I'm with them traduction Turc
5,260 traduction parallèle
I'll admit I sometimes envy the time she spends with them.
Bazen çocuklarımızla geçirdiği zamanı kıskandığımı kabulleniyorum.
I couldn't do all of them with him, but he would always call me right before, just to say that he loved me and our daughters.
- Bunların hiçbirini onsuz yapamazdım, ama beni her seferinde bunlardan birini yapmadan hemen önce arayıp beni ve kızlarımızı ne kadar çok sevdiğini söylerdi.
I just try and understand when you do things like this that you're doing them because you're ill and then I don't get angry the same way you wouldn't get angry at someone with a cold for having a runny nose.
Böyle şeyler yaptığında seni anlamaya çalışıyorum. Bunları yapıyorsun çünkü hastasın ve o zaman sana kızamıyorum. Aynen grip olduğunu için burnu akan birine burnu aktığı için kızamayacağım gibi.
- And I'll be going with them. I'm afraid that's a non-starter, Alan.
- Ben de onlarla gideceğim.
Mmm. I-I'm not embarrassed to say I'll be leaving with one of them tonight.
Bu akşam onlardan biriyle gideceğimi söylemekten hiç çekinmiyorum.
Yeah, I guess he wasn't happy in Indiana and a friend's family said he could come and live with them.
- Sanırım Indiana'da mutlu değilmiş. Ve bir arkadaşının ailesi onlarla yaşayabileceğini söylemiş.
He actually didn't ask his parents if I could live with them until I got here.
Buraya gelene kadar ailesinden onlarla yaşayıp yaşamayacağımı sormamış.
I think one of them's filled with water.
Sanırım biri sular altında.
And I didn't want them to think that I was some stuck-up private-school girl, so I started hooking up with him...
Ve onun beni özel okulda tıkılı kalmış birisi olarak görmesini istmediğim için onunla takılmaya başladım...
Now, I pulled the movement records on all three of these guys and cross-checked them with Reyes.
Bu üç adamın faaliyet kayıtlarını çıkardım ve onları Reyes'inkiyle karşılaştırdım.
Trust me, they don't, which is why I'm gonna canvass with them tonight, even though they don't want me to.
- Emin ol, etmiyorlar. Bu yüzden bu akşam onlarla kapı kapı dolaşacağım beni yanlarında istemeseler bile.
And while it is your night tonight, you did just have them for six weeks, so I'm going to keep them at home with me tonight.
Ve bu gece sıranın sende olmasına rağmen onları daha yeni altı haftalığına aldın bu yüzden bu gece benimle beraber evde olacaklar.
I trained with them for a while, helped them get their hands on some... supplies, including that lantern.
Bir süre onlarla eğitim gördüm onlara levazım, o fener de dâhil, sağlamada yardımcı oldum.
I've already shared them with Mr. Mattoo.
Bay Mattoo ile bunları paylaştım bile.
When I would sit at the bar at the restaurant I worked at for every one woman I'd catch combing the place for a doctor or lawyer I'd see like, ten of them with some bum like me.
Çalıştığım restoranda bara oturduğumda etrafı doktor veya avukat var mı diye tarayan kadınlardan 10 tanesini benim gibi bir serseriyle görürdüm.
I rescued them from a lab that was done with them.
Onlarla işini bitirmiş bir laboratuvardan kurtardım.
I had to accuse Lydia to salvage my relationship with them.
Onlarla ilişkimi kurtarabilmek için Lydia'yı suçlamak zorundaydım.
I don't go anywhere without them. They're bound with hair?
Saçla mı bağlanmışlar?
Not gonna be able to burn through them with the incendiaries I'm carrying.
Elimdeki patlayıcılarla ona zarar vermem imkânsız.
Bring them all into here, your office, this room, and I'm standing there with a stake, maybe some blood on it.
Hepsini ofisine çağır. Ben de burada elimde kanlı bir kazıkla duruyorum.
How will I water them with gloves?
Eldivenlerle onları nasıl sulayacağım?
And since I can't write a genre-defining country song with you people screaming about a horde of Chinese daylight vampires, who are probably scuttling up the drain pipes even as we speak, go out there and kill them!
Ve muhtemelen şu anda gider borularına tırmanmakta olan gündüz gezen Çinli vampirler hakkında bağrıştığınız için bir türlü şarkımı yazamıyorum, yani dışarı çıkıp onları öldürün.
No, I'll leave you with these forms to fill out, and I can pick them up later.
Hayır, bu formları size bırakacağım daha sonra gelip alırım.
He insisted that I find them a good home with someone we trust.
Onlara güvenebileceğim bir ev bulmam lazım.
Now as far as food goes, I'm just having them bring those fucking Pu Pu platter joints with a little something-something for everybody.
Yemeğe gelince de Pu Pu tabağı yanında herkese birkaç bir şeyler getirtiyorum.
Listen, I'm gonna bond with them, okay?
Dinle. Onlarla bir bağ kuracağım. Tamam mı?
By the time I'm finished with them, they won't be standing at all.
Onlarla işim bittiği zaman Lord diye bir şey olmayacak.
My campaign manager wanted them up here with me today, but I'm not gonna do that.
Kampanya yöneticilerim bugün yanımda olmasını istemişlerdi ama ben öyle yapmayacağım.
