I'm not going to make it traduction Turc
190 traduction parallèle
I'm not going to sit up and worry about Miss Good Servant Girl who wants to make a night of it someplace.
Geceyi başka bir yerde geçiren, Bayan İyi Hizmetçi Kız için uykumdan feragat edip, endişelenemem.
Yes, I made a mistake, and I'm not going to make it again.
Evet, bir hata yaptım ve bir daha yapmayacağım.
You make it sound as if I missed something, by not going to jail years ago.
Yanlış mı anladım, yoksa yıllar önce gittiğin yer hapis değil miydi? Hapishaneydi değil mi?
I'm afraid you're not going to make it.
Yetişebileceğinizi sanmıyorum.
I'm not going to make it.
Başaramayacağım.
But I'm not going to make it that easy.
Ama o kadar kolay olmayacak.
But I... I am going to die soon, Helene, and it would make me very happy to know that you would not be alone, that you would marry again.
Ama yakında öleceğim ve senin tekrar evlendiğini ve yalnız olmadığını bildiğim için çok mutlu olacağım.
Well, I'm afraid we're not going to make it... to Valley Stream before the banks close.
Korkarım ki bankalar kapanmadan önce... bunu yapmadan Valley Stream'e gitmeyeceğiz.
It's where I'm going to live, and not Matthias nor his Family... nor any other son of a bitch is going to make me leave.
Ve orada yaşamaya devam edeceğim. Ne Matthias ne onun Ailesi ne de başka bir orospu çocuğu beni oradan çıkartamaz...
I just know I'm not going to make it.
Yapamayacağımı anladım.
I'm not going to make it.
Yapamıycam.
I'm not going to make excuses for what happened. It happened.
Olanlarla ilgili bir bahane aramıyorum.
I'm not going... to see Tan and Men in court Better make it clear
ama ben mahkemeye gitmek... istemiyorum ama herşey açıklığa kavuşmalı!
- l'm sorry, I'm not going to make it home tonight.
- Kusura bakma, gece eve gelemeyeceğim.
I am not going to make it.
Hazır olamayacağım.
I'm not going to make it to the aquarium with you today.
Dave, bugün seninle akvaryuma gelemeyeceğim. Üzgünüm.
- I'm not going there. If I can't get him to change that mark you'll make it up in summer school.
Notunu değiştirmezse, yaz okuluna gidersin.
Hiding the parachute was standard operating procedure, but if the Russians know I'm here, it's not going to make much difference anyway.
Paraşütü saklamak standart uygulamadır. Ama eğer Ruslar burada olduğumu öğrenirse çok da fazla bir şey farketmeyecektir.
I tell you, I'm not going to make it.
Başaramayacağım.
- I'm not going to make it.
- Başaramayacağım.
Yes. I am not going to make it to the breakfast table.
Kahvaltı masasına oturmayacağım, Peters.
- I'm not going to make it.
- Smithers, başaramayacağım.
I'm not going to make it.
Buna dayanamıyorum.
Well, I'm not going to make it so easy for you.
Bu işi sizin için kolaylaştırmayacağım.
I'm not going to make it.
Dayanabileceğimi sanmıyorum.
I'm going back to my room, and I'm going to make sure that you do not enter it.
Odama geri dönüyorum ve oraya girmeyeceğinizden emin olacağım.
They're not going to make it here in time. What do you mean?
Az önce 911'i aradım, birazdan burada olurlar.
- I'm not going to make it, am I?
Bunu başaramayacağım, değil mi?
I'm not going to make it.
Yapamayacağım.
I'M NOT GOING TO MAKE IT.
Bu bir hayat.
I'm not merely going to restore this temple, I will make it more grand, more splendid than any other one in Egypt.
Bu tapınağı sadece onarmakla kalmayacak, büyüteceğim... Mısır'ın en muhteşem anıtı olacak.
"All of a sudden I saw my friend running. And I said to myself, " Oh my God, you're not going to make it. "
"Aniden arkadaşımı koşarken gördüm ve kendi kendime Aman Tanrım başaramayacaksın." dedim.
I'm not sure I'm going to make it.
- Julian'a inanırsan. Şahsen, ben kurtulacağımı sanmıyorum.
Ah... I'm not going to make it.
Bunu yapmayacağım.
for bragging rights, OK? Because if I tell you this, you got to make sure you're not going to tell anybody, that it stays between us. OK, Nick?
Sana anlattığım takdirde, bunu kimseye anlatmamaya dikkat etmelisin, ki, sadece ikimizin arasında kalsın.
You know I'm not going to make it easy for you.
Bunu senin için kolaylaştırmayacağımı biliyorsun.
Guess I'm not going to make it to the next millennium, huh?
Sanırım gelecek bin yılı göremeyeceğim, değil mi?
I'm not going to make it!
Başaramayacağım!
I'm sorry. He's not going to make it.
Üzgünüm ama kurtulamayacak.
BUT I'M NOT GOING TO MAKE IT WITH YOU.
Ama seninle yapmayacağım.
Oh, i'm not going to make it, i'm going to be sick.
Dans edelim mi? Olabilir.
I hope it was not for nothing and that Djamel is going to make it.
Umarım bu boş yere olmamıştır Djameli kurtarmayı başarırız.
I'm not going to make it!
Altıma yapacağım!
No, I'm not going to be able to make it.
Hayır, gelemeyeceğim.
But I'm not going to make it easy for you.
Ama bunu senin için kolaylaştırmayacağım.
I'm not going to make it.
Toplantıya yetişemeyeceğim.
I won't make stupid threats but you're not going to run away with this guy because wherever you go, I can follow you... even if it's to the woods in New Hampshire.
Aptalca tehtidtler savurmayacağım ama bu herifle gitmeyeceksin çünkü nereye gidersen git, seni takip edebilirim... New Hampshire ormanlarında olsa bile.
I'm not sure if I'm going to make it up there.
Oraya tırmanabilmeyi başarabilir miyim bilmiyorum.
I'm not going to make it.
- Bunu yapamam.
I'm going to make Mom sit down with Wayne whether she likes it or not.
Annem beğensin ya da beğenmesin onu Wayne'le masaya oturtacağım.
I hesitate bringing this up, since you got so ugly about it last time... they don't have attention-deficit disorder, and I'm not going to drug my boys just to make your job easier.
Geçen sefer aşırı tepki verdiğiniz için bunu size söylemeye çekiniyorum ama... Çocuklarımda dikkat eksikliği yok ve sırf siz işinizi kolaylaştırmak için onlara ilaç verecek değilim.