I'nt traduction Turc
12,559 traduction parallèle
I am willing to concede that they did indeed find in the ventilator gratings traces of cyanide.
Vantilatör ızgaralarında gerçekten siyanür kalıntıları bulduklarını zaten kabul ediyorum.
I stepped on the edge of the ledge and twisted, just rolled my ankle.
Çıkıntının kenarına bastım ve bileğim burkuldu ve sarıldı.
She thinks that... we're having money trouble, which we are, and I'm having trouble finding a job, which I am.
Para sıkıntımız olduğunu düşünüyor, ki var. Ve iş bulmakta sıkıntı çektiğimi düşünüyor, ki çekiyorum.
Uh, no, that's okay, actually, um I'm staying in Spencer's barn.
Yok sıkıntı değil Spencer'ın ambarında kalıyorum aslında.
I'm very possessive of the things I possess.
Sahip olduğum şeylere çok takıntılıyım.
I'm skipping to the "I do's." I know you two do.
Ayrıntıları geçiyorum, ne yapmanız gerektiğini biliyorsunuz.
I don't understand your whole fixation on him.
Ona olan takıntını bir türlü anlayamıyorum.
Like, it specifically says, and I quote,
Açıkça yazıyordu, alıntı yapayım ;
Before they could do anything, I throw open the window, sit on the ledge and dangle my feet out.
Onlar ne olduğunu anlamadan, ansızın pencereyi açıp çıkıntıya oturdum ve ayaklarımı aşağı sarkıttım.
I know. Neither can government and that means taxpayers.. ... bail out every farmer hopelessly in debt..
Bunu hükumet de yapamaz ve bu, vergi mükelleflerinin borç batağındaki çiftçileri sıkıntıdan kurtarması anlamına...
It was a bit rocky at first. By the end, I think I was growing on them.
İlk başta biraz sıkıntılıydı ama sanırım sona doğru beni sevmeye başladılar.
I never imagined when I was invited to the ballet that...
- Baleye davet edilince sıkıntıdan patla...
I understand you uploaded your stolen virus onto the NSA's intranet.
Anladığım kadarıyla çalıntı virüsünü NSA'nın dahili ağına yüklemişsin.
But... It's alright, I've got a buddy that comes in every once in awhile to help me out
Ama sıkıntı yok, arada bir dostum gelip işlere yardım ediyor.
I hope that's... that's okay?
Sıkıntı olmaz umarım.
It's okay, I can wait.
Sıkıntı yok, beklerim.
I am here, I don't mind.
Buradayım, sıkıntı olmaz.
Just like before when I passed you the Ziploc, only we're against the current now, so it's harder.
Tıpkı sana kilitli poşeti verdiğim gibi ama bu kez daha zor, çünkü akıntıya karşıyız.
I'll take...
O bir ayrıntı.
I mind every bit of it.
En küçük ayrıntısını bile.
That I won't want to... slug people who stare at us, but...
İstemeyeceğim şey... Mıymıntı insanların bize dik dik baskması, ama...
Well, I've got 10 pieces of physical evidence here that say you do.
Burda senin yaptığını gösteren en az 10 delil kırıntısı var.
If we survive this you should know that I expect full payment, and a little extra for my trouble.
Eğer buradan canlı çıkarsak tam bir ödeme... ve çektiğim sıkıntılar için fazlasını bekliyorum.
Yes, th-there... there was a leak, and I'm afraid that the lab is...
Evet... Bir sızıntı oldu ve maalesef labaratuvar...
You care if I pop in for a second and, you know... do a little...
İçeri gelip biraz ben de şey yapsam sıkıntı olur mu?
Listen, I'm sorry I called you uptight.
Dinle, sana kasıntı dediğim için özür dilerim.
Now I've seen all her holes.
Bütün ayrıntılarını görmüş olduk.
If it weren't for the shortage, i would certainly let her go.
