I'm doing it traduction Turc
6,539 traduction parallèle
I'm doing this show in the Hollywood Hills and... it's a, a private residence.
Hollywood'da gösterim var, ... özel bir rezidansta.
Extra. Oh, I'm doing it. I'm teasing you now.
Yapıyorum, şu an seninle dalga geçiyorum.
- I'm not doing it.
- İşi kabul etmiyorum.
I'm not doing it.
İşi kabul etmiyorum.
Could I die doing it?
Ölme ihtimalim var mı?
I'm only doing it for Violet.
Bunu Violet için yapıyoruz.
All right, I'm doing it.
Pekala, yapıyorum.
And then I'm at work doing what I do, and it just works out really great.
Sonra da ben de yapmam gerekeni yapıyorum. Ve böylece çok iyi işliyor.
I'm doing it, but I feel awful.
Eğleniyorum, ama berbat hissediyorum.
I'm doing it!
Yapıyorum!
It means, no, I'm not doing that.
Hayır, yapmayacağım demek.
Listen, man, just wanted to say it was a pleasure meeting you, and I look forward to doing some biz.
Tanıştığımıza çok memnun oldum ve beraber çalışmaya can atıyorum.
I'm the only one who knows why he's doing it.
Neden bunu yaptığını bilen tek kişi benim.
Whatever he's doing up there in that tavern, I'm certain it's towards the end of prevailing in this fight.
O barda her ne yapıyorsa bu savaşı önlemeye yönelik olduğu kesin.
I'll be the one doing it.
Bunu yapan ben olacağım.
Look, it-it's not how I pictured it either, but I'm still glad we're doing it.
Benim de hayalimdeki düğün böyle değildi ama yine de evleneceğimiz için mutluyum.
How in the fuck am I supposed to prepare to carry five million pieces of eight across an ocean without anybody knowing I'm doing it? !
5 milyon reali kimseye sezdiremeden nasıl okyanustan geçirmeye hazırlanmamı bekliyorsun lan sen?
After everything that's happened, I'm gonna start doing things differently around here and I need you to do it with me.
Tüm bu olanlardan sonra, burada bazı şeyleri değiştirmemiz lazım ve bunda benimle olmana ihtiyacım var.
I'm doing it, but don't you two look at my arse!
Tamam yapıyorum ; ama ikinizden biri götüme bakmayacak!
I'm doing it because you look so beautiful.
Hayır fotoğraf çekiyorum çünkü çok güzel duruyorsun.
I mean, it has been really hard. And you can tell The Centre that it's something that's been on our minds, and we're doing what we need to be doing.
Bu durum çok zor geldi ama Merkez'e bunun sürekli aklımızda olduğunu ve gereken her şeyi yaptığımızı söyleyebilirsin.
This thing I'm doing, it's... it's taking a bit longer than I thought.
Bu yapacağım şey düşündüğümden daha fazla vakit alacak.
But, uh, I didn't really know what I was doing, so I just put my finger in it.
Ama ne yaptığımı bilmiyordum. O yüzden parmağımı içeriye soktum.
What we're doing right now... It's all I got, and I've never lied to you.
Şu anda yaptığımız şeyse elimde kalanlar.
I know we said we'd never do it, but then I saw this, and I was like, "fuck it, we are doing it this year."
Bunu asla yapmayacağımızı söylediğimizi biliyorum ama bunu gördüm ve "Salla gitsin. Bu yıl bunu yapıyoruz!" dedim.
I'm not going to hire him. And frankly, I'm not going to let you bully me into doing it.
Onu işe almayacağım ve açıkçası bana zorla bir şeyler yaptırmana izin vermeyeceğim.
I'm doing it right now.
Şu an ediyorum.
I'm not doing it without you.
Sensiz yapmıyorum.
And you want to know who I'm doing it with?
Kimle yaptığımı bilmek ister misiniz?
I'm doing it right now.
Şu an bakıyorum.
They ain't ready for it, but I'm telling you, Bessie's doing big things, man, and you on bass, you on horn.
Hazır değiller ama size şunu diyorum : Bessie büyük işler beceriyor. Sen basta olursun, sen de...
Ain't nobody doing it like I'm doing it.
- Kimse benim yaptığım gibi yapamaz.
