I'm not lying to you traduction Turc
238 traduction parallèle
I'm not lying to you.
Sana yalan söylemiyorum.
I don't know whether to break your neck or not... but you're lying to me and I know it.
Boynunu kırayım mı bilmiyorum... ama bana yalan söylediğini biliyorum.
It's a nightmare all right, Doctor... but not the kind you mean, and I'm not lying to you.
Bu bir kabus tamam, Doktor ama sana yalan söylediğim türden bir kabus değil.
Don't lie. - I'm not lying to you.
Size yalan söylemiyorum.
You're about to see that I'm not lying.
Yalan söylemediğimi kısa zaman içinde göreceksiniz.
- I'm not lying to you.
- Yalan söylemiyorum.
And this time I'm not lying to you.
Ve bu kez sana yalan söylemiyorum.
But I'm not lying to you.
Ama ben yalan söylemiyorum ki.
Now, I don't know why those girls are lying, but tomorrow I am going to find that man, and I'm going to prove to you that I'm not dotty.
Neden bu kızların yalan söylediğini bilmiyorum ama yarın bu adamı bulacağım sana keçileri kaçırmadığımı kanıtlayacağım.
- I'm lying to them, not to you.
- Onlara söylüyorum, sana değil.
I hope you're not lying to me.
Umarım bana yalan söylemiyorsundur.
Say, how do you feel... about going across the street and telling her that I'm a cop... and I'm not a phone man and I've been lying to her and I've been taking pictures and looking at her through telescopes and... - Uh-uh.
Sokağın karşısına gidip ona benim polis olduğumu, telefoncu olmadığımı ve ona yalan söylediğimi, fotoğraflarını çektiğimi ve teleskopla izlediğimi söyler misin?
I hope you're not lying to me.
Umarım yalan söylemiyorsundur.
I'm not lying to you, Dale.
Sana yalan söylemiyorum.
I'm not supposed to say that, but you'd know I was lying if I said anything else.
Bunu söylememeliyim, ama başka şey söylesem yalan söylediğimi anlardın.
I'm not lying to you. And I swear from this moment forth I will never lie to you again.
Sana yalan söylemiyorum ve bu dakikadan itibaren sana bir daha asla yalan söylemeyeceğim.
I'm not suggesting that you're lying... that you're about to file a fraudulent claim... but forgive me if this sounds... a little bit like bullshit to me.
Bakın, yalan söylediğinizi sahte bir iddiada bulunduğunuzu kastetmiyorum. Ama ne yazık ki tüm bunlar bana saçmalık gibi geliyor.
I'm not lying to you!
Yalan söylemiyorum!
Don't tell me lies. I'm not lying to you.
- Yalan söyleme bana.
I'm not lying to you, sir.
Yalan söylemiyorum efendim.
If you're trying to say I'm lying, I'm not.
Yalan söylediğimi sanıyorsanız, yalan söylemiyorum.
Look, Mr. Arbogast, I'm not lying to you.
Bakın, Bay Arbogast, Size yalan söylemiyorum.
Do you think I want you mad at me for lying? I'm not gonna lie to you.
Yalan söyleyip seni kızdırmak istediğimi mi sanıyorsun?
I'm not lying to you. This is the truth.
Bu yalan değil.
You're sure he's not here. - I'm sure. - You're not lying to me?
Dikiz aynasındaki görüntüler normalde olduklarından daha yakın görünebilir.
I'm not lying to you.
Seni kandırmıyorum.
And I'm not lying to you now.
Ve şu anda sana yalan söylemiyorum.
I swear to you, I'm not lying.
Yemin ederim, yalan söylemiyorum.
I'm not lying to you.
Ben yalan söylemiyorum.
No, I'm... I'm not lying to you.
Hayır, ben- - Sana yalan söylemiyorum.
So you know I'm not lying to you.
Demek ki sana yalan söylemediğimi biliyorsun.
How do I know you're not lying to me?
Bana yalan söylemediğine nasıl inanayım.
It's hard not to when I'm lying right on top of you.
Senin üzerine binmişken fazla bir şey çıkarmamak zor.
B'Elanna, I've never lied to you before, and I'm not lying now.
B'Elanna, daha önce sana hiç yalan söylemedim, ve şu anda da yalan söylemiyorum.
I'm not lying to you, Jack.
Yalan söylemiyorum Jack.
- I'm not lying to you. - No, that's bullshit.
- O kadar yolu yalan dinlemeye gelmedim.
If I have been lying here right next to you, all night, and I still have not given you a proper kiss then I must have lost my touch.
Bütün gece yanında uzandım ve seni daha doğru düzgün öpemedim bile. Şeytan tüyümü kaybetmiş olmalıyım.
I was a little thoughtless and I'm sorry, but you have to understand that I was not lying when I said we had a bad time.
Düşüncesizce davrandım. Ama sen de şunu anlamalısın. Kötü vakit geçirdik derken yalan söylemiyordum.
I'm not lying to you.
Ben hiçbir şey yapmadım. Neden bana böyle şeyler söylüyorsun?
Ramón, I swear to you, I'm not lying.
Ramón, sana yemin ederim yalan söylemiyorum.
I'm not lying to you.
Size yalan söylemiyorum.
- I'm not lying to you.
- Sana yalan söylemiyorum.
It's not when the bandages come off. It's when I'm lying there on the table, ready to go. And I look up and there you are.
Siz benimle çalışırken bandajların çıktığı zaman değil masada yattığım zaman, hazırken yukarı bakardım ve orada siz olurdunuz ve bayılmadan önce elimi tutardınız.
You haven't returned any of my calls this week. It's all I can do to not imagine you lying dead in a ditch somewhere.
Seni öldürüp bir çukurun içine attıklarını falan düşünmeye başlamıştım.
I never lied to you and I'm not lying to you now.
Sana hiç yalan söylemedim ve şimdi de söylemiyorum.
I'm not lying to you now. I...
Şu anda sana yalan söylemiyorum
- I ´ m not lying to you.
- Yalan söylemiyorum.
- I swear to you, I'm not lying to you.
- Yemin ederim, yalan söylemiyorum.
I'm not lying to you, Jerry. Okay?
Sana yalan söylemiyorum Jerry.
I really hope you're not lying to me right now.
Umarım bana yalan söylemiyorsunuzdur.
I'm not lying to you.
Yalan söylemiyorum.