I'm in position traduction Turc
1,526 traduction parallèle
I condemn the actions of their soldiers but I'm in no position to judge the Ori or their message.
Askerlerinin hareketlerini lanetliyorum, ama Ori'ı ya da mesajlarını yargılayacak konumda değilim.
Not that I'm in a position to ask you...
İstekte bulunabilecek bir durumda olmasam da...
I'd have probably done the same in his position.
Yerinde olsam, muhtemelen ben de aynı şeyi yapardım.
- I'm in position.
- Yerimdeyim.
I realize this places you in an awkward position, but, Ziva...
Tuhaf bir durumda kaldığının farkındayım ama- -
I'm not really in a position to make judgements.
- Buna karar verebilecek bir pozisyonda değilim.
I changed the position for eight times in one day.
Yatağımın yönünü günde sekiz defa değiştirdim.
Well, the networks are incompetent if... you need to get your message out or you have a demand, I'm in a much better position to do that for you
Eğer..... iletmek istediğin bir mesaj ya da bir talebin varsa bunu senin için yapabilecek çok daha iyi bir pozisyondayım.
Though, I'm not in the position to lecture you.
Yine de her ne kadar sana ders verecek pozisyonda değilsem de.
In her position, I can't say I wouldn't have done the same thing, Tony.
Onun durumunda olsam aynı şeyi yapmazdım diyemem, Tony.
I put you in a terrible position, and I'm sorry.
Ve seni çok kötü bir pozisyona soktum. Ve özür dilerim.
I'm in position.
Pozisyonumu aldım.
In the wake of yesterday's events, I've realized that my position on the Supreme Court nomination hearings has been overshadowed by my wife's abduction, and though it's in no way an excuse, her disappearance has taken its toll on my... emotional and mental well-being, and I hope Judge Rainer can forgive my earlier comments pertaining to his character.
Dün olanların ardından,... eşimin kaçırılmasıyla gölgelenen,... Yüksek mahkeme seçimlerindeki,... durumun farkına vardım,... bu bir mazaret değil ama onun kayboluşu benim duygusal ve zihinsel olarak karar vermemi güçleştirdi,... ve umarım Yargıç Rainer onun karakteri hakkında yaptığım yorumlar nedeniyle beni affeder.
* Well, I'm in no position to judge'em *
* Tabi, onları yargılayacak noktada değilim *
I kind of put you in a bad position out there, huh?
Sanırım seni zor durumda bıraktım, ha?
You see, you and I are kind of in the same position, because I just broke up with this guy, and he refuses to move on.
Görüyorsunuz, sizle aynı durumdayız çünkü ben de erkek arkadaşımdan yeni ayrıldım, ve devam etmek istemiyor.
I'm in no position to be judging or organizing anyone else's.
Kimseyi yargılayacak ya da yönetecek bir durumda değilim.
I think we both wanted it to mean something because... you didn't want to have to feel like that guy that cheats on his wife, and I di't want to have to feel like that girl who put you in that position in the first place.
Sanırım ikimiz de, bunun bir anlamı olmasını istedik... Sen, karısını aldatmış bir adam gibi hissetmek istemedin, ve ben, seni bu duruma düşüren kız olmak istemedim.
I am not staying in this position for a half an hour
Yarım saat boyunca Bu pozisyonda kalmayacağım
I'm tryin'to put myself in their position, you know?
Kendimi onların pozisyonuna sokmaya çalışıyorum.
Michael, on Thursday, I'm gonna drive down and interview with David for the open position in New York.
Michael, Perşembe günü David ile görüşmeye gideceğim. New York'daki açık pozisyon için.
And after I was done crying and dry heaving and lying in a fetal position, I still managed to memorize all 216 bones in the human body.
Ağlamayı, kusmayı ve cenin pozisyonunda yatmayı bıraktıktan sonra bile, insan vücudundaki 216 kemiği ezberlemeyi başarmıştım.
I might be in a position to do that.
Yaşadıklarım göz önüne alınırsa, bunu yapabilecek durumda olan benim.
But Listen, I'd Have Done The Same Thing If I Were In Your Position, Nick.
Ama senin durumunda ben olsaydım ben de aynısını yapardım, Nick.
No, I admit that I did something stupid and got caught in a compromising position.
Aptalca bir şey yaptığımı ve zor bir duruma düştüğümü kabul ediyorum.
But I'm working on simultaneously configuring the position and momentum of electrons so they'll no longer be conjugate variables, thereby debunking Heisenberg's uncertainty principal.
Ama elektronların pozisyon ve momentum yapılandırılmaları üzerine çalışıyorum. Bundan böyle birleşik değişkenler olmayacaklar. Dolayısıyla Heisenberg'in şüpheli görüşünü çürütecek.
Because of all the interest, I'm in a very difficult position here.