If I got a box with one of your classmate's parents in it, you won't help me get them.
Sınıf arkadaşlarının ailelerinin olduğu bir kutu gelirse onları indirmeme yardım etmeyecek misin?
I can't take much more riding back there with them corpses.
- Cesetlerle beraber gitmeye daha dayanamayacağım.
I mean, I'm finished with them.
Onlarla işim bitti demek.
They're only friends with me because they want something. Because they know I can hear them.
Yalnızca benimle arkadaşlar çünkü onları duyabildiğimden bende yardım istiyorlar.
I'll unite all orphans and work with you to take them down.
Bütün yetimleri birleştireceğim ve onları alt etmek için seninle çalışacağım
I'm sorry, and I will fix this, all right, with both of them.
Özür dilerim, aramı düzelteceğim. İkisiyle de.
The minute I learned what it was, I tried to keep them from injecting you with it, but I was too late.
Ne olduğu öğrendiğim dakika sana enjekte etmelerini engellemeye çalıştım ama çok geç kalmıştım.
Regis idiots aren't gonna know what hit them when I'm done with them.
İşimiz bittiğinde Regis salakları kendilerine neyin çarptığını bile anlamayacak.
I mean, wouldn't it be awesome if-if they were all grouped together, like in a cafeteria, and you could just go in there with a trench coat and just waste them?
Yani hepsinin kafeterya gibi bir yerde grup haline oturması harika olmaz mıydı? Ve içeri yağmurluklarımızla girip onları öldürebilirdik.
I exchanged fire with them, but was outnumbered so I dove into the icy water to avoid their shots, swam downriver, hid in the bushes all night, which is how I caught frostbite.
Karşılıklı ateş ettik ama sayıca azdı. Bu yüzden atışlarından sakınmak için buzlu suya daldım. ... nehrin aşağısına yüzüp bütün gece çalıların arasında saklandım.
I'm guessing you haven't had a lot of practice with them.
Üzerinde çalışma fırsatı bulamamışsındır.
Well, I told them I was preparing an appeal to be lodged with the ecclesiastical court.
onlara kilise duruşmasında sunmak için temyiz hazırladığımı söyledim.
I must admit to feeling a certain responsibility to these people, having lived with them for a while.
İtiraf etmeliyim ki bir süre beraber yaşadığım bu insanlara karşı sorumluluğum var gibi hissediyorum.
I just arranged an exclusive deal with Kazoku to carry them in our fall catalogue.
Az önce Kazoku ile sonbahar kataloğumuzun taşınması için çok uygun bir anlaşma yaptım.
I'm just gonna check in with them, see how they're holding up.
Ben onlari bi kontrol edeyim, durumlari nasilmis görürüm.
I'm gonna remove your gag'cause I can't get the foils where I need to get them with it on.
Ağzındaki tıkacı çıkaracağım çünkü folyoları gerektiği gibi yerleştiremiyorum.
I should be with them.
Onlarla birlikte olmalıyım.
I got to be able to talk to our other colleagues without you thinking I'm sleeping with them.
Diğer ortaklarımla sen onlarla yattığımı sanmadan konuşabilmem gerek.
It wasn't until I admitted them that I was able to defeat it by stabbing it with the hilt of my sword.
Korkularımı kabul edince kılıcımın kabzasını saplayıp onu yenebilecek duruma geldim.
Look, even if I could convince them that there was a fault with the modem, the best I could get you would be half an hour.
Bak, onları modemde arıza olduğuna ikna edebilsem bile sana en fazla yarım saat izin verebilirim.
I actually started working with him- - he got bored of them, too.
Onunla çalışmaya başlamıştım- -... o da sıkılmaya başlamıştı.
I will find the person that killed her and I will link him directly up with Mozo and I will put them both on death row.
Onu öldüren insanı bulacağım ve onu doğrudan Mozo'ya bağlayıp ikisini de ölüm cezasıyla yargılatacağım.
- I'm gonna--you know- - - When you're communicating with someone, you should look at them while they're talking.
Biriyle iletişim kurduğunda konuşurken onlara bakmalısın.
i'm with 29
i'm with a friend 20
i'm with you now 22
i'm with you there 18
i'm with you 610
i'm with a patient 20
i'm with him 72
i'm with her 59
i'm with child 22
i'm with someone 22
i'm with a friend 20
i'm with you now 22
i'm with you there 18
i'm with you 610
i'm with a patient 20
i'm with him 72
i'm with her 59
i'm with child 22
i'm with someone 22
i'm with the fbi 79
i'm with the police 24
with them 85
theme 39
them 588
themselves 24
theme song 16
themed 19
theme music playing 79
theme music 17
i'm with the police 24
with them 85
theme 39
them 588
themselves 24
theme song 16
themed 19
theme music playing 79
theme music 17
them's the rules 20
them too 26
theme song playing 16
i'm watching you 97
i'm waiting for you 98
i'm working right now 17
i'm watching 80
i'm working 521
i'm worried about you 332
i'm walking 73
them too 26
theme song playing 16
i'm watching you 97
i'm waiting for you 98
i'm working right now 17
i'm watching 80
i'm working 521
i'm worried about you 332
i'm walking 73