Eğer sıkıntıya düşmeyecek olsa, kesinlikle onu kovacağım.
Quote, "Señora Gomez is definitely doing it with Madame Schwartz, and I would know because I'm doing it with Fran."
Alıntı yapıyorum "Bayan Gomez kesinlikle Bayan Schwartz'la yatıyor. Bunu bilirim çünkü ben de Fran'le yatıyorum."
Quote, " I hate Mrs. Doerfler.
Alıntı, " Bayan Doerfler'dan nefret ediyorum.
Yeah, I love orphaning my cases for a babysitting detail.
Bebek bakıcılığı ayrıntılarıyla davamı öksüz bırakmayı pek severim.
I'll be fine, Mom.
Sıkıntı yok anne.
I'm cool with you being Spider-Man.
Örümcek Adam olmanla ilgili sıkıntım yok.
Do you mind if I borrow a jacket?
Bir ceket ödünç alsam sıkıntı olur mu?
I mean, that's fine.
Yani sıkıntı olur mu?
Is it okay if I sit with you?
Yanına otursam sıkıntı olur mu?
If you're doing what I think you're gonna do, I'm the least of your problems.
Düşündüğüm şeyi yapacaksanız benden daha büyük sıkıntılarınız var demektir.
Relax, because if you don't want trouble, y'all would get the fuck off Soldado corners, because if you don't, I'm gonna be dragging his nuts across your face.
Sakin olun bi', çünkü sıkıntı istemiyorsanız şayet hepiniz Soldado'nun köşelerinde siktirip gidersiniz gitmezseniz eğer, onun taşaklarını alır suratına meze ederim senin.
Yo, Tommy, if you don't come through soon, I'm gonna have to get my shit somewhere else, man.
Tommy, eğer çabucak çözmezsen bu sıkıntıyı başka bir yere geçmek zorunda kalacağım dostum.
Because I have no problem reminding you.
Çünkü bunu hatırlatmayla ilgili zerre sıkıntım olmaz.
I'd like to go with you to interview Lobos if that's okay, Mike.
Senin için de sıkıntı yoksa, Lobos'u sorgulamaya ben de katılmak istiyorum, Mike.
Any mistake you make to jeopardize this case, I'll go to Collins if I have to...
Bu davayı sıkıntıya sokacak, yapacağın her hatada Collins'e giderim eğer gitmek zorundaysam.
I'm experiencing an unexpected cash flow problem, and, Tomas, I need money.
Beklenmedik bir para akışı sıkıntısı çekiyorum ve Thomas paraya ihtiyacım var.
Yes, Mrs. Simpson, I got you off on a technicality.
Sizi teknik ayrıntılarla çıkarttım.
Yeah, I got popcorn in there from Kramer vs. Kramer.
"Kramer Kramer'a karşı" dan kalma mısır kalıntıları da var orada.
I'm not sure I want the specifics behind that look. Good.
Bu bakışın altındaki ayrıntıları bilmek istediğimden emin değilim.
Hey, I made my peace with that.
Sorunumu çözdüm, sıkıntı yok.
I'm going to release him because I've seen no sign of violence in the last 24 hours, but... his incident, it's very troubling.
Son 24 saat içinde şiddet belirtisi görmediğim için taburcu edeceğim ama durumu oldukça sıkıntılı. Peki.
There was a time in my life... when I fell into a state of ennui beyond compare.
Hayatımın bir döneminde tarif edilemeyecek bir can sıkıntısı hasıl olmuştu bana.
Well, I did a deep dive on his financial history, and seven years ago, he joined an investment group.
Finansal geçmişini ayrıntılı şekilde araştırdım ve yedi sene önce, bir yatırım grubuna katıldığını öğrendim.
I have already heard many details of the siege and the consequences from the Abbot of the monastery of St. Denis.
Kuşatmanın ayrıntılarını ve sonuçlarını Aziz Denis manastırının baş keşişi bize anlattı.