I can't tell her traduction Turc
795 traduction parallèle
So can you please pass this letter on? And, erm, tell Claire that if I don't hear from her today, then I'll be in touch with social services and the police.
Bu mektubu Claire'e ulaştırıp, ondan yarına kadar haber alamazsam sosyal hizmetler ve polisle irtibata geçeceğimi söyler misin?
After bringing this, she completely ignores me and when I tell her to do something, she says that she's tired and can't do it.
Bunu aldığı günden beri sürekli beni hor görüyor ne zaman bir şey söylesem dayanamıyorum öleceğim diyor.
- I can't tell her that.
- Söyleyemem.
This is something I can't tell her... so I'm telling you.
Böyle bir şeyi ona söyleyemem bu yüzden sana söylüyorum.
I can't go on like this without her knowing something about Margaret... and I haven't got the nerve to come out and tell her, that's all.
Margaret'dan haberi yokken böyle devam edemem. Ve çıkıp bunu ona söyleyecek cesaretim yok.
You can tell her that I'm Mark's friend and I have bats in the belfry... but don't ever tell her my name.
Ona Mark'ın bir dostu olduğumu ve keçileri kaçırdığımı söyle yeter ki gerçek adımı söyleme.
I can't tell you everything.
Her şeyi anlatamam.
Why don't you tell me where I can reach your people... and I'll try my best?
Neden bana ailelerinizin nerede olduğunu söylemiyorsunuz? Elimden gelen her şeyi yaparım.
I can't wait to tell her.
Ona söylemek için sabırsızlanıyorum.
Well, call her up and tell her we can't go. Tell her I made another engagement.
Öyleyse, onu ara ve gelemeyeceğimizi söyle Başka bir planım olduğunu söyle.
I never saw her again. We can't tell anybody, otherwise they'll take him.
Kimseye söyleyemeyiz yoksa biri elimizden alır.
I can't tell her that.
Ona bunu söyleyemem.
- But I can't tell her.
- Ama ona söyleyemem.
You can tell her I didn't win any medal, but that I bought her a pocketbook instead.
Ona, hiç madalya kazanmadığımı ama bunun yerine ona bir cüzdan aldığımı söyleyebilirsin.
I don't keep any books in my head... but I can tell you that every cow on my ranch is important to me.
Kafamda hesap tutmam ama size çiftliğimdeki her sığırın önemli olduğunu söyleyebilirim.
If she calls me on the phone... you don't have to tell her I ain't here. I can do that myself.
Telefonda beni aramışsa burada olmadığımı söylemek sana düşmez.
Well, I can't say I wasn't tempted, Dave, but as you might have heard me tell her earlier, I'm an old reliable firm.
Ayartılmadığımı söyleyemem, Dave, fakat daha önce ona söylediklerimi duymuş olabileceğin üzere, ben eski güvenilir bir firmayım.
Please tell my mother I can't meet her and cancel my appointments.
Anneme söyle bugün benim tüm randevularım iptal etsin ; işlerimden dolayı mümkün olmayacak.
I can't tell you how nice it is to be seeing all of her old pictures like this.
Eski filmlerinin hepsini bu şekilde seyretmenin... ne kadar güzel olduğunu anlatamam.
I can't let a stranger tell her.
Bir yabancının ona söylemesine izin veremem.
Don't you know I can always tell when you're lying?
Yalan söylediğini her zaman anlarım, bilmiyor musun?
Didn't you tell her I wanted her too?
Ona, benim de canımın çektiğini söylemedin mi?
Everyone is admiring the house so much, I can't tell you.
Her zamankinden daha güzel. Herkes evi o kadar övüyor ki, sana anlatamam.
I can tell you she hasn't got a worry in this mortal world, God bless her.
Karının bu ölümlü dünyada endişe etmesine gerek olmadığını söyleyebilirim. Tanrı onu korur.
Tell her I can't talk to her right now.
Ona şimdi konuşamayacağımı söyle.
I can't tell her anything now.
Şu anda ona bir şey söyleyemem.
I never meant to tell you this, but I can't let her die for me.
Bunu sana asla anlatmamam gerekiyordu. Ama benim için ölmesine izin veremem.
I can't tell you how shocked I was when I saw her. It was her.
Onu gördüğümde ne kadar şaşırdığımı anlatamam.
actually, I can't tell you much about her.
Aslında onun hakkında söyleyecek çok şeyim yok.
I can't always do what you tell me.
Her zaman senin dediğini yapamam.
Hell, honey, I don't care what you call yourself, but if you're after our valuables, I'll tell you now, mine, you can't put in a saddle bag.
