Hilary traduction Turc
630 traduction parallèle
Hilary, my dear, this is Mr. Hammond.
Hilary, canım, Bu bey Bay Hammond.
- Hilary's nice.
- Hilary iyi biri.
Hilary's been awfully sweet.
Hilary çok tatlıydı.
Lucky shot running into Hilary Carson, wasn't it?
Şansa bak, Hilary Carson'a rastlamışsın, öyle mi?
Do you remember the day of the governor's party... when poor Hilary Carson suggested you run for election?
Valinin partisini hatırlıyor musun zavallı Hilary Carson seçime katılmanı istemişti?
Were you jealous of Hilary Carson?
Hilary Carson'u kıskandın mı?
Hilary Carson?
Hilary Carson?
- Hilary.
- Hilary.
Come along, Hilary.
Buraya gel, Hilary.
They were bid in yesterday.
MARTHA : Onlara dün bir teklif yapıldı. HILARY :
Let's show them Vindicator, Hilary.
MARTHA : Haydi onlara Vindicator'u gösterelim, Hilary.
Hilary, please.
Hilary, lütfen.
Now, really, Hilary you must learn to trust people more.
Sen gerçekten insanlara güvenmeyi öğrenmelisin, Hilary.
You see, Hilary and I are leaving for England tonight.
Hillary ve ben bu gece İngiltere'ye gidiyoruz.
Run along to bed, Hilary.
Git yatağa uzan, Hilary.
All you have to do is whistle, Mr. Burnett.
HILARY : Tek yapman gereken ıslık çalmak, Bay Burnett.
What are you doing here?
SAM : Orada ne yapıyorsun? HILARY :
I'm afraid Hilary is jealous, Mr. Burnett.
Hilary'nin kıskanacağından korkarım, Bay Burnett.
one of them say it was a shady deal all round.
HILARY : Onların biri her yönden şaibeli bir anlaşma olduğunu söylüyor.
Hilary, Mr. Taylor is an Englishman.
Hilary, Bay Taylor bir İngiliz.
- Come along, Hilary.
- Buraya gel, Hilary.
Haven't we, Hilary?
Değil mi, Hilary?
Hilary, would you like to ride a little while?
Hilary, biraz da sen binmek istermiydin?
Really, Hilary, do you call an innocent canter consorting?
Gerçekten, Hilary, sen saf ve eşkin giden biriyle arkadaşlık eder misin?
Now, Miss Hilary, don't start dreaming up any more trouble.
Şimdi, Bayan Hilary, daha çok endişe verecek rüya görmeye başlama.
There's your saddle.
HILARY : İşte eyerin.
I just bet you were.
HILARY : Seninle bahse girerim.
If you have any decency, you'll go.
HILARY : Eğer biraz terbiyeliysen, gidersin.
Hilary, that question is most certainly not to the point.
Hilary, bu sorun kesinlikle bir şey ifade etmiyor.
Are you satisfied now, Hilary?
MARTHA : Şimdi tatmin oldun mu, Hilary?
Mother, can't we stop?
HILARY : Anne, duramaz mıyız?
- Hilary, don't get involved.
- Hilary, karıştırma.
- I'm sorry. - That's all right.
- Hilary, üzgünüm.
Hilary, we're going out to select some cows tomorrow.
Hilary, biz yarın birkaç inek seçmeye gidiyoruz.
But if you find a loose cow and could slip it past Hilary... I'd eat it horns, hooves, hide, everything.
Eğer başıboş bir inek bulsaydın ve Hilary'den kaçırıp onun boynuzlarını, derisini, etini, herşeyini yerdim.
- I'm sorry, Hilary.
- Özür dilerim, Hilary.
I lied to you because I didn't want you and Hilary to turn against me... and I'm sorry.
Size yalan söyledim çünkü senin ve Hilary'nin bana dönmenizi istemedim... ve üzgünüm.
I think I'd better go to Hilary.
Ben en iyisi Hilary'nin yanına gideyim.
Look, all I've got is the two legs I stand on, Hilary... but there's room in this country to make us a place like Herefordshire.
Bak, sahip olduklarımın hepsi üzerinde durduğum iki bacağım, Hilary ama Herefordshire gibi bir yer yapmak için bize bu ülkede yer vardır.
Hilary and Mrs. Evans are worried half to death about you.
Hilary ve Bayan Evans ölecek diye endişeleniyorlar.
Hilary, get some coffee.
Hilary, biraz kahve getir.
There's Hilary and Jamie.
Hilary veJamie var.
- Hello, Hilary.
- Merhaba, Hilary.
Thank you.
HILARY : Teşekkür ederim.
Yes, thanks.
HILARY : Evet, teşekkürler.
Thanks.
HILARY : Sağol.
I think that's fine.
SAM : Güzel bir şey. HILARY :
But you ought to make yours, too, Hilary.
Ama sen de ayrıca kendi kararını vermelisin, Hilary.
- Hilary, hi.
- Hilary!
- One of Hilary's favorites.
- Hilary'nin favorilerinden.
Poor Hilary.
Zavallı Hilary.