English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ H ] / Hospice

Hospice traduction Turc

369 traduction parallèle
When do we reach the hospice? You should've seen it. Hundreds of mothers.
Düşkünler evine vardığımızda onları görmeliydiniz.
He works to keep her out of the hospice.
Kızını düşkünler evinden uzak tutmaya çalışıyor.
I was told you spent your life in an hospice.
Sana bir düşkünler hastanesine yatmanı söylemiştim.
I want to create an hospice to bring shelter to the poor.
Bu zavallıların sığınıp korunabilecekleri bir düşkünler yurdu yaratmak istiyorum.
Why you put grandma into a hospice?
Neden büyükannemi huzur evine yatırdın?
But how one could chose the hospice?
Huzur evini nasıl düşünürsün?
The hospice exists, right?
Huzur evlerinin yapılma sebebi nedir?
He has lived in this hospice for the last 4 years.
Son 4 yıldır bu yaşlılar evinde yaşadı.
He told me that he would have him commited at the hospice.
Bu'aklını yitirdi'muhabbeti için.
Comfortably seated and nursed. At the hospice.
O aslında kraliçeler gibi yaşama şansına sahip.
The hospice of Sainte Marie-du-Mont.
Saint Marie-du-Mont bakımevine.
He resides at the Lincoln Presbyterian Hospice on 138th Street.
Şu anda kaldığı yer Lincoln Presbyterian Bakımevi, 138. Cadde'de.
It's a euphemism for "hospice".
Kendi rahatını düşünüyor.
In a hospice, no.
Hastane olmaz.
Every time I sneeze... it's like I'm four sneezes away from the hospice.
Her hapşırdığımda düşkünler evine yaklaşıyor gibiyim.
- Anita Risberg, a nurse at the hospice.
Anita Risberg, bakımevi hemşiresi.
Can I go back to the hospice?
Bakımevine dönebilir miyim?
Grace gave up custody when she entered the hospice.
Grace bakımevine girince velayeti ona verdi.
She entered the hospice to die.
Bakımevine ölmeye geldi.
- Old hospice joke.
Eski bir bakımevi esprisi.
The people at the hospice are great.
Bakımevindekiler harikadır.
Herbie receives regular visits from his local hospice workers.
Bakımevi çalışanları Herbie'yi düzenli olarak ziyaret ediyor.
The hospice worker and I, we talk very close together, and we trust each other.
Bakımevi işçisi ve ben çok samimi olduk ve birbirimize güveniyoruz.
It's Peggy, the nurse with the hospice.
Ben Peggy, bakımevi hemşiresiyim.
I just blacked out then and... I woke up in this hospice.
Sadece benim gözüm karardı, sonra ve... şu bakım evinde uyandım.
You both would be very valuable in my hospice.
- İkinizde düşkünler evimde oldukça değerli olurdunuz.
- Where is your hospice?
- Düşkünler evin nerde? Burada yukarıda.
You mentioned opening a hospice.
- Bir düşkünler evi açmaktan bahsetmiştin.
She's not the hospice type.
- O düşkünler evi tipinde biri değil.
Najara, your hospice Why don't you start it in the village you're going to take tomorrow?
- Najara... düşkünler evin... neden yarın alacağın köyde onu başlatmıyorsun?
As you travel, I want you to tell all you meet who are sick and suffering, that I am here...,... That I am opening a hospice here to care for them.
Seyahat ederken, karşılaştığınız hasta ve acı çeken herkese burada olduğumu... onlara bakmak için burada bir düşkünler evi açacağımı söyleyin.
Are you really going to open a hospice?
- Gerçekten bir düşkünler evi açacak mısın?
That's what Hospice can take care of for you.
Onu hastanedeki servis halleder.
If you're happy with Phil taking care of him, fine... but contact Hospice to arrange for the body.
Phil'den memnunsan çok iyi, ama... cenaze için hastaneyi ararsın.
Hospice will take care of all the technical things.
Hastane servisi tüm teknik işleri halleder.
There's the number of Hospice.
İşte, telefon numarası.
They also talk about that hospice we were gonna start.
- Ayrıca başlayamadığımız şu düşkünler evinden de bahsettiler.
You know, Sam, Ruby tells me that you work at a hospice.
Biliyorsun Sam, Ruby bana senin düşkünler evinde çalıştığını söyledi.
Not if I went to the hospice.
Misafirhaneye gidersem olmaz.
I think we should explore home hospice care.
Bence ona evde bakmayı bir düşünmelisiniz.
and we called Social Services to help set up the hospice care.
Sosyal Servis hazırlanıyor.
- A hospice?
- Misafirhane mi?
A hospice.
Misafirhane.
- Hospice?
- Misafirhane mi?
- Hospice.
- Misafirhane.
Did she say anything about that place, the hospice?
Misafirhaneyle ilgili bir şey söyledi mi?
Your friend looks more in need of a hospice than a temple.
Arkadaşının tapınaktan çok hastaneye ihtiyacı var gibi.
I have to take Isabel back to the hospice.
- Christian? - Efendim hayatım?
I came home from the hospice after visiting Isabel to find him lying on the floor.
Isabel'i ziyaret ettikten sonra eve geldiğimde yerde yatıyordu.
That rifle was reported stolen by a hunter in Newcastle, Wyoming, in July, and the oxygen tanks used to keep the girl alive were stolen from a hospice in Fort Collins, Colorado, in August.
Silahın Newcastle, Wyomin de Temmuz da bir avcıdan çalındığı rapor edilmişti. ve kızın canlı kalmasını sağlayan oksijen tankları Colorado daki Fort Collins hastanesinden Ağustos ayında çalınmış
A day in the hospice?
Orada bir gün mü?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]