I'm not going out there traduction Turc
169 traduction parallèle
- l'm not going out there. I'm no clown!
- Gelmiyorum işte. Beni maskara ettin.
I'm not going out there and make a fool of the air service... in front of 40 foreign nations and the world press.
Bu şekilde 40 yabancının ve dünya basının önünde... hava kuvvetlerini rezil edemem.
I'm not going back out there.
Oraya geri dönmüyorum!
Look, Amy, I'm not going to... just go out there and blatantly accuse them.
Bak, Amy... durup dururken onları suçlamayacağım.
If the truth were known, I'm really not all that ecstatic about going out there with you, Morgan, you know.
İşin doğrusu, senle oraya gitmekten hiçte mutlu değilim.
No, I'm not going out there.
Hayır, ben oraya gitmem.
I'm not going out there.
Oraya çıkmam.
I'm not going to let you go out there!
Oraya gitmene izin vermeyeceğim!
- I'm not going out there.
- Ben oraya gitmem.
I'm not going out there!
Oraya çıkmayacağım!
I'm not even going to grade this until you tell me the truth about what happened out there.
Dışarıda ne olduğuyla ilgili gerçeği bana söyleyene kadar geçer not vermeyeceğim.
I'm going to go out there and persuade him not to stick around.
Oraya gideceğim ve onu ortalıkta dolaşmamaya ikna edeceğim.
I'm not going out there. Me neither.
- Ben oraya çıkmam.
I'm not going out there to fight them.
Aşağı inip onlarla dövüşmeyeceğim.
- I am not going out there, man.
Programa çıkmayacağım.
I'm not going to send you out there to die.
Buffy, seni ölüme gönderemem.
I'm not going out there.
Ben çıkmıyorum.
I'm not going out there.
Oraya gitmiyorum.
It's bad enough that I'm just going on Saturday but don't expect me to get out there and start bustin'a move'cause it's just not going to happen.
Cumartesi oraya gidecek olmam zaten yeterince kötü. Bir de benden abuk subuk hareketler yapmamı bekleme! Çünkü bu olmayacak.
Hell, I'm glad I'm not going out there no more.
Artık denize çıkmadığım için memnunum.
- I'm not going out there!
- Ben dışarı çıkmıyorum!
I'm not going out there.
Dışarı falan çıkmıyorum.
I'm not going out there.
Oraya çıkmayacağım. Şu kafayı bana ver.
I realize I'm not going to talk you out of this, but I'll be damned if you're going in there alone.
Bu konu hakkında konuşmamam gerektiğinin farkındayım, ama oraya yalnız gidecek olursan, kendimi suçlayacağım.
And I'm not going out there by myself.
Ve oraya tek başıma gidemem.
Now, I am gonna go out on a limb here because there's a good chance you're not going to believe a word of what I'm about to tell you.
Şimdi, burdan çıkıp gideceğim Çünkü bu çok iyi bir şans ve sen anlatacaklarıma inanamayacaksın.
- I'm not going out there.
Ben oraya gitmiyorum.
But there are 3,000 British soldiers out there and I am not going to use our people like cannon fodder.
Ama orada 3000 İngiliz askeri var ve kendi insanlarımızı yem olarak kullanmayacağım.
I'm not going to let him die out there.
Orada ölmesine izin veremem!
I'm not going out there!
Oraya gitmiyorum! Beni yerler!
- Carmen! I am not going out there.
Oraya çıkmayacağım.
I'm not going out there, no way!
Ben hiçbir yere gitmiyorum, yolu yok!
I'm not going out there.
Ben oraya gitmeyeceğim.
I'm not going out there by myself.
Ben oraya tek başıma gitmiyorum.
- I'm not going out there.
Oraya çıkmayacağım.
-'I'm not going back out there.'
- Ben oraya geri dönmüyorum.
- I'm not going out there.
- Ben dışarı çıkmıyorum.
I am not going out there as a woman pretending to be a man pretending to be Tina Turner.
Oraya çıkıp erkek gibi hareket eden bir kadın taklidi yapmayacağım Tina Turner taklidi yapmayacağım.
There's no way I'm not going to Mexico and hanging out on the beach with you in your bikini.
Meksika'ya gitmemi hiçbir şey engelleyemez. ve sen bikininleyken plajda takılmamı.
I'm not going out there to die in that boat.
Onu o zaman öldürebilir misin?
I built it, I can keep it going whether you're out there or not. Your name's in the paper every week.
Bizim kariyerimiz Ben başlattım ve sen burada olmasan da devam ettireceğim
if he's not gone in five minutes, i'm going to go out there and tell him exactly how old you really are.
Eğer 5 dakika içinde gitmezse... gidip ona tam olarak... kaç yaşında olduğunu söylerim.
I'm not staying in here when all this stuff is going on, and Mom is out there, and she's not in here with us.
Bütün bunlar olurken burada kalamam. Annem de dışarıda, bizim yanımızda bile değil.
I'm not going out there!
Oraya gidiyorsun.
I don't know what's going on, or how you're into this, but when I figure out what there is to figure out, I'm not gonna be so nice to you.
Neler döndüğünü ya da bu işe nasıl bulaştığını bilmiyorum ama çözülmesi gereken şeyi çözdüğüm zaman sana pek iyi davranmayacağım.
Yeah, well, I'm not just going to leave her out there.
Evet, ama Onu burada Bırakmayacağım.
I am not going out there right now, g-damn it!
Şu anda karşılarına çıkmayacağım, lanet olasıca.
- I'm not going back out there.
- Dışarı çıkmam ben.
I'm not going out there to get shot.
Vurulmak için oraya gitmem.
I'm not going out there.
Buradan gitmeyeceğim.
- No, I'm not going to be out there choosing wall colors and toaster ovens.
- Hayır, dışarıya çıkıp duvar rengi ve fırın seçiyor olmayacağım.