I'm trying to talk to you traduction Turc
223 traduction parallèle
As a matter of fact, I'm not exactly a reporter... but I was trying to get you to talk. I didn't want bird talk either.
İşin doğrusu, tam olarak bir muhabir değilim ama ağzınızdan laf almaya çalışıyordum.
What I'm trying to ask you, only you talk so much, is...
Sana sormak istediğim ve senin de üzerinde en çok durduğun...
You know, I've figured out what you're trying to talk about...
Biliyor musun, ne anlatmaya çalıştığını anladım.
I'm trying to get you to talk.
Konuşturmaya çalışıyorum.
I'm trying to talk to you.
Sizinle konuşmaya çalışıyorum.
I've been trying to tell you that if you want to talk about what we do together, what works and what doesn't, you have to say more.
Ben de sana bunu söylemeye çalışıyorum. Birlikte neler yaptığımız hakkında konuşmak istiyorsan nelerin yolunda gidip gitmediğini de daha çok söylemiş olursun.
Will you please stop playing when I'm trying to talk!
Ben konuşmağa çalışırken lütfen çalmayı durdurur musunuz?
I'm trying to talk to you, and you- -
Seninle konuşmaya çalışıyorum ve sen- -
Will you stop splashing when I'm trying to talk to you, for God's sake?
Seninle konuşmaya çalışırken su sıçratmayı keser misiniz?
I'm trying to talk to you. Hold it.
Seninle konuşmaya çalışıyorum.
I gave up trying to talk sense to you a long time ago.
Sana bir şeyleri izah etmeyi uzun zaman önce bıraktım.
I'm not trying to talk you into a project here.
Burada sizinle bir proje hakkkında konuşmuyorum.
- I'm trying to talk to you.
- Seninle konuşmaya çalışıyorum.
I'm trying to talk you into it.
Konuyu açmaya çalışıyordum.
i'm trying to talk to you about your son's future, and you're doing parlor tricks.
Oh, Andie, bana kızgın olduğun için seni suçlamıyorum.
I'm trying to talk to you.
Seninle konuşmaya çalışıyorum.
I'm trying to talk to you, Graff.
Seninle konuşmaya çalışıyorum, Graff.
And I'm trying to talk to you, too boy.
Ben de seninle konuşmaya çalışıyorum, evlat.
I'd really like to talk to you about that foreword I've been trying to write.
seninle, şu yazmaya çalıştığım önsöz hakkında konuşmak istiyorum.
I'm just trying to talk to you.
Seninle konuşmaya çalışıyorum.
Look, I'm not trying to talk you into anything.
Bak, seni ikna etmeye çalışmıyorum.
I hope you're not trying to talk me out of my lawsuit.
Umarım beni davadan vazgeçirmeye çalışmıyorsundur.
I'm just trying to talk to you. Don't get unhinged on me.
Sadece seninle konuşmaya çalışıyorum, lütfen bunu bu kadar abartma.
- She's something else. - Kid! I'm trying to talk to you!
- Konuşmamız gerek.
I am so tired of trying to talk for the both of you and getting blamed for it.
İkinizin adına konuşup, suçlanmaktan bıktım artık.
I'm not trying to talk you into anything.
Bunları, senden bir şey beklediğim için anlatmıyorum.
- Honey, I'm trying to talk to you about something important.
- Önemli bir şey konuşuyorum.
I know, but that's why I've been trying to tell you, Doug, you have to talk to me when you're- - when you're feeling bad.
Biliyorum. Onun için sana benimle konuşmalısın deyip duruyorum. Kendini kötü hissettiğinde ben yanındayım.
I think that's you trying to talk me into taking a sucker's share... on a score that I set up from the beginning!
Sanırım bana bir aşağılığın payını aldırmaya çalışan sensin. hem de başlangıçtan beri benim hazırladığım bir planda!
I'm just trying to talk to you, man.
Sadece seninle konuşmaya çalışıyorum.
I'm trying to figure out why you don't talk about your parents with the same wry sense of humour you seem to apply to every other topic.
Neden ailenden bahsederken, diğer bütün konulara uyguladığın iğneleyici espri anlayışını uygulamadığını anlamaya çalışıyorum.
I'm trying to talk to you.
Ama seninle bu konu hakkında konuşmaya çalışıyorum.
You know, I'd love to just pal around and talk about the past- - really, I would- - but I'm actually trying to move on with my life right now.
Seninle arkadaşlık yapmak çok hoşuma giderdi ve geçmiş hakkında konuşmak- - gerçekten, hoşuma giderdi- - ama şu anda hayatıma yön vermeye çalışıyorum.
- Ma, I'm trying to talk to you here.
- Anne, burda seninle konuşmaya çalışıyorum.
Do you honestly think that I would let a white boy walk into my pool hall... and talk that much shit unless he was trying to tell me something?
Sen gerçekten beyaz bi herifin bilardo salonuma gelip... Bir şey anlatmaya çalışmasa böyle konuşucağını mı sanıyordun?
Well, I'm kind of trying to talk to you.
Seninle konuşmaya çalışıyorum.
I'm trying to talk to you, and maybe you're trying to talk to me but we're not having the same conversation.
Hayır ama Jen, seninle konuşmaya çalışıyorum, belki sen de benimle konuşmaya çalışıyorsun ama aynı konuşma içinde olmadığımızı hissediyorum.
- What? - Well, I'm trying to talk to you.
- Konuşmaya çalışıyorum.
- I'm just trying to help navigate love's wavy water... You should talk to her.
- Kapa çeneni Jerry.
- I'm trying to talk to you.
- Konuşmaya çalışıyorum.
I'm trying to talk to you. Okay, fellas. Come back here.
Millet, geri gelin lütfen.
I'm trying to talk to you. Look!
- Seninle konuşmaya çalışıyorum.
I'm trying to talk to you, and you can't have one minute go by without trying to insult me?
Seninle konuşmaya çalışıyorum. Bir dakika bile olsun bana hakaret etmeden duramıyorsun.
I'm sorry, I'm just trying to talk to you here...
Bak sadece seninle kadın kadına konuşmaya çalışıyordum. Ben...
I'm trying to understand why there's all these people here and you only want to talk to her.
Burada bunca insan varken neden sadece onunla konuştuğunu anlamaya çalışıyorum
You know that thing I was trying to talk to you about?
Seninle konuşmaya çalıştığım şu konu vardı ya...
No point in trying to talk you back down, I suppose.
Seni durdurmaya çalışmanın bir faydası yok sanırım.
I'm trying to talk, then you can talk.
Önce ben konuşacağım, sonra sen.
I'm trying to talk to you, and you're being snobby, are you okay?
Seninle konuşmaya çalışıyorum, sen ise züppelik yapıyorsun, iyi misin?
- No. I'm trying to talk to you.
- Sadece seninle konuşmaya çalışıyorum.
- No, I'm trying to talk to you here.
- Hayır, konuşmaya çalışıyorum burada.