Herkesin ilgisini çekmek için burada çok farklı bir konumdayım.
I'm sorry you guysare in this position.
Bu duruma düştüğünüz için, üzgünüm beyler.
You and I are in the same position- - both fighting for freedom, we're both fighting our lives.
Sen ve ben aynı konumdayız. İkimiz de özgürlük için savaşıyoruz. İkimiz de hayatlarımız için savaşıyoruz.
Think of what you'd do in my position, multiply that by five, and you'll understand what I'm willing to put you through.
Benim konumumda olsan ne yapardın diye düşün, onu beşle çarp o zaman sana neler çektirmeye hazır olduğumu anlarsın.
Look, I'm in no position to judge here, ok, but you were his teacher.
Bak, seni yargılayacak durumda değilim ama sen onun öğretmeniydin.
I think there was some distants to having somebody in the scientific compaign and in religious compaign, but did that made difficult for some scientists perhaps embrace them as much as they would, someone not in that position?
Sanırım bir parça itiraz da bunun, hem bilim hem de din camiasında olan birinden gelmesi yüzünden oldu. Peki bu bazı bilim adamlarının kabullenmesini zorlaştırdı mı? Yani o pozisyonda olmayan birinden gelmesine kıyasla?
I'm an extra, but I'm an actor, really and I know you've been in my position and I just wonder if there is a line or a few lines you need someone to do I'll really appreciate the opportunity
Ben figüranım ama aslında bir aktörüm ve aynı yollardan geçtiğinizi biliyorum ve eğer söylenmesi gereken bir iki replik varsa böyle bir fırsat için müteşekkir kalırım.
I wish I was in a position to be offended, Harry.
Keşke alınacak bir pozisyonda olsaydım, Harry.
Buddy, I left you two hours ago in the same position, watching the same show.
Dostum iki saat evvel bıraktığım yerdesin ve hala aynı programı izliyorsun.
Ros, I should never have put you in that position, or Ana.
Ros, seni asla o duruma sokmamalıydım, Ana'yı da.
In which case, I'm back to my original position.
Bu durumda, başladığım noktaya dönüyorum.
But I don't know if they're in the right position.
- Bu bir otomatik düşme sistemi. - Doğru pozisyondalar mı bilmiyorum.
And now I find myself in the extraordinary position of having my waiter be the chef.
Şimdiyse, garsonun aynı zamanda şef olması gibi olağanüstü bir durumla karşılaştım.
I'm not in a position to make any judgment concerning the American system.
Amerikan sistemiyle ilgili bir yargıya varacak konumda değilim.
I just wanted to say that I think Joan makes a good point, and that I am now in a position of great power, and I know that with great power comes great responsibility.
Sadece, Joan'ın iyi bir noktaya değindiğini söylemek istedim. Artık büyük gücü olan bir makamdayım ve güçle birlikte büyük sorumluluk geldiğinin farkındayım.
Heaven knows I'd be ornerier if I were in your position.
Senin durumunda olsaydım, kim bilir ben ne kadar huysuzlanırdım.
I'm sorry I put you in that position, but thank you for a lovely evening anyway.
Seni zor duruma soktuğum için özür dilerim, ama yine de, o güzel akşam için teşekkür ederim.
I'm not in no position to judge nobody. Neither are you.
Kimseyi yargılayacak konumda değilim.
Jordan. I think I speak for both your parents and myself when I say that you have placed us in an extremely precarious position.
Sanırım sana, bizi çok riskli bir duruma düşürdün derken, hem ailen hem de kendi adıma konuşuyorum.
Let's get Rusty in position...
Tamam. Rusty'i hazırlayalım...
I'm stunned that she put me in this position.
Beni böyle bir duruma soktuğuna inanamıyorum.
I wonder if I would be able to make the same moves in their position
Onların yerinde olsam aynı şeyi yapar mıydım, merak ediyorum.
I was photographed in a rather compromising position.
Sakıncalı bir durumda kayda alındım.
It's the investments we own and, yeah, some stocks I bought in the'80s, all of which put us in a position never to have to worry about money.
Sahip olduğumuz yatırımlar ve, ve 80lerde aldığım bazı hisse senetleri, Bizi buduruma taşıyan bunlar. Para hakkında endişen olmasın.
That's why I'm in the position I'm in today.
Bu yüzden bugün geldiğim pozisyondayım.
i'm in pain 69
i'm in 2148
i'm into it 34
i'm in the kitchen 35
i'm in hell 43
i'm in a good mood 34
i'm in heaven 42
i'm in love with you 207
i'm in love 252
i'm interested 154
i'm in 2148
i'm into it 34
i'm in the kitchen 35
i'm in hell 43
i'm in a good mood 34
i'm in heaven 42
i'm in love with you 207
i'm in love 252
i'm interested 154