Adına her ne diyorsan, umurumda değil, hayatım ama değerli eşyalarımın peşinde isen sana söyleyeyim, onları eyer çantana koyamayacaksın.
We can't tell what's in the cards, but I want you to know that wherever you are, wherever I am, I will always remember you, men.
Kaderimizde ne var bilemeyiz ama bilmenizi istiyorum ki her nerede olursanız olun, her nerede olursam olayım sizi hep hatırlayacağım.
I'm here to pick up my mother. They tell me I can't see her until after lunch. That's right.
Buraya annemi almaya geldim ama ancak öğle yemeği tatilinden sonra görebilirmişim.
I can't tell her.
Anlatamazdım ki.
I can tell her face doesn't ring a bell
Anladığım kadarıyla yüzü sizde ilk anda bir çağrışım yapmadı
I can't make her talk to me but she'll tell you the truth.
Onu zorla konuşturmam ama sana doğruyu söyleyecektir.
I can't tell if that's going on or off, or what it's doing.
Herşey yolunda mı, ya da her ne olup bitiyor, ben de anlamadım.
I don't know how I can help you gentlemen, but I will tell you everything you wish to know.
Size nasıl yardımcı olabilirim bilmiyorum ama bilmek istediğiniz her şeyi size söylerim.
I acted as though we were just friends each time I saw her, which wasn't very often, I can tell you that.
Onu her görüşümde yalnızca arkadaşmışız gibi davrandım ki bu da sık olmuyordu, onu da söyleyeyim.
I'll tell massa, " l can't tend your chickens tonight. _ _ My mama wants me to eat supper with her.
Sahibe gidip, "Bu gece tavuklarınıza bakamam annem onunla yemek yememi istiyor." derim.
I'll tell massa, "I can't tend your chickens tonight. My mama wants me to eat supper with her."
Sahibe gidip, "Bu gece tavuklarınıza bakamam annem onunla yemek yememi istiyor." derim.
Oh Collins I can't tell you how much I counted on your relationship with her.
Collins, onunla ilişkine öyle güvenmiştim ki anlatamam.
I'd like to tell her just once that she is loved wholeheartedly... but I can't say it in a way that she'd believe.
Bir kereliğine bile olsa onu bütün kalbimle sevdiğimi söylemek isterdim. Ama bunu inandırıcı bir şekilde söyleyemiyorum.
And that I can tell you everything. And that I'm pleased you don't ask me what you don't have to ask.
Sana her şeyi söyleyebildiğim ve sormak zorunda olduğun şeyleri bana sormadığın için çok sevindim.
I can't tell you their names, but her initials are A.L., and he's the hottest CIT on wheels.
İsimlerini söyleyemem ama baş harfleri A. L... ve erkek de görevlilerin en ateşlisidir.
I'd tell you, but I promised her I wouldn't, so I can't tell you.
Ona kimseye söylemeyeceğim dedim, o yüzden söyleyemem.
I can't wait to tell Mama about all the things you've given me, grandpa.
Bana verdiğin her şeyi anneme anlatacağım dede.
I can't tell you her last name.
Soy adını söyleyemem.
I came to tell you that I can't live without you, and I'm ready to understand whatever there is, but it doesn't look like it makes much sense!
Sana sensiz yaşayamadığımı söylemek için gelmiştim,.. ... her şeyi anlamaya hazır olduğumu, ama artık bir anlamı yok.
I can't tell her.
Ona söyleyemem.
Tell me you're playing around with her, or I can't go on.
O kızla biraz eğlendiğini söyle yoksa hayatımın bir anlamı kalmaz.
i can't 15664
i can't take it anymore 303
i can't wait to see you 50
i can't talk right now 218
i can't hear you 865
i can't take it 249
i can't stand it 217
i can't believe it 1829
i can't tell you 532
i can't wait 554
i can't take it anymore 303
i can't wait to see you 50
i can't talk right now 218
i can't hear you 865
i can't take it 249
i can't stand it 217
i can't believe it 1829
i can't tell you 532
i can't wait 554
i can't see 575
i can't breathe 689
i can't sleep 442
i can't stay mad at you 19
i can't remember 638
i can't do this anymore 331
i can't see shit 25
i can't see you anymore 48
i can't help it 628
i can't explain it 227
i can't breathe 689
i can't sleep 442
i can't stay mad at you 19
i can't remember 638
i can't do this anymore 331
i can't see shit 25
i can't see you anymore 48
i can't help it 628
i can't explain it 227