I've got a job to do traduction Turc
93 traduction parallèle
I've got a job to do too.
Benim de yapmam gereken bir iş var.
And now I've got a job to do.
Ve şimdi yapacak işim var.
Thank you, ma'am, but my brothers got sort of a job of work to do... and I ought to stay around the place.
Çok teşekkür ederiz hanımefendi ancak kardeşlerimin yapmaları gereken işleri var. Ve benim de buradan ayrılmamam gerekiyor.
After all, I've got a job to do.
En nihayetinde, yapmam gereken bir işim var. Ben...
I'm sorry to tell you this... but you've got a nasty job to do before dinner.
Bunu söylediğim için üzgünüm... ama yemekten önce yapman gereken pis bir iş var.
Listen, Doctor, I've got a job to do, just a routine sort of thing, like rounding up every possible suspect.
Bu, sana bağlı. Dinle, Doktor. Yapacak bir işim var.
- I've got a job to do.
- Yapmam gereken bir işim var ama.
I've got a job to do, but I'm not hard to get along with.
Bir görevim ve sorumluluğum var, ama benimle geçinmek zor değildir.
We've got to do a first-rate job. I can't take chances.
Birinci sınıf bir görev çıkarmalıyız.
I've got a job to do, and enough mystery on my hands without that old...
Ama işimi yapmalıyım, çözmem gereken onca sır varken... bir de şu ihtiyar...
You listen to me, I've got a little job for you to do.
Sen beni dinleyeceksin, yapacağın küçük bir iş var.
I've got a job to do too, you know.
Benim de yapacak bir işim var, biliyorsun.
I've got a job to do.
Tatlım, halletmem gereken bir iş var.
I've got a job to do.
Yapmam gereken bir iş var.
Look, mister, I've got a job to do and you're in the way.
Bakın, bayım, benim yapmam gereken bir iş var ve siz de bana engel oluyorsunuz.
Because you and I have got a huge reconstruction job to do and because...
Çünkü ikimizin yeniden inşaa etmek zorunda olduğu kocaman bir işi var. ve çünkü...
I've got a job to do, and I'm interested in it.
Yapacak bir işim var ve ilgi de duyuyorum.
Well, I don't want to give nobody a hard time, but I just want everybody to realize the potential is here... and we got a job to do, and I don't want no more excuses.
Kimseyi gücendirmek istemem ama herkesin burada yapacak bir işimiz olduğunun farkında olmasını isterim ve daha fazla bahane istemiyorum.
I've got a job to do.
İşimi yapmam gerekiyor.
Now I've got a job to do.
Şimdi yapmam gereken bi işim var.
- I've got a job to do.
- Yapmam gereken bir işim var.
I've got a job to do.
Yapmam gereken bir işim var.
But I've got a job to do here.
Fakat burada yapmam gereken bir iş var.
I've got more books to write, and your captain has a job to do here.
Benim yazacak kitaplarım, kaptanınızın da burada yapacak işleri var.
All right, pally, I appreciate you've got a job to do, and it's, " Move on! Move on!
Tamam dostum, yapacak bir işin olduğunu ve işin "kımılda, geri çekil bakalım" olduğunu biliyorum
Listen, under other circumstances this could be fun, but I've got a job to do.
Dinle, başka koşullar altında bu eğlenceli olabilirdi ama yapmam gereken bir iş var.
Kathryn, we've got a job to do, whatever the cost. - Kathryn... if you give a mouse a cookie — - Mr President, I —
Yapmamız gereken bir işimiz var..... ne pahasına olursa olsun.
Look, I got a job to do, I'm gonna do it, right?
Bak, yapacak bir işim var ve onu yapacağım, tamam mı?
- I've got a job to do, Your Honor.
İşimi yapmak zorundayım Sayın Yargıç.
I don't know what the hell's going on around here, but we've got a job to do. - Machine shop.
Burada ne oluyor bilmiyorum ama yapacak bir işimiz var
Look, I know you've got a job to do.
Bak, yapmak için bir bir işin olduğunu anlıyorum.
Goddammit, I've got a job to do here!
Lanet olsun, burada bir iş yapmaya çalışıyorum!
I've got a job to do!
Yapacak bir işim var!
I've got a job to do.
İşim var.
I got a job to do, and I'm gonna do it.
Yapmam gereken bir iş ve yapacağım.
Because I've got a job to do.
Çünkü yapmam gereken bir iş var.
But this country is under attack. I've got a job to do. I don't have a choice.
Fakat şu an bu ülke saldırı altında ve yapmam gereken bir işim var ve başka seçeneğim yok.
Look, I know you've got a job to do for the Assistant Director, but there's a guy out there who's attacking women.
Bak, biliyorum başkan yardımcısı için yapacak bir işin var.
And I've got a job to do of my own.
Ve bende benim yapmam gereken.
Nice try, but I'm not gonna stand here arguing with you... because I've got a job to do.
Güzel deneme ama burada durup seninle tartışmayacağım çünkü yapmam gereken bir iş var.
I've got a job to do.
Yapacak bir işim var.
I've got a big job to do down there.
Yapmam gereken önemli bir iş var.
I've got a job to do.
Meşgulüm. Yapacak işlerim var.
I've got a job to do.
Bana iş verdiler, ben de yapıyorum.
- She thinks I'm a bitch but this is a hospital, we've got a job to do.
Mary. Telefonunu aldığım için cadalozun teki olduğumu düşünüyor. Ama burası hastane.
I've got a job to do, I need to be out there on the streets.
Yapacak bir işim var, orada, sokaklarda olmalıyım.
It was the least I could do, now if you excuse me I've got a job to do!
Yaptığım en kolay işti. Beni affedersen yapmam gereken bir iş daha var!
Look, I know you've got a big lawsuit breathing down your neck, and I know you lost a patient, but I need you back to work doing the job I hired you to do.
Bak, büyük bir dava ile uğraştığını ve bir hastanı kaybettiğini biliyorum fakat yapman için seni tuttuğum işe geri dönmen gerekiyor.
I've got a job to do.
oturmak zorunda kaldım.
Now, I understand you've got a job to do, Chief.
Yapacak işleriniz olduğunu biliyorum, Şef.
I've got a job to do.
Benim işim var.