English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ I ] / I can't wait

I can't wait traduction Turc

6,296 traduction parallèle
What fun! " You were saying, " I can't wait to go down on Batiste.
Dediniz ki, " Batiste'yi gönderme turu için sabırsızlanıyorum.
What I meant was I can't wait to take him down.
Demek istediğim onu alt etmek için sabırsızlanıyorum.
Oh, my God, I can't wait any longer!
Aman Tanrım, daha fazla bekleyemeyeceğim.
I can't wait for those prints to come back as yours.
Parmak izlerinin sana ait olduğunu görmek için sabırsızlanıyorum.
- You know? Well, I can't wait to make that happen for you.
- Gerçekleştirmek için sabırsızlanıyorum.
I've seen so many guys wait so long to retire they can't enjoy it when it comes.
Emekliliği çok ileriye bırakıp tadını çıkaramayan bir sürü insan var.
I can't wait to tell Josh!
- Josh'a söylemek için sabırsızlanıyorum.
Oh, I can't wait to surprise Josh at the party.
Partide Josh'a sürpriz yapmak için sabırsızlanıyorum.
We can't wait for alfred.
Alfred'i bekleyemeyiz.
I can't wait to get home, though.
Eve gitmek için sabırsızlanıyorum.
I just can't wait till the guy gets locked up, so we can come out of hiding, you know?
Yakalanması için sabırsızlanıyorum. Böylece artık biz de saklanmaktan kurtulabiliriz...
I can't wait to see what that feels like.
Nasıl olacağını sabırsızlıkla bekliyorum.
And I can't wait to see everyone!
- Ben de onları görmeye sabırsızlanıyorum!
I also can't wait to find out why everything in the future hovers.
Ayrıca gelecekte neden her şeyin havada uçtuğunu öğrenmek için de sabırsızlanıyorum.
I just love you so much, I can't wait to have your baby.
Seni o kadar çok seviyorum ki bebeğini doğurmak için sabırsızlanıyorum.
I can't wait to go trick-or-treating and terrorize the neighborhood.
Gidip şeker mi şaka mı sorusunu sorarak mahallede terör estirmek için sabırsızlanıyorum!
I can't wait for Halloween to be over.
Cadılar Bayramı'nın bitişini iple çekiyorum.
I can't wait to try it on.
Denemek için sabırsızlanıyorum.
Wait, are you saying we can't call Gibbs at all?
Bekle, Gibbs'i hiç arayamayız mı diyorsun?
You know, I have The Undersea World of Jacques Cousteau on DVD- - can't wait to watch it with the kiddos.
Jacques Cousteau'nun Denizaltı Dünyası'nın DVDsi bende var. - Çocuklarla izlemek için sabırsızlanıyorum.
Ambassador, I've always said if you want to change the world, you can't wait around for other people to do it for you.
Büyükelçi, hep şunu söyledim eğer dünyayı değiştirmek istiyorsan, Bunu diğer insanların senin için yapmasını beklemezsin.
- Oh, I can't wait. - Where's Mickey?
- Mickey nerede?
I can't wait to introduce you to my mom.
Seni annemle tanıştırmak için can atıyorum.
I can't wait to be able to chew them.
Onları çiğnemek için sabırsızlanıyorum.
I can't wait to eat.
Yemek için sabırsızlanıyorum.
♪ And I can't wait till you join me next week ♪
Gelecek hafta bana katılmanı bekleyemeyeceğim
I can't wait to eat some real food.
Gerçek yemek yemek için can atıyorum.
God, I can't wait till they're all out of the house and it's just me and whoever I marry after Andy.
Çocukların evden ayrılıp Andy'den sonra evleneceğim kişi ile baş başa kalmayı iple çekiyorum.
Remember to try those mindfullness exercises, and I can't wait to see you all next week.
Farkındalık egzersizlerini denemeyi unutmayın önümüzde hafta hepinizi görmek için sabırsızlanıyorum.
- I can't eat anything because I'm a lifeguard and I can't wait an hour.
Ben bir şey yiyemem, çünkü cankurtaranım. Ayrıca bir saat de bekleyemem.
Now all of a sudden I can't get in? Wait.
Şimdi ise müdahale edemiyorum.
God, I can't wait to see the look on Josh's face when I hand him my birthday present.
Hediyesini verdiğimde Josh'un yüzünün halini görmek için sabırsızlanıyorum.
I can't just stay here and wait for him to die.
Burada öylece durup ölmesini bekleyemem.
Wait, i-i can't - - i can't hear you, kirk.
Bekle. Seni duyamıyorum, Kirk.
I can't wait for the day when I hear the name "Keith" and I don't see his face.
Keith adını duyup yüzünü hatırlamayacağım gün için sabırsızlanıyorum.
Oh, I can't wait to start dating.
Buluşmak için sabırsızlanıyorum.
God, I can't wait to have that blue passport.
Mavi pasaport alacağım için çok heyecanlanıyorum.
I can't wait to see the look on the D.A.'s face when I show him this... that our proof that Rick Sullivan didn't kill his family is that he pissed his pants.
Rick Sullivan'ın ailesini öldürmediği, pantolonuna kaçırdığına dair kanıtımızı savcıya gösterdiğimde yüzündeki ifadeyi çok merak ediyorum..
I can't wait.
Sabırsızlanıyorum.
- Oh, I can't wait.
- Sabırsızlanıyorum.
My name is Sean O'Neill and I am here to climb El Capitan. 500 dominated a day, for a week, I can not wait.
Adım Sean O'Neil ve El Capitan'a tırmanmak için buradayım. Bir hafta boyunca, günde 500 barfiks. Bekleyemiyorum.
I can't wait to meet them.
Onlarla tanışmak için sabırsızlanıyorum.
I can't wait.
Merakla bekliyorum.
First thing. I can't wait.
Sabırsızlanıyorum.
I can't wait to hear what papa says about this.
Babam bununla ilgili ne diyecek merak ediyorum.
" I can't wait to hold you there again.
Sana yine orada sarılmak için can atıyorum.
I can't wait to get to know them.
Onları tanımak istemiştim zaten.
I can't wait to see it.
Bunu görmek için sabırsızlanıyorum.
Oh, and I bet you just can't wait to tell Harvey that I'm the one who gave you the idea.
Kesin bu fikri verenin ben olduğumu Harvey'e söylemeye de can atıyorsundur.
I can't wait to see what you do next.
Bir daha ne yapacağını görmek için sabırsızlanıyorum.
I'm sorry I can't wait for Hanna.
Hanna'yı bekleyemeyeceğim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]