I can't see you anymore traduction Turc
150 traduction parallèle
I can't see you anymore.
Artık seninle görüşemem.
You mean... -... I can't see you anymore?
Artık seni göremeyeceğimi mi söylüyorsun?
I can't see you anymore.
Artık görüşemeyiz.
The mustard was so tasty, it made my eyeballs jump out of their sockets, and now I can't see you anymore!
Hardal okadar lezzetliydi ki..... gözlerim yuvalarından fırladı..... bu yüzden artık seni göremiyorum!
I can't see you anymore.
Artık seni göremem.
Listen, sweetheart, baby, pal, I'm going back in the hotel, and when I come out, I don't expect to see you around anymore.
Dinle canım ciğerim... ben otele döneceğim, dışarı çıktığımda... seni bir daha buralarda görmeyeyim.
You see, I can't be an accountant anymore.
Biliyor musun, artik muhasebecilik yapamam.
And instead of emptying mugs with your crony, you'd better scrub the floor! You can't even see the color of the floor tiles anymore! Now I won't allow you to speak like that!
Bombeliyle şarap içmek yerine işe yara da yerleri adam gibi temizle!
I just can't see you anymore, you know?
Artik seni göremem, anliyor musun?
I can't see you anymore, Steve.
Seninle daha fazla görüşemeyiz, Steve.
I can't see you anymore, okay?
Artık seninle görüşemem, tamam mı?
But there's one thing I feel I can still tell you. Learn to look at things with the eyes of those who can't see them anymore.
Ama sana söylemem gereken tek bir şey var : Olayları, artık göremeyenlerin gözünden görmeyi öğrenmelisin.
I said look at me when I speak to you. You have to see I can`t trust you anymore.
sana bir şey söylerken yüzüme bak dedim artık sana güvenemeyeceğimi anlaman gerek
I don't think I can see you anymore.
Artık seninle görüşemem.
I just came over to tell you why I can`t see you anymore.
Sizi bir daha neden göremeyeceğimi söylemek için geldim.
I wish I could protect you to the very end... but, babe, I can't even see your pretty face... anymore.
Keşke seni sonuna kadar koruyabilseydim ama bebeğim, güzel yüzünü bile daha fazla göremeyeceğim.
I can't see you anymore.
Hiçbir şey göremiyorum.
Can't you see I don't want to be Krusty anymore?
Artık Krusty olmak istemediğimi anlamıyor musunuz?
Louise, I can't see you anymore.
Louise, artık seni göremiyorum.
I can't see you anymore.
Seni artık göremem.
I wanted you to know so you would understand... why I can't see you anymore.
Bilmeni istedim ki artık neden görüşemeyeceğimizi anlayasın.
I, uh... I can't see you anymore.
Ben, uh... Senile daha fazla görüşemeyeceğim.
I can't see you anymore.
Seninle bir daha görüşemem.
I... have had a lot of time, see, to... think about what it is... that makes somebody a good parent... and it's about constancy... and it's about... patience, and it's about listening... and it's about pretending to listen... even when you can't listen anymore.
Benim birini iyi ebeveyn yapan nedir diye düşünecek uzun zamanım oldu. Sadık olmakla sabırla, ve dinlemekle daha fazla dinleyemediğinizde dinler gibi gözükmeyi ve söylediği gibi, sevgiyle ilgili.
Hey, man, I know you miss her... but, uh, don't you think it's time you moved on? I mean, you can't see her anymore.
Onu özlediğini biliyorum ama sence de devam etme vakti gelmedi mi?
I can't see you anymore.
Seni hiç göremiyorum.
You need to know that I can look back and see every horrible thing you've ever done as Angelus, and it doesn't matter anymore because when I'm with you, all I feel is the good you've done as Angel.
Geriye dönüp baktığımda Angelus olarak yaptığın bütün o korkunç şeylerin artık hiçbir önemi olmadığını bilmeni isterim çünkü seninleyken tek hissettiğim, Angel'ken yaptığın iyilikler.
- My daddy said I can't see you anymore.
- Babam seni görmememi söyledi.
I see... So, I can't cheer you on from Virtual City Alpha anymore.
Demek artık seni Virtual City Alpha'dan destekleyemeyeceğiz.
I can't see you anymore, Alfie.
Artık seninle görüşemiyoruz, Alfie.
Look, mom, Donna and I decided that you two can't see each other anymore.
Bak, anne, Donna ve ben karar verdik, artık birbirinizi görmemelisiniz.
I can't see both of you anymore.
İkinizi beraber görememeye başladım.
Can't you see I don't fucking love you anymore?
Seni artık sevmediğimi göremiyor musun be?
She said I can't see you anymore.
Seni artık göremeyeceğimi söyledi.
I can't see you anymore.
Artık senle görüşemem.
It means I can't see you anymore.
Bir daha seninle görüşemeyeceğim demek.
Since I can't see you anymore, I can picture you in your settings... in your bed... with your books, toy soldiers... your wooden top!
Seni artık göremeyeceğime göre, bu düzeninin içinde, yatağının içinde seni, kitaplarınla oyuncak askerlerinle, şu ahşap sandığınla hayal edebilirim.
- I can't see you anymore!
- Öyleyse seninle görüşemem.
What I really meant to say was, I... don't think I can see you anymore.
Aslında söylemek istediğim şey... Artık seninle görüşebileceğimi sanmıyorum.
I can't see you anymore!
Seninle görüşemem artık!
I can't see you anymore.
Seninle daha fazla görüşemem.
I can't see you anymore, I'm sorry.
Üzgünüm, artık seninle görüşemem.
I'm a traitor, I can't see you guys anymore.
Ben bir hainim, si çocukları bir daha göremem.
I can't see you anymore.
Seninle artık görüşemeyiz.
When I was a little boy like you I used to think when you lost somebody... they would go up there in the stars and you can't see'em anymore... but you can talk to'em, and they can hear you.
Senin gibi küçük bir çocukken... aramızdan ayrılan insanların... yıldızlara gittiklerine inanırdım... Onları göremezdin belki ama... onlarla konuşabilirdin ve onlar da seni duyardı.
I can't see you anymore, Laura.
Artık yapamıyorum Laura...
I'll hire the best lawyer in town on one condition... You can't see him anymore.
Şehrin en iyi avukatını tutacağım ama bir şartla onu bir daha görmeyeceksin.
I can't see you anymore.
Bir daha seni görmemeliyim.
" I can't see you anymore.
Seninle artık görüşemem.
- I can't see you anymore.
- Artık seni göremiyorum.
See, on a purely chemical level, you realize that I can't impregnate you anymore.
Olaya kimyasal açıdan yaklaşacak olursak, bundan böyle seni gebe bırakamayacağımın farkındasındır umarım.