Hops traduction Turc
210 traduction parallèle
- How many hops you made this week?
- Bu hafta kaç sïçrayïs yaptïn?
A hundred pounds'bonus a hop, and four and five hops a month.
Her uçusa yüz paund bonus, ve ayda dört bes uçus.
Know anything about hops?
Şerbetçiotunu bilir misin?
Boy, he hops to it like a drunkard at a Fourth of July barbecue.
Tanrım, şu anda temmuzda mangal başında sürekli içen ayyaşlara benziyor.
Army-Navy games, parties at the Bellevue Stratford hops at the academy, graduation hats in the air, wedding in the chapel, honeymoon.
Ordu-Donanma karşılaşmaları, Bellevue Stratford'da partiler akademiye geçiş, mezuniyet şapka fırlatmalar, kilise düğünü, balayı.
Fifty hops.
50 kere zıpla.
Mooning around the kitchen till he wants something, and then she hops like a blooming kangaroo!
Efendisi bir şey isteyene kadar mutfakta avarelik ediyor ama sonra kanguru gibi yerinden fırlıyor.
He knows someone's got to, Rog but let me pull something out of a hat and we'll see if it hops.
Birinin yapması gerektiğini biliyor, Roger bir deneyelim derim ben. Bakarsın faydası olur.
- Whoops!
- Hops!
The Boyar yells, hops about like a flea.
Boyar bağırır, bit gibi zıplar.
How Kozlik fared in Boleslav with the captain of the royal regiment ( this man was once a merchant who brewed from hops.
Kozlik, kraliyet alayının Yüzbaşısı, şerbetçiotuyla demlenmiş ve bu yüzden... lakabı "Bira" olan eski bir tüccar ile
They got one that hops. It'll box you. It carries things in its tummy.
Zıplayarak yürüyorlar, adama yumruk atıyorlar, karınlarında bir sürü şey taşıyorlar, Jake.
Oops, how much?
Hops, kaça?
She gets naked... Gives a few shots... Hops in bed with the patients...
Soyunuyor, birkaç iğne yapıyor hastalarla hiç utanmadan yatağa atlıyor.
He pays his fare and rides a stage, then off he hops... and see the rage.
Parasını ödüyor ve otobüse biniyor, daha sonra iniyor... ve şu öfkeye bir bakın.
What's green and hops from tree to tree?
Ağaçtan ağaca atlayan yeşil şey nedir?
When the job is done, he hops onto a twig and timidly invites his wife to inspect it.
İşi bitince, bir dala konuyor ve eşini tedirgin bir şekilde yuvayı incelemesi için davet ediyor.
I've asked for a town where I can raise hops.
Umutlarımı koruyabileceğim bir yer istemiştim.
Without hops we have no beer.
Umut olmayan bir yerde hiçbir şey yetişmez.
I hops you're not going to keep me waiting today.
Umarım bugün beni bekletmezsin.
I come from the cellar, from hops and malt.
Kilerden, arpa ve mayadan yapıldım.
Open air places, school hops, any chance, off I went.
Açık hava yerleri, okuldaki danslar her fırsatta gidiyordum.
When you do, it's usually about this tough old bird who's about two and a half hops ahead of everybody else.
Eğer varsa, genellikle şu eski kuş hakkındadır, diğer herkesten 2,5 adım önde olan hani.
I'd be willing to drop this whole thing... if you could persuade Mr. Lancer into showing us... how he hops into that sports car on TV.
Her şeyden vazgeçmeye hazırım eğer bay Lancer'i ikna eder de TV'de, arabanın içine nasıI atIadığını gösterirse. Gerçekten memnun oIurum.
Small hops in place.
Olduğunuz yerde zıplayın.
Guys will come and guys will go, but your dad will always be your dad... until he can't take it anymore and he hops on a freight train.
Erkekler gelip geçicidir, ama baban her zaman babandır ta ki dayanamayıp, bir yük treni ile evden kaçana dek.
So the frog accepts the idea. Scorpion hops on the frog's back.
Kurbağa bunu kabul etmiş ve akrep onun sırtına atlamış.
Everything out here that flies, walks, hops or crawls has got a use.
Buralarda uçan, yürüyen, zıplayan, sürünen herşey bir işe yarar.
These foods are : corn, barley, oats, garlic, onions, mustard, almonds, beans, soy, peas, parsley, artichokes, lettuce, tea, hops, pepper, chestnuts, salmon, sardines, tuna, cow milk protein, cow casein, goat casein, Swiss cheese, gorgonzola, Dutch and pork.
Yiyecekleri sayayım ; mısır, arpa, yulaf, sarımsak, soğan, hardal badem, fasulye, bezelye, barbunya, maydanoz, enginar, kıvırcık salata çay, beziryağı, biber, kestane, som balığı, sardunya, ton balığı süt albümini ve kazein, gravyer peyniri, parmesan peyniri provolone peyniri, Hollanda peyniri, İtalyan damarlı peyniri ve domuz.
Fourscore and seven years ago... we took the finest hops and barley... to brew a refreshing, full-bodied lager.
80 ve 7 yıl önce tadı yerinde ve taze bira yapmak için en iyi şerbetçiotu ve arpayı aldık.
They're covering their tracks, a dozen hops so far.
Her kim ise, izini siliyor, şimdilik 12 değişik istikamet.
With short hops you can't make a dime.
Kısa mesafelerde kuruş bile yapamazsın.
The rest is clogged with malted hops and bong resin.
% 1,5. Gerisi şerbetçiotu ve üzümle doludur.
So he's sitting there, and just that second his little 5-year-old daughter hops up on the table.
Orada otururken, tam o anda.. .. beş yaşındaki küçük kızı masaya sıçrar.
"The rabbit hops, the spider crawls, but the camel spits".
"Tavşan zıplar, örümcek sürünür, ama deve tükürür".
A cab hops a curb :
Bir araba kaldırma çıksa.
So you're still selling hops and drugs to Cheryl and Phil Roy.
Hala Cheryl and Phil Roy'a hap ve uyuşturucu satıyorsun.
When a man hops out at you in the dark on one foot you don't tend to notice how long his sideburns are.
Karanlıkta bir adam tek ayağıyla üstünüze zıpladığında favorileri ne kadar uzundur pek fark etmiyorsunuz.
Well, were they like big, loping hops?
Peki, zıplamalar uzun, kesintili miydi?
Or just little hops?
Yoksa kısa mıydı?
They were hops, for God's sake.
Zıplamaydı işte yahu.
- Is your testimony that all hops look alike?
İfadeniz tüm zıplamaların birbirine benzediği mi?
And Joey, he just jumps up throws his crutches to the ground and hops off.
Ve Joey, ayağa fırlıyor koltuk değneklerini yere atıyor zıplaya zıplaya uzaklaşıyor.
We had to time our hops all night.
Tüm gece sıçramalarımızı ayarlamak zorunda kalmıştık.
I got hops, baby!
Sıçradım dostum, bastım!
I got hops. Center court.
Ortayı alın, orta alan beyler.
How your mind hops about.
Aklınız nasıl da bir karış havada
So she hops on a plane.
O da bir uçağa atladı.
Whoops!
Hops!
Come on, wake up. Wake up. Hops.
Uyanın hadi!
She hops.
Bana ait olmasalar bile.