I think what is, is everything that excites me is what he's doing and not how I'm reacting to it, and not how it's affecting my brain.
Bence beni heyecanlandıran şey onun yaptığı şeyler yani beni nasıl etkilediği değil veya benim beynimi nasıl etkilediği değil.
But do you want me to walk you through it as I'm doing it,
Ama yaparken üstüne düşeyim mi yoksa öylesine yapayım mı? - Öylesine yap geç.
And then... and then I just kept doing it.
Sonra... sonra da sadece bunla uğraştım.
And I've been doing it all my life, and long before I first saw this house five years ago.
Hayatım boyunca bunu yaptım. Bu evi beş yıl önce ilk kez görmeden çok önce bile.
It means I hope they sit me behind someone very clever at the examination, so I can take a peek at what he is doing.
Umarım sınavda arkama zeki biri gelir de böylece ne yaptığına bakarım demek oluyor. - Aafrin!
Come back to the stool and like, breathe heavily, and he's still doing this little strut that he does, looking around and I'm like, "Oh, Dad, it's going to be a hard night."
O hala yaptığı küçük çalımları yapıyordu etrafıma baktım ve dedim ki, "Baba, zor bir gece olacak."
It's, "I'm just doing my job."
"İşimi yapıyorum"
Or I'm doing it for you.
Ya da ben sizin yerinize yapıyorum.
- I'm not doing it.
- Yapmayacağım.
I have class once a week, and then the rest of the week is just mine to do whatever I want with, so it's like I'm doing kind of like home economics stuff.
Haftada bir gün dersim var ve haftanın geri kalanında istediğimi yapabilirim. Ev ekonomisi çalışmaları falan yapıyorum.
And if we're gonna have this incredible, explosive, sexually collaborative, musical, love relationship, which I can totally see, to be honest with you, maybe right now what you need to be doing is exploring and embracing your freedom and figuring out what it is that you really, really want.
Eğer bu inanılmaz, tutkulu, cinselliği paylaştığımız müzikal, aşk dolu ilişkiyi yaşayacaksak ki dürüst olmak gerekirse bunu açıkça görebiliyorum belki de şu an yapman gereken şey kendini keşfedip, özgürlüğünü kucaklayıp gerçekten ama gerçekten istediğin şeye karar vermen.
It's probably wrong that every time I see a dead body I think, What the hell am I doing with my life?
Ne zaman bir ceset görsem "Hayatım için neler yapıyorum?" diye düşünmem muhtemelen kötüdür.
I know how difficult it is for you to see the scope of what we're doing here, but that's why I need the three of you.
Burada yaptığımız şeyin önemini kavramanın senin için ne kadar zor olduğunu biliyorum. Bu yüzden üçünüze de ihtiyacım var.
- You better start looking closer, Hot Zone, because I'm the guy who's doing it.
- Daha iyi baksan iyi edersin Tehlikeli Alan, çünkü çabalıyorum burada.
Can't you see I'm doing it to cover the smell?
Bunu kokuyu kapatmak için yaptığımı anlamıyor musun?
This thing we've been doing, please, I'm so sorry if I've been leading you on, but it's got to stop.
Aramızda geçen bu şeyin, lütfen, seni zorladıysam özür dilerim ama bitmesi gerek.
It was a window into the world of cinema that I hadn't had before, because it was a director simultaneously talking about his own work, but doing so in a way that was utterly unpretentious and had no pomposity.
REBECCA Sinema evrenine doğru, daha önce bakmadığım bir pencere açılmıştı. Çünkü bir yönetmen kendi külliyatından bahsederken, tamamıyla mütevazı bir tavır takmıyor ve gösterişten uzak duruyordu.
Like it or not, I got business I'm doing in there.
Hoşuna gitsin ya da gitmesin, iş yapıyoruz orada.
I'm doing it right this time.
Bu sefer doğru şekilde yapacağım.
i'm doing it again 23
i'm doing it now 24
i'm doing it for you 27
i'm doing well 24
i'm doing great 97
i'm doing my best 94
i'm doing good 49
i'm doing okay 46
i'm doing just fine 28
i'm doing something 18
i'm doing it now 24
i'm doing it for you 27
i'm doing well 24
i'm doing great 97
i'm doing my best 94
i'm doing good 49
i'm doing okay 46
i'm doing just fine 28
i'm doing something 18