English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ I ] / I can't go out

I can't go out traduction Turc

865 traduction parallèle
They can't have a firework show in the middle of the day and I'm too scared to go out at night.
Gündüz vakti havai fişek olmaz, gece de çıkmaya korkuyorum.
Since I can't have love in Heaven I told him to return back as humans because I found out the way to go back, but you refused.
Cennette aşkımıza izin verilmediği için dünyaya geri dönmenin bir yolunu bulup ona söyledim ama abim reddetti.
After about a week, i said to her straight out, now look here, my dear, this can't go on.
Bir hafta kadar sonra, ona açıkça söyledim. "Bak canım, bu şekilde devam edemez." dedim.
I can't go out like this.
Bu halde dışarıya çıkamam.
I can't go on like this without her knowing something about Margaret... and I haven't got the nerve to come out and tell her, that's all.
Margaret'dan haberi yokken böyle devam edemem. Ve çıkıp bunu ona söyleyecek cesaretim yok.
Oh, how can I learn to be a cowboy... - if you won't let me go out and gamble?
Dışarı çıkıp kumar oynamama izin vermezsen kovboy olmayı nasıl öğrenirim ki?
I can't figure this out. This is Pawnee country... and Pawnees don't go after cattle when there's plenty of buffalo.
Bunu anlamış değilim Burası Pawnee yöresi ve Pawnee ler burada bufaloların bol olduğu zaman sığırlarla uğraşmazlar.
Then I'll see to it that you can't go out to them.
Bunu göreceğim, dışarı gidemezsin.
Well, I can't very well go out without them.
- Onsuz gidemem.
I can't go out tonight, I've got a dreadful headache.
Bu gece dışarı çıkamam, berbat bir baş ağrım var.
Can't you see I'll go out of my mind if I have to sit by and watch other people make love?
Burada oturup diğer insanların sevişmelerini izlemek zorunda kalırsam aklımı kaçıracağımı anlayamıyor musun?
I can't go out there, not without rehearsal.
Oraya çıkamam, hele ki prova bile yapmamışken.
The landlord, may he drop dead, found out. At night he calls it upstairs and I can't go in it.
Hayır, adi ev sahibi fark etti, bir daha oraya gidemem.
I'm steppin'out with my baby Can't go wrong,'cause I'm in right
Sevgilimle çıkıyorum Yanlış gidemez, çünkü kazandım
Steppin'out with my baby Can't go wrong,'cause I'm in right
Sevgilimle çıkıyorum Yanlış gidemez, çünkü kazandım
I can't believe we'll go out of here and say goodbye and never...
Buna inanamıyorum. Buradan çıkınca senin elveda deyip bir daha asla...
- I can't. Besides, it's my policy never to go out with customers.
Ayrıca ben müşterilerle asla çıkmam.
- I can't go out there anymore.
- Artık dışarıya çıkamam.
Blackie, I can't go any further. We can't get out of here.
Blackie, daha fazla gidemiyorum.
I appreciate you pointing that out, but I can't go to school.
Bahsettiğiniz aciliyeti anlıyorum ama okula gelemem.
But I can't go too far out on a limb.
Ama benim de yapabileceklerim sınırlı.
- I can't let the fire go out!
- Ateşin sönmesine izin veremem!
I can't go out and face all those people.
Çıkıp o insanların yüzüne bakamam.
I can't bear my parents anymore... all their questions every time I go out.
Evdekilere artık katlanamıyorum. Her dışarı çıkışımda sordukları sorular...
But you I can't let you go out of here half naked.
Ama buradan çıplak çıkmana izin veremem.
Now she has locked up my clothes so I can't go out.
Şimdi de, ben çıkamayayım diye elbiselerimi kilitledi.
I can't seem to get out of this gracefully, so let's go.
Bundan kurtulmanın yolu yok sanırım.
The only thing is, I just can't make up my mind to go out.
Sadece zihnimi toparlayıp dışarıya çıkamam.
Though why anyone would want to go out of England I can't imagine.
Gerçi niçin bir kimse İngiltere'den dışarı çıksın ki, düşünemiyorum.
I don't like it much, but I guess the only way you can find that is to go out and look for it.
Bundan pek hoşlanmıyorum, Ama galiba bunu bulmanın tek yolu gidip aramaktan geçiyor.
He goes in the garden as I can't go out.
Ben dışarı çıkamadığım için o da bahçeye çıkıyor.
I don't want to go out at the moment.
Canım dışarı çıkmak istemiyor bu aralar.
JUST ONE MORE DAY! BUT I CAN'T DO THAT FOR ANOTHER 46 YEARS. I'LL GO RIGHT OUT OF MY MIND.
Sonra kendimi bir gün daha, tek bir güncük daha dayanmaya zorluyorum!
Look, I can't go out there.
Bak, oraya çıkamam.
If I can't go out, you can't go out.
Ben çıkamıyorsam sen de çıkamazsın.
I just can't go back to seeing her again. We'd go out every night and I'd hold her and I'd kiss her and I'd just go home. Not like the way we were doing.
Onunla tekrar birlikte olsam her akşam görüşeceğiz.
I can't roam out like a stray dog before I find some place to go.
Bir yer bulmadan, öyle sokak köpeği gibi dolaşamam.
Why don't I throw on a wrap and we can go out for a little ride in the car?
Ben üstüme bir şey alsam da biraz arabayla dolaşmaya çıksak olmaz mı?
- Look, I can't possibly go out here again.
Yağmur yağmur yağıyor. Hayır, oraya dönmem mümkün değil Ghislaine.
I'll scar your whole body so you can't go out in public.
Tüm vücudunu yaralayacağım ve toplum içine çıkamayacak hale geleceksin.
- I can't resist the desire to go out.
- Dışarı çıkmak istiyorum.
I can't even go out with a stupid girl from a shop because you pick up the phone and I comes running.
Aptal bir kızla bile çıkamıyorum. Çünkü sen telefon kaldırdığın an buraya koşup geliyorum.
Can't get out that way. I'll go out the front door.
Sen o tarafı kontrol et.
Look, I can't go out there alone.
Bak, ben oraya yalnız gidemem.
I don't think I can go out with you.
Seninle çıkacağımı hiç sanmıyorum.
If you don't choose to cooperate, I can go out in one of those sample cases.
Eğer işbirliği yapmazsanız valizlerden birinin içinde buradan çıkabilirim.
I hope we can go out again, don ´ t you?
Umarım tekrar gideriz, ya sen?
I can't get it out of my mind that it's wrong to go around dumping congressmen and people like that.
Milletvekiline yaptığımız yanlışlık için insanların çevremde ucuzluk varmış gibi dolaşmasını aklımdan çıkaramıyorum.
Anyway, it can't be me who's lying, because last night I dreamt, and if you're dreaming you're sleeping, and if you're sleeping you can't go out.
Öyleyse, ben yalan söylemiş olamam, çünkü dün gece düşledim, Sen düşlerken uyuyordun, uyurkende dışarı çıkamazsın.
- I can't go out in this.
- Bununla çıkamam.
I can't go it out there, Cable.
Ben oraya gidemem, Cable.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]