English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ I ] / I'm allowed

I'm allowed traduction Turc

2,889 traduction parallèle
Unfortunately I'm not allowed to discuss my former life or engage in any nonplatonic relations, practice religion in public, or eat any nonfresh, unhealthy food like that found anywhere outside Subway.
Maalesef, yaşadığım hayatı tartışmaya izinli değilim. veya herhangi bir platonik olmayan ilişki yaşamaya, veya toplum içinde dini ibadete, veya taze olmayan, sağlıksız şeyler yemeye. bunun gibi Subway'den başka bir yer bul.
He allowed you my hand only because I begged with teary eye, wet with thoughts of love.
Seni sadece yaşlı gözüm ve aşk düşüncelerim ile yalvardığım için kabul etti.
Am I allowed to say that about a woman I accidentally had a baby with?
Kazara çocuk sahibi olduğum kadın için bunu söyleme iznim var mı?
How come you're allowed to scowl and I'm not?
Nasıl oluyorda sen surat asabiliyorsun ama ben asamıyorum?
So you are the only one I'm allowed to talk to, and I would really appreciate it if you would agree with me.
Yani konuşmaya hakkım olan tek kişi sensin, ve bana katılırsan gerçekten minnettar olurum.
I don't know if I'm allowed to share that kind of confidential information...
İznimin olup olmadığından...
If I'm gonna marry this guy, I think I'm allowed to Google him.
Bu adamla evleneceksem, onu araştırmaya iznim var sanırım.
No, I'm not allowed to.
Hayır, izin vermediler.
I'm not allowed to give out her number.
Numarasını vermeye iznim yok.
I'm not sure if you're allowed to say that.
Bunu söylemeye izniniz var mı emin değilim.
I'm allowed to miss them, okay?
Onları özlemeye hakkım var, tamam mı?
"Why?" isn't a question I'm allowed to ask.
"Neden?" sorusunu sormaya iznim yok.
She's not allowed to be outside of the ambulance, but I'm sure she looks just beautiful in there.
Kendisinin ambulans dışına çıkması yasak. Ancak eminim ki dünyalar kadar güzeldir.
Gee, am I still allowed to hear you play?
Hâlâ seni çalarken dinlememe müsaade var mı?
The guess the only thing I can think of is that with all the drama it's kinda allowed me to fly under the radar.
Sanırım tüm bu yaşanan olaylar yüzünden ben fazla göze batmıyordum.
I'm allowed to have more than four.
Dörtten fazla içebiliyorum.
He was just being a major dick to a relatively known user, and for the fun of it we started trolling and then I guess we figured we had a moral high ground which allowed us to get people on our side.
Nispeten tanınan bir kullanıcıya tam bir hıyarlık ediyordu, ve sadece eğlencesine trollemeye başladık. sonra insanları kendi safımıza çekebildiğimiz ahlaki bir anlayışımız vardı.
Am I even allowed to be here?
Burada olmaya hakkım yok mu?
Yes, well, in any event, I'm not allowed to discuss it.
Yine de ne olursa olsun, bundan bahsetmem yasak zaten.
Haven't I warned you before that you're not allowed to hit the suspect?
Seni daha önce uyarmadım mı? Şüphelilere vuramazsın!
Oh, wait, no, I don't know if I'm allowed to sit in the chair yet.
Bekle, hayır, sandalyeye henüz oturmak için iznim var mı bilmiyorum.
I'm not allowed to have real tattoos.
Gerçek Dövme için henüz iznim yok.
But I'm not allowed to.
Buna iznim yok ama.
- Could I please be allowed to use Anita?
Anita'yı kullanabilme iznim var mı?
- Am I allowed to?
- Buna iznim var mı?
- I'm not allowed to go outside?
- Dışarı çıkmama izin yok mu?
I'm not allowed to reveal what I know about the password.
Şifre hakkında bildiklerimi göstermeye iznim yok.
Well, I'm afraid I'm not allowed to tell you that.
- Şey, korkarım ki bunu sana anlatmaya yetkim yok.
Um, I'm not even allowed to use an electric toothbrush.
Benim elektrikli diş fırçasını bile kullanmaya iznim yok.
I'm not allowed to say.
Söylemeye iznim yok.
Aren't I allowed a-a, uh, a phone call or something?
Bir telefon hakkım ya da öyle bir şeyim yok muydu benim?
I trust your stay on our little island has allowed for reflection, that past mistakes won't be repeated.
Umarım küçük adamızdaki ikametin geçmiş hataları tekrarlamaman gerektiğini anlamanı sağlamıştır.
- I'm not allowed to let you go...
- Gitmene izin vermeyeceğim.
I have never benefited financially from elected office. But others were allowed to prosper.
Ben hiçbir zaman ekonomik çıkar sağlamadım.
Was it a mistake to hand you a job that allowed you to actually serve your community? I don't intend any disrespect.
Sana iş verip, kendi insanlarına hizmet etmene yardımcı olmak mı hataydı?
I'm not allowed access to the Marshals'database.
Polislerin veritabanına giriş iznim yok.
I'm not allowed to say it's mandatory, so let's just call it "compulsory."
Buna "zorunlu" diyemiyorum, o zaman "mecburi" diyelim.
I'm allowed to talk about my wife with my therapist.
Terapistimle karım hakkında konuşacağım tabii ki.
I think SisterAct 2 was the only movie that she was allowed to see.
Sanırım SisterAct 2 * izlemeye, izni olduğu tek filmdi.
There are things I've done in the last few months, behaviour that I have in myself allowed and have condemned in you.
Son birkaç aydır yaptığım şeyler var. Kendime izin verdiğim ama sende ayıpladığım davranışlar.
I'm allowed to ask you things.
- Konuşurum.
I'm sorry, sir, but you're not allowed in here.
Özür dilerim efendim ama buraya giremezsiniz.
I'm not allowed to talk about it.
Bu konuda konuşamam.
Well, I'm not allowed to give out that type of information without a signed release form.
Yazılı ve imzalı bir belge olmadan size o bilgiyi vermeye yetkim yok.
I'm afraid you're not allowed to.
Korkarım buna da izin verilmiyor.
I'm not even allowed to use tampons, because my mom thinks, "oh, it takes away your virginity."
Çünkü bekaretimin gideceğine inanıyor.
Guys, I-I know we're still technically trying to determine if I'm allowed to weigh in on this, but I have an idea.
Çocuklar, biliyorum hala teknik olarak söz hakkım olup olmadığını çözmeye çalışıyoruz ama bir fikrim var.
I'm always getting... my mexicans confused... which I'm allowed to do, because I'm mexican.
Meksika yemeklerimi hep karıştırıyorum... ki yapmama izin verilir, çünkü ben Meksikalıyım.
I'm really not allowed...
Gerçekten diyemem...
♪, thanks to my sister Sloan, I was allowed to witness one of nature's most wondrous and magical moments...
Kız kardeşim Sloane sağolsun, doğanın en harikulade ve büyülü anlarından birine şahit olma şansım olmuştu...
How come Josie's allowed to have a friend move in but I'm not?
Nasıl oluyorda Josie'nin arkadaş kabul edebiliyor da ben edemiyorum?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]