I've got this one traduction Turc
457 traduction parallèle
It takes me 25 minutes to get one, and the one I get's got terrorist written all over him, he stinks like camel shit, he's got a turban and this long beard and this smocky thing instead of a shirt.
Bir tane bulmam 25 dakika sürdü ve bulduğum taksici ise her tarafında terorist yazıları olan, deve boku gibi kokan türbanı, uzun sakalı olan ve gömlek yerine önlük giyen birisiydi.
And don't make up your mind about this dress... because I've got another one in there I want you to see.
- Tek isteğim ışıkları kapatmak. Bence bu iş hiç de sana göre değil.
There's one thing more I've got to say, and it is this.
Size söyleyeceğim son bir şey var.
Try this one : "I cut off the head, I cut off the tail... and you've got a princess instead."
Kafa kesiyorum, kuyruk kesiyorum ve hanımefendi mi oluyorum yani!
But I've got a heart under this costume with room in it for one guy.
Artık bir erkekte karar kılmanı zamanı çoktan geldi.
I've only got one debt in this world, and I don't like owing it to you.
Su dünyada bir tek can borcu hakkim var. Onu da sana vermek istemem.
Sorry, Dita, I've got a stake in this one.
Üzgünüm, Dita, bunda benim de hakkım var.
I'll take this one, the one I've got on.
Bunu, giyindiğimi alayım.
This country is so dang big a man just gets used to moving around, so one day I got tired of watching the sun go west but I ain't itching'no more.
Bu ülke çok sıkıntılı, artık dönmek istiyorum. Bir günün akşamında Güneş batıya doğru gidiyordu ve ben sadece izledim. Ama artık özledim.
I'll give you all of the money I've got, that's one and four pence ha'penny, if you'll stop this third degree and let me go inside and get me breakfast.
Bu 3. sınıf gösteriyi keser,.. ... içeri geçip kahvaltıma devam etmeme izin verirsen sana bütün param olan 1 şilin 4 peniyi veririm.
I've got feeling in this one, but the left is just pins and needles.
Bunu hissedebiliyorum, ama sol ayağım karıncalanıyor.
Locked up in here like this... I've got no one else to turn to.
Böyle bir yerde, kilit altında tutuluyken..... bana yardım edebilecek başka kimsem yok.
I bet he's got a dozen ways to get out of this canyon, and each one of them gives him as good a look as we get right now.
Eminim bu kanyondan çıkmak için bir düzine yol biliyordur. Ve bu yolların herbiri ona da bize olduğu kadar iyi bir görüş sağlıyordur.
One day I found this lottery ticket in her pocketbook and she wouldn't tell me where she got the money to buy it.
Bir gün bu piyango biletini cep kitabında buldum ve bunu alacak parayı nereden bulduğunu sordum.
You see, the left watch, which is my uncle's, runs correctly, and the one which is my watch, this one on the right here... uh, I've got to explain this to you... happens to be about five minutes off,
Biri amcamın saati doğru çalışmıyor. Sağımdaki de benim saatim.
This is a.44 Magnum, the most powerful handgun in the world and would blow your head clean off you've got to ask yourself one question : "Do I feel lucky?"
Ama bu 44 magnum, dünyadaki en güçlü tabanca ve kafanı uçurmaya yeter kendine soracağın bir tek soru var : "Şanslı biri miyim?"
And now I'd like to do a special old favorite, the song that got me started in this business that's been so kind to me, a song you've loved through the years... and one I'm sure you're gonna love tonight.
Ve şimdi değerli bir eski favori söylemek istiyorum bu işe başlamamı sağlayan şarkı, bana çok başarı getirmiş bir şarkı yıllar boyunca sevdiğiniz ve eminim bu akşam da bayılacağınız bir şarkı. "Keep A-Goin"!
At one point, I suddenly wondered how high up this thing goes and her paranoia finally got to me.
Bir noktadan sonra birden bire bu işin ne kadar yukarılara dayandığını merak ettim ve sonunda onun paranoyası bana da geçti.
The truth is this guy over here comes to me and he says, he thought that I was that little girl, the other one got lost, and he says, he has got to bring me to England to see you.
Gerçek şu ki, bu beyefendi bana geldi ve küçükken kaybolduğumu düşündüğünü söyledi, ve beni sizi görmeğe İngiltere'ye götüreceğini söyledi.
I've got this Colt patent.44 in my vest... and a German automatic over there in the drawer... one of the new ones.
Ceketimin cebinde 44'lük Colt var... çekmecemde de Alman malı otomatik tabanca var. Şu en yenilerden.
I don't find it easy to talk at a time like this, but I got to say something about that guy up there, and I can sum it all up in just one word... courage, dedication, daring, pride, pluck, spirit, grit, mettle
Böyle bir anda konuşmak hiç kolay değil ama yukarıdaki adam hakkında bir şey söylemeliyim ve her şeyi tek kelimeyle özetleyebilirim... Cesaret kararlılık, cüret, onur, moral, metanet, şevk ve...
I've got this one called...
Bunun ismi...
We've got six months in this one, Muntzy. I'll be right behind you.
6 aydır bu iş üstündeyiz, hemen arkanda olacağım.
There you are, and this one. And then the - i'll get the - Have you got the leash? I got it, I got it.
Ve bir de şunu diğerini ben alırım.
