlığın pek yerinde olmayacak.
Kara went out on a mission where she got into this weird headspace.
Kara bir görev için bu garip katmana doğru gidiyordu.
You're listening to Headspace on WZXB Wolfbridge University radio.
Wolfbridge Üniversitesi WZXB radyosunu dinliyorsunuz.
You doing a headspace assay?
"Üst hacim boşluğu" testi mi yapıyorsun?
The headspace assay came back and showed levels of carbon monoxide in all the vics, as well as the dead lice on the businessman's head
Hacim analizi geldi ve tüm kurbanlarda ve iş adamının kafasındaki ölü bitlerde de... karbon monoksite rastlandı.
If there are any volatiles in the blood, the heat will cause them to be vaporized into gas form and... rise... into the headspace of the vial.
Kanda uçucu madde varsa ısıyla buharlaşıp gaz hâlini alır. Ve şişenin üst tarafındaki boşluğa doğru yükselir.
I, uh, need a mellow headspace when I operate.
Benim sakin kafayla operasyonu yapmam lazım.
Headspace you were in back then, losing must have seemed like the end of the world.
O zamanki aklınla, kaybetmek senin için dünyanın sonu demekti.
You got to get into your own headspace on that, but at the end of the day... Beats the hell out of waitressing.
Bu işte kendi alemine odaklanmalısın ama günün sonunda garsonluktan çok daha iyidir.
I saw inside her headspace.
Onun kafasının içini gördüm.
Look, I'm in sort of a funny headspace at the moment.
Şu an pek de eğlenecek halde değilim.
I'm tryin'to get in the proper headspace for the game tonight.
Bu akşamki maç için kafamı rahatlatmaya çalışıyorum.
So these big wheel rides become like a visionary way of Danny to explore his parents'headspace.
Böylece bu büyük tekerlekli bisikletin yolculuğu, Danny'nin ailesinin yokluğunu keşfetmesi için, bir önsezi yolu haline geliyor.
And the twins are like his mother's fantasy... fantasy headspace where, like, they're these double blue women who want to play with Danny forever and ever.
Ve ikizler de annesinin hayali gibi. Burada Danny'yle sonsuza kadar oynamak isteyen bu iki mavili kadın onun görünen hayali.
No, it's gross. And if he finds out that she's in town, he's gonna try to get back together with her, and the whole thing will end with me picking up the pieces, and I need to be in a good headspace for our woo.
Ve eğer annemin kasabada olduğunu öğrenirse onunla tekrar birleşmeye çalışacak ve bütün bu olay benim parçaları toplamamla son bulacak, ayrıca bizim fırsatımız için kafamın rahat olması gerekiyor.
I'm not in the right headspace to do a project like Grease.
Grease gibi bir müzikali oynamak için kafam müsait değil.
I need you to be in the right headspace.
Ruh halinin çok yerinde olmasını istiyorum.
We'd been at hers all weekend and you could tell I needed some headspace.
Tüm hafta sonu onun evindeydik ve benim biraz kafa dinlemeye ihtiyacım olduğunu söyleyecektin.
Jack gave you his word he would protect your headspace, yet he leaves you to your mental devices.
Jack seni fazla etkileyecek şeylerden koruyacağına söz verdi yine de yaşadıklarının çözümünü bulman için seni tek başına bırakıyor.
Jack gave you his word he would protect your headspace, yet he leaves you to your mental devices.
Jack sana kafanı rahatlatma konusunda söz vermişti ; fakat seni zihninde olanlarla başbaşa bırakıyor.
And-and you weren't in the right headspace.
Kafa olarak doğru yerde değildin.
Uh, we did a headspace analysis.
Headspace Analizi yaptık. Beni de analiz etseniz.
He even has everyone calling me Diane to help me get in the headspace.
Hatta konsantrasyonum bozulmasın diye herkesin bana Diane demesini ister.
Mm-hmm. I've read so many novels in my life and I've always dreamed that someday I would write one, but until I cleared the Axl out of my headspace, that dream felt impossible...
Hayatım boyunca bir sürü roman okudum ve bir gün kitap yazmanın hayalini kurdum ama Axl buradayken bu imkansızdı.
I am in your headspace.
Beynine girdim.
I really need to get myself out of this headspace that I'm in, so I thought I'd throw a party here tonight.
Gerçekten kendime ihtiyacım var İçeri girdiğim bu üst boşluğun dışında, Bu yüzden bu gece burada bir parti vereceğimi düşünmüştüm.
If my headspace is right, then the performance is better.
Benim ruh halim iyi olursa performansımız daha iyi olacaktır.
I'm not in that headspace.
Kafam dolu.
You know, Wes hasn't even been buried yet. I'm not in the headspace to be talking about that. I'm not...
Biliyorsun, Wes henüz gömülmedi bile.
You need to be in the right headspace.
Zihinsel olarak hazır olmalısın.
How can I be in the right headspace to find out why I caused a girl to kill herself?
İntihar nedeni olduğumu öğrenmeye zihinsel olarak nasıl hazır olabilirim?
Headspace. Headspace.
Zihinsel hazırlık.
I don't think I'm in the right headspace for this, so I'm gonna get outta here.
Kafam başka bir yerde, gitsem iyi olacak.
I'm not really in the headspace for a dance.
Gerçekten dans edecek kafa falan kalmadı bende.
But I'm not in the best headspace right now, and if I keep taking my anger out on them, they will not become great lawyers.
Fakat şu anda iyi değilim, ve eğer öfkemi onlardan çıkarmaya devam edersem, çok iyi birer avukat olamayacaklar.
I'd like a headspace analysis.
İşime yarar.