I can't see his face traduction Turc
87 traduction parallèle
I can't wait to see his face when he sees us.
Bizi gördüğünde suratının halini görmek isterim.
I can't wait to see his face.
Ekşi suratını görmek istemem.
Run for your life, Trent. I can't see his face. I can't see his face.
Yaşamak istiyorsan kaç Trent, yüzünü göremiyorum, yüzünü göremiyorum.
I can't see his face. I can't see his face.
Yüzünü göremiyorum, yüzünü göremiyorum.
I can't wait to see his face.
Suratını görmek için can atıyorum.
I can't wait to see his face!
Gidip suratının şeklini görmek istiyorum!
Because now I can't even see his face.
Onun yüzünü bile göremiyorum. Hiçbir şey göremiyorum!
Right. I can't wait to see his face, when they broadcast that genuine crop report.
Gerçek raporu yayınladıklarında, yüzünü görmek için sabırsızlanıyorum.
I can't wait to see the look on his face
Yüzündeki ifadeyi görmek için sabırsızlanıyorum.
I can just see that insufferable grin on his smug face.
O kendini beğenmiş suratındaki dayanılmaz sırıtışı görebiliyorum.
I can't wait to see his face!
Yüzünü görmek için sabırsızlanıyorum!
I can't see his face.
Yüzünü göremedim.
I can't wait to see his face when he sees us!
Bizi gördüğü zaman çok şaşıracak. Lânet olsun!
I can't wait to see the look on his face when he goes down.
Kaybettiğinde suratının alacağı şekli görmek isterim.
I can't wait to see his face when he hears the news.
Haberleri duyunca, yüzünü görmek isterim.
I can't see his face.
O...
- I can't see his face, he has a beard.
- Yüzünü göremedim. Sakalı vardı.
I can't wait to see his face.
Bakalım ne yapacak.
I can see his face, but I can't remember his name.
Yüzünü görebiliyorum ama adını hatırlayamıyorum.
You're lucky I can't see his face. I'd be inclined to turn this over to the DA.
Şanslısınız ki yüzü görülmüyor yoksa savcıya verirdim.
I can't see his face.
Yüzünü göremiyorum.
Tell him that I can see by the scratches on his face... that he's been in a recent altercation.
Söyle, yüzündeki tırnak izleri bir kavgaya karıştığını gösteriyor.
I can't see his face, he's surrounded by bodyguards shielding him.
Yüzünü göremiyorum. Ama etrafındakiler onu patlamadan korumaya çalışıyor.
I can't wait to see the look on his face when he finds out I didn't go to my interview tomorrow.
Yarınki görüşmeye gitmediğimi öğrendiğinde... yüzünün alacağı ifadeyi görmeyi bekleyemem.
I see his feet and his legs, but can't picture the face. Nothing.
onun ayaklarını, bacaklarını hatırlıyorum fakat yüzüne dair hiçbirşey yok.
I can't see his face.
onun yüzünü göremedim.
I can't fire him, can I? I can't bear to see his stupid little face.
Aptal suratına bir daha bakamam.
I can't see his face from up here.
Yukarıdan yüzünü göremiyorum.
I can't find one where you can really see his face.
Onun yüzünü görebileceğin yer olanı bulamıyorum.
That's just it, I don't know, I, I can't see his face.
- Sorun da bu. Bilmiyorum.
I can't wait to see his face, what do you think he's doing right now?
- Yüzünün halini görmek için bekleyemiyorum. Sence şimdi ne yapıyordur?
I can't see his face.
Yüzünü göremiyorum
But I can't see his face clearly.
Ama yüzünü tam göremiyorum.
Plus he can't even see his own cards, they must face down. I know they must...
Kartlarını da göremediğim için çevirmen gerekiyor.
I can't see his face, can't see the twitch, can't see the pupils.
Yüzünü göremiyorum seğirmeyi göremiyorum, göz bebeklerini göremiyorum.
I don't think he'll kill us because we can't see his face.
Yüzünü görmediğimiz için bizi öldüreceğini sanmam.
I can even see the Cusp but I can't see his face.
Hatta Cusp'ı bile görebiliyorum ama yüzünü göremiyorum.
God, I can't wait to see his face.
Yüzünün halini görmek için sabırsızlanıyorum.
And a man standing over me, holding a knife, but I can't see his face.
Elinde bir bıçakla dikilen birini görüyorum ama yüzünü göremiyorum.
Shut up! I'll be damned if I'm gonna let an opponent turn his back on me when I can't even see his face!
Ay!
I can'T... fall asleep'cause I see his face all the time.
Uyuyamıyorum... çünkü hep onun yüzünü görüyorum.
- I bet you can't wait to see the look on his face. - Mmm.
suratındaki ifadeyi görmek için sabırsızlanıyorsun eminim.
I can't wait to see his face when we turn up down there.
Orada ortaya çıktığımızda yüzünün alacağı şekli düşünemiyorum bile.
I can't see his face or anything, but he was like about, like, a foot back from the bed there. So...
Yüzünü ya da başka bir şeyi görmüyorum ama o yataktan bir adım ötedeydi.
Okay. I can't wait to see the look on his face.
Suratının halini görmem lazım.
See, I can't help but notice that every time Yuson grabs his cell you get this strange look on your face like you've done something you shouldn't have.
Gördün mü, Yuson telefonunu her aldığında yüzünde garip bir ifade oluyor yapmaman gereken birşey yapmış gibi.
He's got a cap on him and his head's down... so I can't see his face.
Başında şapkası ve kafası öne eğik. Suratını göremiyorum.
You can't even see his face. I can get the positive ID off the guy who sold him Harris's drugs.
Harris'in malını satan adamdan kimlik doğrulaması alabilirim.
I can't wait to see his stupid, fat face when I win that cart.
Golf arabasını kazandığımda, o aptal surat ifadesini görmek için sabırsızlanıyorum.
I can't see his face but he gets angry. That I don't recognize him.
Yüzünü göremiyorum ama kendisini tanımadığım için kızıyor.
- Oh, sweetie, $ 900? I can't wait to see the look on Kyle's stupid face when he sees my iPad has more memory than his.
Benim iPad'imin onunkinden fazla hafızası olduğunu görünce Kyle'ın suratındaki aptal ifadeyi görmek için sabırsızlanıyorum!