Hic traduction Turc
448,055 traduction parallèle
Nothing, I was just saying that I am surprised that you want to take over like you usually do.
Hiç, genelde yaptığın gibi sazı eline almak istemene şaşırdım dedim.
Did I ever tell you about the little boy from my neighborhood who stuttered?
Bizim mahalledeki küçük kekeme çocuktan bahsetmiş miydim hiç?
I only ask because we don't love doing it.
- Yapmayı hiç sevmediğimizden soruyorum.
No, I didn't expect it at all.
Hayır, hiç beklemiyordum.
Oh, don't beat yourself up about it.
Hiç sıkma canını.
- Nothing.
- Hiç.
Look, sometimes when I'm reorganizing my closet, I feel overwhelmed, like I'm never gonna get through it all.
Bak, bazen dolabımı tekrar düzenlerken çok bunalıyorum, hiç bitmeyecekmiş gibi geliyor.
Hey, at least you look cute.
- Hiç değilse sen güzel görünüyorsun.
What do you say those pretty peepers of yours never saw the famous gangster Phillinger and his ex-prostitute getaway driver?
O dide-i ahularınız, meşhur gangster Phillinger'ı ve eski fahişe kaçış şoförünü hiç görmedi diyelim mi?
No, don't.
Hiç uğraşma.
- No, no, nothing, baby. - Nothing.
- Hiç yavrum, hiç.
You know, I never realized how close to the edge that cinder block is to falling right on this beautiful crib.
Şu tuğlanın, bu güzel beşiğin üstüne düşecek kadar kenarda durduğunu hiç fark etmemiştim.
And, uh... and Lorraine's cool with all this?
Peki Lorraine bunları sorun etmiyor mu hiç?
My dad was planning this crazy stunt at the wedding that Lorraine didn't even know about.
Babam düğünde çılgınca bir gösteri yapmayı planlıyordu. Lorraine'in hiç haberi yokmuş ama.
Ah, I guess it never gets easier.
Hiç kolaylaşmıyor sanırım.
Oh, nothing.
- Hiç.
Oh, Pam, I-I had no idea.
Pam, hiç bilmiyordum.
Always remember that.
Bunu hiç unutma.
- I like his energy. - He doesn't have any.
- Enerjisini sevdim, hiç yok.
I wouldn't know about "flat."
"Dümdüzlük" ten hiç anlamam.
Nothing.
Hiç.
They've had to overcome biases and challenges we've never had to face.
Bizim hiç karşılaşmadığımız ön yargıları ve zorlukları aşmak zorunda kalmışlar.
I've spent a lot of time on women's websites, but none of this stuff ever came up.
Kadın sitelerinde çok vakit geçirdim ama böyle şeylerle hiç karşılaşmamıştım.
- Yeah. It's no fun watching this angry queen.
Bu öfkeli kraliçeyi izlemek hiç hoş değil.
There's no line, and Joan never had this many cars in the lot.
Kuyruk yok. Ayrıca Joan hiç bu kadar araba toplamamıştı.
No, come on, listen... the truth is, I've kind of enjoyed being super-daddy to a baby, you know,'cause I've never had that.
Kalk hadi. Açıkçası bir bebeğe süper babalık yapmak hoşuma gidiyor. Böyle bir şeyi hiç yaşamadım çünkü.
Oh, sweetie, I had no idea.
Hayatım, hiç bilmiyordum.
You know, Luke, when I woke up this morning and came to the rally... I never thought I would meet somebody like you.
Luke, bu sabah uyanıp yürüyüşe geldiğimde senin gibi biriyle tanışacağımı hiç düşünmemiştim.
Hey, not cool.
Hiç hoş değil ama.
Asking Cam to go away alone is three weeks of wounded crazy that I... I don't want to deal with right now.
Cam'den tek başıma gitmek için izin istesem üç haftalık kırgınlık yaşarız ve şu an bunu hiç çekemeyeceğim.
Do we have any corn?
Mısır var mı hiç?
That's not weird.
Hiç tuhaf değil.
I'm clueless about cars, and I really don't want her hitting Mom's weight set.
Arabalardan hiç anlamam ve onun annemin ağırlık setine çarpmasını da istemem.
At least I have a boyfriend.
Hiç değilse benim sevgilim var.
I am a woman who has never seen "Thelma and Louise."
Thelma ve Louise'i hiç izlememiş bir kadınım ben.
Either end the damn story or don't even write it!
Ya hikâyeyi bitir ya da hiç yazma!
Some of those words in all of that order, or all of those words in some of that order, or none of those words, - but let's keep some kind of order here.
Bu kelimelerin bazıları tam bu düzende, ya da bütün bu kelimelerin bazısı o düzende, ya da kelimelerin hiç biri, ama biz gene de bir düzen tutalım burada.
There are no questions you can ask that I can give answers to.
Senin sorupta benim cevaplayabileceğim hiç soru yok.
I wasn't really expecting him.
Aslında onu hiç beklemiyordum.
Never got round to it.
Buna hiç zaman ayıramadık.
You weren't any trouble.
Hiç zahmet vermedin.
Good, because I know you don't want any trouble.
Güzel, çünkü biliyorum ki hiç zahmet görmek istememiştin.
Hey, do you think homeless people ever have sex with each other?
Hey, Evsiz insanların birbirleriyle seviştiğini hiç düşündünüz mü?
This is not kick-ass.
Hiç de öyle değil.
Well, don't waste your money.
Paranı hiç boşuna harcama.
Has there been any news?
Peki haber var mı hiç?
Dr. Whale said it's beginning to look like... he may never wake up.
Dr. Whale'in demesine göre hiç uyanmaya da bilirmiş.
Then I feel sorry for those lads because they don't stand a chance.
Bu kadarcık mı? O zaman onlar adına üzüldüm çünkü hiç kaçarları yok.
There's never enough time, is there?
Zaman dediğin hiç yetmiyor mu ne?
Whether it's fast or slow or even if it doesn't move at all, but especially when the end is near.
Hızlı aksın, yavaş aksın ya da isterse hiç hareket etmesin...
Okay, Benito. Don't pay any attention to them.
Pekâlâ Benito, onların söylediklerini hiç dikkate alma.