I've read about this traduction Turc
132 traduction parallèle
I've read about things like this, but I've never...
Böyle şeyleri okudum ama hiç... Utanmalısın.
I've read about this, but I've never seen any before.
Hakkında daha önce bir şeyler okumuştum ama hiç görmemiştim
I've read about this play.
Bu oyun hakkında okumuştum.
Ah. So this is the papyrus that I've read so much about.
Demek hakkında çok şey okuduğum meşhur papirüs bu.
And about Ljupce, from what I read in those files and time spent in this institution, I think that boys'silence represents protest against the environment he lives in.
Ljupce konusunda, okuduğum dosyalardan ve enstitüde geçirdiğim zaman sonucunda... anladığım kadarıyla, çocuğun suskunluğu bulunduğu ortama karşı bir çeşit protesto.
I got to live in this stinking town, and I got to read in the newspapers about some hotshot kid, new star of the college team.
Beni ne ifrit ediyor biliyor musun? Bu kokuşmuş şehirde yaşamak ve üniversite takımının yeni yıldızları hakkında gazete haberleri okumak zorunda olmak.
I've read about guys with split personalities, but this one's the new record.
Bir yerde, böyle zengin kişilerin sık sık kişilik çatışması yaşadıklarını okumuştum.
I've read about things like this.
Böyle bir şey okumuştum sanırım.
You read me well enough to sense how I feel about you... and what you do on this ship.
Beni yeterince iyi okuduğunu... senin hakkındaki hislerimi bildiğini ve gemide neler yaptığını biliyorum.
Okay, I've read all about this.
Tamam, bunun hakkında her şeyi okudum.
I open up the paper, and this is what I have to read about?
Gazeteyi açıyorum ve bir de ne göreyim?
Beverly, I've read all about this.
Beverly, bu konuda her şeyi okudum.
I may not remember much, but everything I've read about this guy so far, he's unreal.
Çok fazla hatırlamıyor olabilirim ama bu adam hakkında tüm o okuduklarım, o..
What other money is there? I know I shouldn't be talking about this until I've read the script, but I have such a good feeling about this.
Önce senaryoyu okumalıyım ama çok iyi şeyler hissediyorum.
I managed to read this entire book and form a few thoughts about it.
Kitabın hepsini okumayı becerdim ve hakkında bir kaç düşünce ürettim.
You okay, Scully? I've read about cases of desecrating the dead before, but this is the first time I've seen it. Yeah.
- Sen iyi misin, Scully?
I've read about places like this.
Böyle yerleri kitaplarda okumustum.
Hi, this is Lori Reimuller and I've just read, uh, Dr. Livingston's book about the diet that treats childhood epilepsy, and I would like to make an appointment for my son.
Hey, bu Lori Reimuller... Şimdi çocukluk, okumak epileptik ilaç étrendrõl... Dr Livingston adlı kitabı ve alarm saatini ben oğlum için istiyorum.
I am appalled because I have a reporter in there undercover, for three weeks, and I had to read about this in the Trib.
Dehşete düştüm çünkü üç haftadır orada olan bir gizli muhabirim var ve bu haberi Tribune'de okumak zorunda kalıyorum.
I've read about this, but I never thought I'd see it.
Bunlarla ilgili yazılar okumuştum ama göreceğimi hiç sanmazdım.
I've actually read an article about this.
Bu doğru. Okudum.
But ask me about this box, from what I've seen and read, I believe it's real.
Fakat bu kutu için... hakkında gördüğüm ve okuduğuma göre, sanırım gerçekten de var.
And I realized that he had read my document and understood it and was now telling the press about this
ve farkettimki benim bildirimi o da okumuştu okumuş anlamış ve şu anda basına bunu anlatıyor.
- Oh, I've read about this machine.
Bu makineyi okumuştum.
This is the place I've read about - where Dr. Bushwell lives among the chimps.
Burası hakkında yazılar okumuştum, bu kampta Dr. Bushwell şempanzelerin arasında yaşıyor.
This device? Light years ahead of anything I've even read about. Hm.
Bu aygıt şimdiye dek okuduğum her şeyden adeta ışık yılı ileride.
I've read all this stuff about Buddhism, but it never stays with me.
Budizm hakkında bir sürü şey okudum, ama hiçbirini anımsamıyorum.