So I've got Denholm Elliott reading TS Eliot on this one.
Mesela bende Denholm Elliott var. TS Eliot okumuş burada.
I've got another one where this came from.
Aynısından bir tane daha var.
I've got this great big bed, and no one to share it with.
Kimseyle paylaşmam gerekmeyen kocaman bir yatağım var.
You may not be much of a friend but you're the only one I've got in this place.
Çok iyi bir dost değilsin, ama buradaki tek dostumsun.
Your cadets have been doing their usual fine job... so it looks like I've got this one in the bag.
Öğrencilerin her zamanki gibi döktürüyor... o yüzden benim kazanacağım kesin.
I've got two bullets and a gun one shot for him one for his woman before they make love in his car [John] Is this Johnny rotten?
Bu Johnny Rotten mı?
Including this caviar, which you now have your elbow in. Well, there's gotta be some reason. I've got one.
Köpeğimi tam kakasını yaparken mi vurdun?
This has got to be one of the stupidest arguments I've ever heard since I started coming to this bar. Hey, we resent that.
Şu bara gelmeye başladığımdan beri şahit olduğum en aptal tartışmalardan biri bu olsa gerek.
Anyway, I've got one of these Christmas club things and was able to save a pretty penny this year.
Her neyse. Böyle bir hesap için bana davetiye geldi. Ve bu yıl bir miktar para biriktirebildim.
Anyway, I've got one of these Christmas club things and was able to save a pretty penny this year.
Her neyse, bende bu Noel zımbırtısına katıldım bu sene ve bir miktar para biriktirebildim.
I've got a bad feeling about this one.
Bu sefer içimde kötü bir his var.
And I got out and I laid hands on the hood of this car and I said "Devil, if you think I've been crazy before, you just wait one minute because I'm going to ask the Lord to come down and heal this Plymouth."
Ben de arabadan çıktım, ellerimi kaputun üstüne koydum ve dedim ki ; "Şeytan, eğer daha önce deli olduğumu düşünüyorsan, bir dakika bekle çünkü Tanrı'ya aşağı inip bu Plymouth'u iyileştirmesini söyleyeceğim."
I've got a bad feeling about this one.
Bu sefer yapma. - Bu dövüş hakkında kötü hislerim var.
By now you know I've got this little condition and one of the things that triggers it is driving.
Bu küçük rahatsızlığımı öğrendin. Onu tetikleyen şeylerden biri de araba kullanmak.
I've only got two chapters to go in this one, and I know when I finish, I'll just turn right to the first page and start reading it all over again.
Bu romandan da geriye 2 bölüm kaldı ama bittiğinde başa dönüp tekrar tekrar okuyacağımı biliyorum.
I've got one leaving this afternoon for San Francisco. Mm-hmm.
Bu akşam üzeri San Francisco'ya kalkan bir gemi var.
I've been sitting here for 15 years... with this damn thing in my ear and ain't got one raise yet.
15 yıldır kulağımda bu..... zımbırtıyla burada oturuyorum ve tek kuruş bile zam almadım.
So I wonder whether perhaps Nautilus has got itself trapped on top of this little hillock and is now unable to escape, because escaping would mean going downhill into the valley and the one thing you cannot do on Mount Improbable is ever go downhill.
Nautilus'un kendisini bu tepeciğin neresinde hapsettiğini merak ediyorum. Ve artık oradan kaçamıyor çünkü kaçmak, yokuş aşağı inerek vadiye gitmek anlamına gelir. Ve Olasılıksızlık Dağı'nda yapamayacağınız tek şey, yokuş aşağı gitmektir.
" You look around, you say,'This one has so-and-so. I got nothing.
" Etrafına bir bak ve söyle, bunun şunları şunları var.
- I've got to play this one perfectly.
- Bunu mükemmel oynamalıyım.
All's he got to do is write this one last story and I'll be rockin'and rollin'again.
Tek yapması gereken son bir hikaye yazmak ve sonra tekrar rock'n'roll yapacağım.
I got one month to get this thing rolling or it's going back to the city, and I'm screwed.
Bu işe başlamak için bir ayım var, yoksa belediyeye devredilecek ve yanacağım.
I've got something, listen This one is real good, you'll see
Benim bir fikrim var, dinleyin Bu seferki çok iyi, göreceksiniz
- I've got to tell you, this is one of the ballsiest moves I've been privy to.
- Sana söylemem gerek, arkadaşım, Bu şimdiye kadar şahit olduğum en cesur hareketti.
If you think for one minute that your father and I will tolerate this kind of behavior, you've got another think coming!
Bir an olsun baban ve benim böyle bir davranışa müsamaha göstereceğimize inanıyorsan,... yanıIıyorsun.
I've got life signs in this one right here.
Bu taraftakinden hayat sinyali alıyorum.
I've got a strange feeling that this guy might be the one.
Bilmiyorum. İçimden bir ses onun doğru adam olduğunu söylüyor.
i've got this 271
i've got your back 60
i've got you 463
i've got you covered 19
i've got 661
i've got an appointment 28
i've got it 1049
i've got to 132
i've got an idea 313
i've got a headache 42
i've got your back 60
i've got you 463
i've got you covered 19
i've got 661
i've got an appointment 28
i've got it 1049
i've got to 132
i've got an idea 313
i've got a headache 42