Hydro traduction Turc
176 traduction parallèle
They may be putting him in the hydro room right now.
Şu an belki banyo yaptırıyorlardır.
I left the water running on that Simmons dame in a hydro tub!
Simmons hanımın küvetindeki suyu açık bıraktım.
Wilkes, relieve Kellogg in Hydro, eh?
Wilkes, Kellogg'dan kaplıca nöbeti devral.
Hydro. Hydrotherapy!
Kaplıca, kaplıcaya!
I come from Telemark, near the Norsk-Hydro factory.
Telemark'tan geliyorum. Norveç'teki ağır su tesisi yakınından.
"Be placed... on the Hydro ferry... Sunday morning."
Ağır su Pazar günü gemiye yüklenecek. "
It's controlled by hydro-mechanical servo valves.
Hidro-mekanik servo valfları tarafından kontrol ediliyor.
But these farms are in the vicinity of the Engels Hydro-Electric Complex, aren't they?
Fakat bu çiftlikler Engels Hidroelektrik Kompleksi'nin yanında değil mi?
His target, the Engels Hydro-Electric Complex.
Hedefi, Engels Hidroelektrik Kompleksiydi.
And then, concealed in the defendant's hotel room was a piece of microfilm which, when enlarged, proved to be photographs of the Engels Hydro-Electric Complex marked here and there for demolition.
Daha sonra sanığın kaldığı otel odasına gizlenmiş bulduğumuz mikrofilmi büyüttüğümüzde gördük ki Engels Hidroelektrik Kompleksi ve kapsadığı alan üzerinde işaretlenmişti.
Powerful enough to destroy the entire hydro-electric complex.
Gücü tüm hidroelektrik kompleksini yıkmaya yeter.
- See you in the hydro toner.
- Hidro toner'de görüşürüz.
And here's her Enderol, four times a day, after meals and at bedtime, and her Hydro Diudril twice a day and don't forget.
Bu Enderol, bunu günde dört kez alacak... yemeklerden sonra ve yatmadan önce, HydroDlURlL de günde iki kere... sakın unutma.
- I miss that hydro massage machine... back in the old high school gym.
Eski lisemdeki su masajı makinesini özledim.
Trade name is Hydro-pore.
Markası Hydropore.
These are hollow points, but not hydro-shock hollow points.
Bunlar oyuklu mermi, ama su-tepkili oyuklu mermi değil.
You might remember me from such films as...
Beni, The Boatjacking of Supership 79 ve... The Man With the Hydraulic Arms gibi filmlerimden hatırlarsınız. Hydro :
Now, Honey, Kabral, Roy boy, and myself- - we'll guard the hydro plant.
Şimdi, Honey, Kabral, Roy Boy ve ben hidroelektrik santralini koruyacağız.
We're just minutes away from blowing this hydro plant to kingdom come.
Bu hidroelektrik saçmalığını havaya uçurmaya birkaç dakikamız kaldı.
We'll tally it like, uh, pure hydro.
Bu toprağın değeri saf suya eşit.
- I just want one sip of hydro!
- Sadece bir yudum su istiyorum!
I'd be lucky to get half a hydro ration out of that.
Su arıtıcısı tam randımanlı çalışmıyor.
Hydro-volume has decreased more than seven percent in the last year alone.
Yalnızca geçen sene yüzde yediden fazlasını kaybetti
If it's malfunctioning, that would explain the loss of hydro-volume.
Eğer arıza yaptıysa, bu su kaybını nedenini açıklar.
It would create a hydro-dynamic shock wave.
Hidro dinamik şok dalgası yaratacaktır.
They just pop your spine with a little hydro-gun.
Sadece omurganı bir hidrotabancayla çabucak deliyorlar.
I think you should know this transdermal hydro-elastic regenerator is well within the realm of possibility.
Bilmelisin ki bu harici hidroelastik oluşturucu gerçekten yapılabilir.
We're imagining lakes, although we imagine they're made of hydro-carbons, but still we feel comfortable with that concept.
Hidrokarbonlardan meydana gelen göller olduğunu düşünüyoruz.
Power was out for three hours in eastern metro because of downed hydro lines.
Azalan su hatları nedeniyle şehrin batı bölgesinde üç saatlik enerji kesintisi yaşandı.
Yeah, under the right conditions any hydro-carb can be an accelerant.
Evet, doğru şartlar altında her türlü hidrokarbon yanıcı madde olabilir. - Teşekkür ederim.
Two other teachers and I once took a hydro-skimmer out onto a small tributary in the Amazon.
Diğer iki öğretmen ve ben bir keresinde bir hidro-kayak ile
That pipe is hydro-honium steel.
O boru Hidronyum çeliğinden yapılmış.
But I was thinking... since the pipe Borlik's magnetized to... is made of hydro-honium steel... perhaps if we found a larger source of it...
Ama düşünüyordum da... Borlik'in yapıştığı boru.. hidronyum çeliğinden yapılmış olduğuna göre... belki daha büyük bir manyetizma kaynağı bulursak... onu borudan çekip alabiliriz.
Good, we have any of that hydro-crap on board?
İyi fikir, borda da hiç hidronyum hurdamız var mı?
I've located three sources of hydro-steel. Two are in the neural cluster cooling rods.
Üç faklı hidronyum çeliği kaynağı belirledim ikisi sinir hücresinin soğutma rotlarında.
The cryo-chambers you brought aboard are lined with hydro-steel.
Bordaya getirdiğin buz odaları astar malzeme olarak hidronyum çeliğinden yapılmış.
This is hydro-steel.
Bu hidronyum çeliği.
, to buy some hydro gear, get a really good crop of dope sell that, re-invest the money and then he's making some serious cash. The mistake those guys alway s make is bringing guns into the picture.
Brownieleri satıp... parayla hidro aleti alıp... iyi kalite ot dikecek, onu satıp parayı tekrar... yatırım yapıp nakit para kazanacak.
This here, Mr. Green, and that's Hydro, in the back.
Buradaki Bay Green ve şu da Hydro, arkadaki.
I got the kind, daffy fucking bud, man... the hydro nuggety-nugs... red fiber... herbal medications sweep upon the nation.
Delirten birşey yapıyorum, adamım... hidro nuggety-nugs... kırmızı lifli... Ülkenin en iyi bitkisel ilaçları...
Stay Hydro, Stay Hydro.
Hadi beyler yarışıyorsunuz.
See if they'll do it for one ounce of BC Hydro.
30 gram ot verirsek yaparlar mı öğren.
Engage hydro system.
Hidrolik sistemi çalıştırın.
Hydro systems engaged!
Hidrolik sistem çalıştırıldı.
That hydro will be here tomorrow.
O su kürü yarın burada olacak.
You know, when the Hydro-Electric flooded the valley, they... they left the old town there.
Baraj suları vadiyi doldurunca, eski kasaba orada kaldı.
Pooh went back to the West Side to cop some hydro.
Pooh batı yakasına, ot almaya gitmiş.
Soon as we get the hydro, we can run this city like the fuckin'mob.
Hidroyu alır almaz bu şehri mafya gibi yönetiriz.
We're getting the fucking hydro.
Gidip hidroyu alıyoruz.
Stole the last pound of hydro weed for the party.
İki kapımı da kırmışlar. Parti için sakladığım, suda yetişmiş yarım kilo otu çalmışlar.
It's hydro.
Hidro tarım.