I can't afford it traduction Turc
470 traduction parallèle
"I'm afraid we can't afford it, dear."
"Korkarım buna paramız yetmez, tatlım."
You see, I expect to do a lot of good with that money, and I can't afford to put it into anything I don't look into.
O parayla pek çok iyi şey yapmayı düşünüyorum ve tam olarak benimsemediğim bir şeye harcayamam.
I said, "No, I can't afford it." Still, I couldn't take my eyes off it.
Kendi kendime, "Hayır, buna gücüm yetmez" dedim. Gene de gözümü ondan ayıramadım.
If I know you can't afford to kill me, how'll you scare me into giving it to you?
Beni öldüremeyeceginize göre, onu vermem için beni neyle tehdit edeceksiniz?
I can't even afford to have an opinion about it.
Bu konuda fikrimin bile olmaması lazım.
I can't afford it.
Buna param çıkışmaz.
I know what it's like myself, but, well, you shouldn't ought to bet if you can't afford to lose.
Bu durumu ben de epey iyi bilirim ama gücünüz yetmiyorsa bahis oynamamanız gerekir!
You mean I can't afford it?
Olamaz mı yani?
I'm gonna make it so worthwhile, you can't afford not to sell.
Reddedemeyecegin bir teklifte bulunacagim.
I can't afford to duke it out like a dockhand.
Durup, seninle liman işçisi gibi yumruklaşacak halim yok.
Don't bother, Pierre. I can't afford it.
Hayır Pierre, yapabilirim.
I don't know, but it's obvious he can't afford to show himself.
- Bilmiyorum. Ama ortaya çıkma riskini göze alamadı.
I can't afford it.
Yapamam.
I can't afford it.
Zamanım yok.
It's gone now and I just can't afford to send you your pay cheques any more.
Şimdi kaybettim ve sana maaşını bile ödeyecek imkanım kalmadı.
I can't afford it.
Param yok.
- bacon, marmalade. - I don't know if I can afford it.
- Buna gücüm yeter mi bilmiyorum.
It would have to be London, I suppose, and... I don't know anywhere there that I can afford.
Londra'ya gitmem gerekiyor ve orada paramın yeteceği bir yer bilmiyorum.
I want one too, but I can't afford it yet
Ben de istiyorum bir tane ama henüz bütçemiz müsait değil.
I'd like one too, but can't afford it
Ben de isterim bir tane ama şimdi alacak gücüm yok.
I used to sing with male bands, but I can't afford it any more.
Orkestralarda şarkı söylerim ama gücüm yetmiyor.
- I can't afford it.
- Param yok.
I can't afford it.
Bunu karşılayamam.
- You can afford it, I can't.
İyi bir aileden geliyorsun.
I can't afford it.
Alacak param yok.
But if I can't afford it, that ends it.
Ama karşılığını ödeyemezsem bu iş biter.
I can't afford to lose it.
Ne de siz yapabilirsiniz!
I can't afford to lose it.
Bunu kaybetmeyi göze alamam.
I can't afford it, it's all I have!
- Bunu karşılayamam, sahip olduğum tek şey
I can't afford to get married if it meant taking on special problems in addition to those we'll have.
Mevcut sorunlarımıza ek olarak özel sorunlarımız da olacaksa evlenmeyi göze alamam.
It's not that I don't want to know you it's just that we're not the sort of people that you can afford to associate with.
Sorun seni tanımak istememem değil bizim senin ilişki kuramayacağın düzeyde insanlar olmamız.
- Can't afford to let you get killed unless I do it.
- 500 Dolarlık gün bugün. Sana yalvarmadım. - Senin ölmene ancak ben seni öldürdüğüm zaman izin var.
I can't afford it
Otel için param yok!
I can't afford it.
Bunu almaya gücüm yetmez.
I'm sorry, I can't afford it.
- Kusura bakma. Durumum müsait değil, yoksa verirdim.
- Well, I think we can afford it, can't we?
- Sanırım bunu karşılayabiliriz, değil mi?
Because I just can't afford it.
Çünkü karşılayamıyorum.
It's too expensive to drink, and I can't afford it.
İçmesi çok pahalı, ve benim alım gücüm yetmez.
I can't afford it.
Satın alamam çok pahalı.
Well, I'm just doing mine, and I can't afford to lose it, so don't you come around here no more, you understand?
Benim de. Ve bu işimi kaybetmek istemiyorum. Bu nedenle gelmeyin.
I can't afford it.
yeterince param yok
- I can't afford it
- Param yetmez
I can't afford to fix it up anyway.
Uydurmaya param da yetmez zaten.
- I can't afford it.
- Buna param yetmez.
I can't afford it.
Gücüm yetmez.
I know we can't afford it, but I'd like it.
Alamayacağımızı biliyorum, sadece beğendiğimi söylüyorum.
But- - But- - I can't afford it.
O kadar param yok.
I can't afford it.
Bunun altından kalkamam.
I can't afford it.
Şimdi buna vakit ayıramam.
I want to go to college and study music. But we can't afford it.
Üniversiteye gidip müzik eğitimi almak istiyorum, ama paramız yok.
It would take an extra 2 days, I can't afford the time, Trav.
2 gün sürer. O kadar vaktim yok Trav.
i can't 15664
i can't take it anymore 303
i can't wait to see you 50
i can't talk right now 218
i can't hear you 865
i can't take it 249
i can't stand it 217
i can't believe it 1829
i can't tell you 532
i can't wait 554
i can't take it anymore 303
i can't wait to see you 50
i can't talk right now 218
i can't hear you 865
i can't take it 249
i can't stand it 217
i can't believe it 1829
i can't tell you 532
i can't wait 554
i can't see 575
i can't breathe 689
i can't sleep 442
i can't stay mad at you 19
i can't remember 638
i can't do this anymore 331
i can't see shit 25
i can't see you anymore 48
i can't help it 628
i can't explain it 227
i can't breathe 689
i can't sleep 442
i can't stay mad at you 19
i can't remember 638
i can't do this anymore 331
i can't see shit 25
i can't see you anymore 48
i can't help it 628
i can't explain it 227