English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ I ] / I've got to run

I've got to run traduction Turc

481 traduction parallèle
I've got to run.
Koşmalıyım.
Well, now I've got to run along.
Şimdi gitmem gerek.
I've got to run along to the office.
Yazıhaneye gitmem lazım.
I've got to make a run for it, give me the keys to your car.
Hemen kaçmalýyým, bana arabanýn anahtarlarýný ver.
- I've got a good mind to run you in for trespassing.
Kaçak yolculuk etmekten seni tutuklayabilirim.
Well, I'm mighty glad to hear that, Jeeter because I'm out this morning to run all the sin off Tobacco Road and I got a good start.
Bunu duyduğuma çok sevindim Jeeter çünkü bu sabah Tobacco Road'u günahtan arındıracağım ve iyi başladım.
You've got to run when I say so.
Ben istediğimde koşturmalısın.
I've got ideas of my own about how to run a factory.
- Fabrika işletmekle ilgili fikirlerim var.
Well, if you'll excuse me, I've got to run.
Neyse, izninizle ben gideyim.
I've got to run along.
- Gitmeliyim.
Yeah, you got it, but you won't- - I want to run like crazy, and I'm still here.
Deli gibi koşmak istiyorum ve hala buradayım.
And, Mr. Qua, I've got to run down to the market while George is asleep.
Ve Bay Qua, George uyurken markete gideceğim.
- Sorry, I've got to run.
Üzgünüm ama gerçekten gitmeliyim.
But I can't lie here, I've got a plantation to run!
Ama burada yatamam, çiftliğimle ilgilenmeliyim!
Well, Jeff, I've got to run along.
Jeff, gitmem gerek.
- I've got a large house to run...
- İlgilenmem gereken koca bir evim var.
Now I've got to run.
Artık gitmeliyim.
I've got a store to run.
Benim işletecek bir dükkanım var.
Look, I've got to run now.
Peki, şimdi gitmem gerek.
You'd better figure it out. I've got to run the elevator.
Kendiniz halledin, asansörü çalıştırmalıyım.
Look, I... I've really got to run now, fella.
Bak, ben... benim gerçekten hemen gitmem gerekiyor, dostum.
I've got to run.
Gitmem gerek.
All right, Francois. I * ll tell him if I see him. I * ve got to run now, Francois.
Teşekkürler Francois. Onu görürsem söylerim. Şimdi gitmeliyim Francois.
Oh, I've got to run.
Gitmem gerekiyor.
You've gotta run along now because I've got a couple of things to do, okay?
Şimdi gitmen lazım ama. Halletmem gereken birkaç iş var.
- I've got to run.
- Gitmem gerekiyor.
All I know is that you've got to run, run without knowing why, through fields and woods.
Tek bildiğim, tarlalar ve ağaçlar arasından nedenini bilmeden koşmak zorunda olduğun.
But when I got loose, I run up to the window... and I seen him with my Mayella!
Ama kurtulunca pencereye koştum... ve onu Mayella'mla gördüm!
I've really got to run.
Kaçıyorum olmaz!
I could have got a housekeeper to run the kitchen. But the thought of some old woman telling me what to do put me off.
Ev işleri ve yemek için kadın hizmetçi tutabilirdim ama bir kadının bana ne yapacağımı söylemesinden hoşlanmam.
I've got more reason to run from the police than you have.
Polislere yakalanmak senden fazla benim işime gelmez.
Get on your feet or take your troubles elsewhere. I got a ship to run.
Ayağa kalk ve dertlerini unut, yönetecek bir gemim var.
Oh, look. I've got to run. I've left something at the flat.
Derhal çıkmalıyım, evde bir şey unutmuşum.
I mean, we've got to walk before we can run, you know.
Yani, koşmaya başlamadan önce yürümeliyiz..
He'd run to me when I got home and say, "Mama's always coming at me."
Eve gittiğimde bana koşardı ve "annem hep üzerime geliyor" derdi.
I've really got to run I've got a train at 1 : 00
# Ama şimdi gerçekten gitmeliyim Saat 1'deki trenime yetişmeliyim #
Sorry to lose and run, but I've got to get busy writing.
Koşmak zorundayım çünkü yazmam gereken şeyler var.
I've got to run.
Biraz acelem var.
I started to run back home. But I turned around, ran back, dove into the water and got her out before she could drown.
Eve koşmaya başlamıştım ama sonra döndüm, suya daldım ve boğulmadan onu çıkardım.
I'm sorry, I've got to run.
Özür dilerim hemen gitmeliyim.
You've got 2 minutes to run, or I'll fill you full of holes like a sieve.
Size 2 dakika veriyorum, hepinizi süzgeç gibi delik deşik edeceğim.
- I've got to run...
- Gitmeliyim...
I just stopped, got ready to run really fast when I bumped into a group of rabbits, face to face.
Hızlıca koştum ve bir grup tavşanla yüz yüze geldim.
I got my butt royally kicked! Had to run away with my tail between my legs.
Kıçıma kraliyet tekmesini yedim ve kuyruğumu bacaklarımın arasına sıkıştırıp kaçtım.
I've got a prison to run.
Yürütmem gereken bir hapishane var.
I've got a hospital to run.
Benim bir hastane yönetmem lazım.
I've got to make a run out to the lighthouse... at Spivey Point. Want to come?
Spivey Point'teki deniz fenerine uğramam lazım, gelmek ister misin?
I've got to run.
Hemen gitmem lazım.
I've got more than 250 sophomores who aren't going to pass driver education... because your frigging cars won't run.
O külüstür arabaların çalışmadığı için 250 genç... senin yüzünden ehliyet alamayacak.
I've got to run now.
Şimdi kaçmam gerekiyor.
Well, I've got to run along myself.
Ben artık gideyim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]