I'd date myself! Ok, I've read about this You're never supposed to wake them
Tatlım, gel hafta sonu birlikte takılalım ve erkeklerden nefret edelim.
I'm sorry, John. I've been torn up about this... since I read it in the paper... but unless there's something that you know that I don't... I mean, it looks like, uh, we just got to face facts.
Gazete okuduğumdan beri düşünüp duruyorum ama benim benim bilmediğim bir şey biliyorsan yani, görünüşe göre gerçeklerle yüzleşmeliyiz.
I've read about this guy.
- Bu adam hakkında bir şeyler okudum.
I read about this guy, gets on the MTA here, dies.
Bir adamın haberini okudum, buradaki metroya biniyor ve ölüyor.
I've read about equipment like this.
Bunun gibi malzemeler hakkında okumuştum.
This job looks to me to be extraordinary, and, from what I read in your file, the same can be said about you personally.
Bu iş bana biraz sıradışı göründü, ve, dosyanızdan okuduğuma göre, aynı şey sizin kişiliğiniz için de söylenebilir.
You know, I read this thing about saliva and saliva compatibility.
Tükürük ve tükürük uygunluğu hakkında bir şey okumuştum.
- I've read about this.
- Hakkında bir şeyler okumuştum.
I've read about this.
Bunun hakkında bir şeyler okumuştum.
I've read about this.
Bu konu hakkında bir şeyler okumuştum.
Well, last week we discussed Lorenz's theory of imprinting in class, and this week I read about him in your column.
Peki, geçen hafta sınıfta Baskılamanın Lorenz teorisini ele, ve bu hafta senin sütununda onun hakkında okuyun.
And now that you're this big movie star, I got to read in magazines about what a great guy you are, and you're a creep.
Ve şimdi büyük bir film yıldızısın, dergilerde ne kadar harika biri olduğunu okuyorum, ve sen pisliksin.
I've read your review twice on the plane and I still have no idea what this movie's about.
Uçaktayken eleştirinizi 2 kez okudum, yine de bu filmin konusunu anlamadım.
- I've read about this.
- Burada öyle yazıyor.
- I've read about this happening.
- Bu olay hakkında okudum.
- I read this story about this boy who was 13, in Japan, and got swallowed whole.
Japonya`da yaşayan 13 yaşındaki çocuğun hikayesini okudum ve tamamen yutulmuştu.
Now, I read this article in the Inquisitor about brain waves and astral projection...
İnquisitor'da beyin dalgaları ve ruhun ayrılması üzerine makalede okumuştum.
What I remember about Ojai were the boys and the sunsets and this old chair on the porch where I read "Jane Eyre."
Ojai ile ilgili hatırladığım şey, erkekler, gün batımları... ve oturup "Jane Eyre" yi okuduğum verandadaki eski sandalye.
I've read about this guy.
Bu adam hakkında bir şeyler okumuştum.
Okay, I read about this, and I really wanted to try it.
Bunu bir yerde okudum ve denemeyi çok istedim.
Yeah, I read this story about this killer who sits behind people in movies and stabs them with a needle right here.
Evet, bu hikayeyi okumuştum. Katil sinemada insanların arkasına oturur... ve iğne gibi birşeyi tam buradan batırır.
I've read about this.
Bununla ilgili bir şeyler okumuştum.
The other reason I write this, so long after I died, others may have a chance to read about me, and see what my life as a young person was like.
Bunu yazmamın diğer bir sebebi ise, ölümümden uzun bir süre sonra diğerlerinin bunu okuma şansının olabileceği ve bir genç olarak hayatımın nasıl olduğunu anlayabilmeleri.
- You know I've read about this.
- Hayatım. - Bunu bir yerde okumuştum...
i've read 16
i've read about it 18
i've read it 51
about this morning 24
about this 103
i've never been there 72
i've got this 271
i've never done that 24
i've got your back 60
i've got you 463
i've read about it 18
i've read it 51
about this morning 24
about this 103
i've never been there 72
i've got this 271
i've never done that 24
i've got your back 60
i've got you 463
i've got you covered 19
i've got 661
i've got an appointment 28
i've got it 1049
i've been there 404
i've been watching you 106
i've got to 132
i've got a headache 42
i've been thinking 800
i've got an idea 313
i've got 661
i've got an appointment 28
i've got it 1049
i've been there 404
i've been watching you 106
i've got to 132
i've got a headache 42
i've been thinking 800
i've got an idea 313